Devlete karşı Demokrasi

Devlete karşı Demokrasi-1

“…konseyler (komünler-fe) 1848’de Avrupa’yı silip süpüren devrim sırasında ilk kez kendini gösterdi; 1871’de Paris Komünü isyanında yeniden ortaya çıktı, 1905 Rus dev­rimi sırasında birkaç hafta varoldu, Rusya’daki Ekim dev­riminde, Almanya’daki Kasım devriminde ve Birinci Dün­ya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da tüm gücüyle yeniden be­lirdi.”(1)

Hannah Arent, Totalitarizmin Kaynakları isimli çalışmasının üçüncü cildi olan Totalitarizm isimli çalışmasında, kısaca, devrimci ve işçi hareketlerinin militan tarihinde konseylerin, komünlerin önemine değinir. Aynı çalışmanın bir kaç sayfa sonrasında da, komünlerin demokratik yapılarına özel bir vurgu yapar:

“Modern koşullar altında konseyler, parti sisteminin bildi­ğimiz tek demokratik alternatifidir ve dayandıkları ilkeler, pek çok bakımdan parti sisteminin ilkeleriyle keskin bir kar­şıtlık içinde durmaktadır. Nitekim konseyde göreve gelen insanlar tabanın oyuyla seçilirler ve parti düzeneğince se­çilmezler, adaylar seçmene alternatif seçimleri olan bireyler olarak ya da aday listeleri halinde önerilirler. Üstelik oy ve­renlerin tercihini, bir program, platform ya da ideoloji değil, sadece şahsi dürüstlüğüyle, cesaretiyle ve doğru düşünüp karar vermesiyle onu temsil etmek üzere yeterince güveni­lir olduğu varsayılan bir insana verdiği değer harekete geçi­rir. O yüzden seçilmiş kişi, şahsi nitelikleri dışında başka bir şeyle seçilmediği için herhangi bir bağa sahip değildir ve bir parti ya da “hükümet tarafından değil, işçiler tarafından se­çilmiş olmanın”16 yani ne yukarıdan ne de aşağıdan değil, eşitleri tarafından seçilmiş olmanın gururunu taşır.”(2)

Burada Arendt, komün seçimlerinde adayların tabandan seçimle geldiklerini, pratikte tabanın güvenini kazanarak ve eşitler arasında seçildiğine vurgu yaparak, kömürlerin demokratik yapılarının altını çizer. 1871 Paris komününün ek bir özelliği de vardır; seçilenin -başarısız olma durumunda- geri çağrılması, yani yine seçimle görevine son verilmesi.
Komünlerin bu demokratik ilkeleri hiç kuşkusuz Komün Demokrasilerinin Devlet yapılarına karşı olan örgütlenmelerinden gelmektedir. (Genç) Marx 1843 yılında Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi çalışmasında, demokrasi ile devletin bu karşıtlığınızın üzerinde durur.
Marx, erken çalışmalarında hem devletin ortadan kalkması olgusunu hem de bunun demokrasi ile diyalektik ilişkisini ortaya koyar:

“Çağdaş Fransızlar gerçek demokraside si­yasal devletin ortadan kalkacağını düşünüyor, çünkü devletin artık siyasal devlet olarak, anayapı olarak bir Evrensellik oluşturduğu düşünülmüyor.”

“Siyasal cumhuriyet, demokrasinin soyut devlet çerçevesindeki dışavurumunu oluşturuyor. Gerçek demokrasinin dev­let biçimini de cumhuriyet oluşturuyor, ama bu cumhuriyet salt siyasal bir anayapı niteliği taşımayı bırakıyor” (Bu kitapta, s. 48.) (3)
(Mega 1, C.1, s.435-436)

İçerik ve Biçim olarak Demokrasi

Marx, alıntıladığımız bu çalışmasında demokrasi düşüncesini devlet kavramıyla karşıtlığı içinde ele alır. Bu düşünceden yola çıkan Miguel Abensaur, Devlete karşı Demokrasi, çalışmasında Marx’ın yaklaşımını geliştirerek, demokrasi kavramının devletin içinde veya yanında olarak görülmesine karşı çıkar, Demokrasi kavramını tam da devletin karşısında konumlandırır. Böyle olunca da artık o hem toplumsal hem de sınıfsal mücadele güçlerinin, devletin ortadan kaldırılması için verilen mücadelenin kavramı olarak ortaya çıkar. Topluma ait bu siyasallığın adı Demokrasidir, Siyasal demokrasi. Bu demokrasi kavramının içeriğini oluşturur. Kavramın devlet ile olan ilişkisinde devlet biçimi, yönetim biçimi gibi tanımlamalar ise Demokrasi kavramının biçim halini oluşturur. Bunu tarif ederken bu nedenle, biçimsel, temsili gibi tanımlar kullanırız ve bu tanımların seçkinlerin halk kitleleri üzerindeki yönetimlerinin bir biçimi olduğunu biliriz, sınıfsaldır, Liberal bir demokrasidir, Burjuva demokrasisidir. Sermaye sınıfı, sınıf çıkarlarını sürdürmek için insanlığın uygarlığa yürüyüşünde ideolojik iktidarını kullanarak bütün kavramlar gibi bu kavramı da bozarak kendine maletmiş, bunu da kitlelerin bilincine yerleştirmiştir. Yapmamız gereken bu kavramı, emekçi kitlelerin mücadele aracı, insanlığı uygarlaştırma amacı, sosyalizmi kurma amacı, devleti bir bütün olarak değiştirme ve komünü yerleştirme amacı ile donatmaktır.

-Yazının ikinci bölümünde Demokrasi kavramını toplumsal siyasallık üzerinden açmaya çalışacağım.

(1) H. Arendt, Totalitarizm sf.347 İletişim yay.
(2) H. Arendt, Totalitarizm sf.350 İletişim yay.
(3) Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesi Eleştirisi sf.241 Sol yay.

About Ferruh Erkem

Check Also

İSRAİL’LE SİLAH VE EKONOMİK TİCARETİ REDDETMEK- M.Taş

Mümkün olan en etkili acil önlem Dünyanın barışsever insanları ve bazı devletler şu anda, bölgede …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com