Nasıl bir Dünyada yaşamak istiyor, nasıl bir yaşam biçimi inşa etmek istiyoruz

Nasıl bir Dünyada yaşamak istiyor,
nasıl bir yaşam biçimi inşa etmek istiyoruz?

İnsanlığın toplumsallaşma süreci; Bu sürecin evreleri başlıktaki bu iki sorunun yanıtını arayışı ve bu arayış sürecinde insanoğlunun kendi kendiyle kavgası İle geçti.

Biz bu soruların yanıtlarını, içinde bulunduğumuz zaman diliminden başlayarak geleceğe doğru aramak istiyoruz.

Sorunun bir bakış açısına göre yanıtı;
“Toplumlar laik olduğu yönetimler tarafından yönetilir, laik oldukları biçimde yaşarlar” mı?

Bu bakış açısının, içimize sinmeyip pek kabullenmesekte bir gerçekliği vardır.

Bu bakış açısına göre toplumlar çağdaşlığı, gelişmişliği, adaletli, demokratik bir yaşamı hakketmeli bunun İçin çok çalışmalı, çok mücadele etmeli ve ağır bedeller ödemeli.

Bugün Demokrasisi, çağdaşlaşma düzeyi gelişmiş, ileri Ülkeler bunun İçin büyük bedeller ödemiş, büyük mücadeleler vererek bu düzeye ulaşmıştır.

Bugün Demokrasi, çağdaşlık, bilim , kültür, sanat, ekonomi, sosyal yaşam anlayışı olarak bizden yüzyıl ileride toplumlardan bahsediyorum.

Hani parasının değeri paramızın değerinden yirmi kat fazla olan.
Sınırlarından içeri vizesiz giremediğimiz.
Ülkemizde yetişen gençlerin iş, aş, gelecek bulamayı kapılarında kuyruk oluşturduğu ülkeler…
Hani;”Giderlerse gitsin” dedikleri genç doktorlar, genç
mühendislerin gidip yaşam ve gelecek aradıkları Ülkeler.

Toplumun bireyleri arasında hiç bir ayrımcılığın kabullenilmediği, ekonomik, sosyal, kültürel haklardan tüm yurttaşların eşit olarak yararlandığı, yönetilenlerin seçtikleri yönetenleri üstünde mutlak bir denetimi olduğu ileri bir Demokrasiden söz ediyoruz.

Çağdaş, ileri demokratik bir yaşam ancak toplumun tüm bireylerinin bunu istemesi ve bu uğurda çalışıp, mücadele etmesi ve bedel ödemesi ile ulaşılabilir.

Hiç bir toplumda Demokratik bir yaşam toplumun iradesinden bağımsız Yönetenler’e rağmen ve yönetenler tarafından bağışlanmaz, yönetenler topluma böyle bir yaşamı gümüş tepside sunmaz ve bu gökten zembille inmez.

Bugün çağdaş ileri, demokratik bir toplumun yakın geçmişine baktığınızda bu uğurda çok çetin bir mücadele verdiğini, çok çalışıp, çok ağır bedeller ödediğini göreceksiniz.

Ortadoğu da Doğu Avrupa da farklı devlet yönetimleri , farklı demokrasi anlayışları mevcut hatta bir çoğunda demokrasi denemeyecek yapıda otokratik otoriter yönetimler söz konusudur.

Bu ülkelerin kendi iç dinamikleri ile gelişimine izin vermeyen batlı müdahaleci anlayış demokrasi adına kural çiğneyen bir anlayıştır.

Sınıfsal emekten yana bir bakış açısıyla iktidara gelmiş geçmişteki uygulamalarıyla yıpranmış Sosyalist demokrasi örnekleri ve faşist devlet versiyonundan demokratik uygulamalı burjuva demokrasisi örnekleri versiyonuna kadar çeşitlilikte devlet yapıları değerlendirildiğinde bu tezlerin anti tezlerinden yeni bir senteze ulaşmak mümkün mü?

Yanıtlamamız gereken soru budur ;
Bu yeni sentez nasıl bir demokrasi örneği olmalıdır ?

Başka bir ifade ile önümüzdeki süreç insanlık için nasıl bir demokrasi modeli gerektiriyor?

Ayrımsız tüm insanlığın gereksinimlerini karşılayan bir demokrasi modeli nedir? Ne olmalıdır?
İdealist bir anlatım ile yeryüzünde yaşayan ayrımsız tüm insanlığı kapsayan özgürlükçü, eşitlikçi, adaletli, yönetilenlerin seçtiği yönetenler üzerinde denetimi olan bir yaşam, yönetim biçimi bir demokrasi anlayışı gerçekleşebilir mi?

Bu tüm insanlığın hep birlikte bunu talep etmesi ve bunun İçin mücadele edip bedel ödemesi ile mümkündür.

Kuşkusuz insanoğlunun ana karekterini belirleyen, davranışınlarının belirleyicisi, ilkel bireyci , bencil biyolojik yapısı hesaba katıldığında bunun çok kolay olmadığı tarihsel süreçte yaşanmış, deneyimlenmiş, gelecektede böylesi idealist bir yaşam biçimi önünde en temel engeldir.

Tarif edilen bu ideal yaşam biçiminin ilk ve en ilkel halinden”İlkel Komünal toplumdan” en gelişkin ve nihai aşama olan Komünist topluma kadar sürecek olan bu sürecin gelinen aşamasına kadar yaşanan bölümünde İnsanoğlunun bu ilkel bireyci, bencil özelliği her toplumsal sisteme damgasını vurmuş Sömürüsüz ideal bir toplumsal sistemden başlayan insanoğlunu toplumsallaşma süreci bugüne kadar sınıflı toplumlar, kötü karakterli demokrasi örnekleri sinsilesi olarak olagelmiştir.

İnsanlığın toplumsallaşma sürecinde sınıfsız bir topluma giden ilk durağı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini dağıtan bu süreci durduran, gerileten insanoğlunun bu aşamada gelişkin, organize bireyci, bencil biyolojisi değil miydi?

Yine Kapitalist toplumlarda İşçi sınıfının savaşsız, sömürüsüz bir yaşam mücadelesinde kendi iktidarını kurma yolunda birleşik mücadelesi önündeki en önemli engel bu mücadeleyi parçalayıp bölerek güç kaybına uğramasına neden olan “Kariyerizm hastalığı” insanoğlunun bu engellenemez egosu sonucu değil midir?

Sonuç olarak adil, çağdaş, barışçıl, demokratik ideal bir toplumsal yaşam için o toplumu oluşturan bireylerin ve öncelikle bunun için bu mücadeleye öncülük edenlerin kişisellikten, bireysellikten, ilkel bencil duygularından, yüksek egolarının körüklediği kariyerizmden soyutlanmış olması ileri çağdaş demokratik bir yaşamın ve bunun sürekliliğinin güvencesidir.

Özellikle Kapitalizmden Sosyalizme geçiş sürecinde emekçilerin mücadelesinde mücadelenin güç kaybı nedeni ile önündeki en temel engel mücadelenin temelinde kişisel egoların yattığı görüntüdeki suni ideolojik görüş farklılıklarıdır.

Dünyada Sosyalist Sistemin gelişmekte güçlenmekte giderek Emperyalizme alternatif olduğu 1970 li yıllarda bu sürecin doğal olarak etkisi altındaki Coğrafyamız, Ülkemiz işçi sınıfı ve emekçi halklarının mücadelesinin nüanslarla yüzlerce parçaya bölünmüş olması o sürecin ardından gelen askeri darbeye teslimiyetin ve bugün yaşanan anti demokratik sürecin temel nedenidir.

Çok yakın ve Ülkemiz siyasal sürecinin en önemli dönemeçlerinden biri olan 2013 Haziran Direnişi’nin kısa bir sürede sönümlenmeside, başarısız bir sürece, nihayetinde yenilgiye evrilmesinde ülkemiz sol siyasal yapısının aynı hastalığının nüksetmesi sonucudur.

Evrensel, çağdaş, çağın insani gereksinimlerine karşılık gelen Demokrasinin tanımı, tarifi bellidir, tartışılacak yada yeniden keşfedilecek bir detayı yoktur.

Demokrasi mücadelesinin başarısı yüzyıllar öncesine dayalı teorik tartışmaların çözümlenmesinden çok bu öğretilerin özümsenip günümüz gerçekleri ile doğru ilişkilendirip mücadeleyi kişisel ilkelliklerden, gelişkin bireysellik, bencilliklerden, egolardan soyutlamaktan başlamalıdır.

Toplumun bireyleri arasında hiç bir ayrımcılığın kabullenilmediği, ekonomik, sosyal, kültürel haklardan tüm yurttaşların eşit yararlandığı, yönetilenlerin yönetenler üstünde mutlak bir denetimi olduğu ileri bir Demokrasiden söz ediyoruz.
Biz bunun ön aşamasına Sosyalizm.
Bu sürecin nihai aşamasından Komünizm diyoruz.

Böylesi bir Demokrasiye ulaşmanın yolu bireyselliklerden, egolardan soyutlanmış bir toplumsal mücadele sonucu toplumun tüm bireylerinin üstün bir Demokrasi bilinci ile olgunlaşmasına bağlıdır.

Osman Naci
09/08/2022

 

About OsmanNaciBalta

Check Also

Fransız devriminde Demokrasi kavramı (çeviri)-Raya Dunayevskaya

1 ”Devrim, 1789’da Bastille baskınıyla başladı, ama Paris’in Semtlerindeki emekçi kitleler 10 Ağustos 1792′ deki …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com