21. YÜZYILIN SOSYALİST DEMOKRASİSİ*-yazar: Claudio Katz-çeviri

ÖZET *

Özgün bir demokrasi ancak kapitalist tahakkümün yarattığı eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve vatandaşlara toplumsal yaşamın her alanında etkin güç verilmesiyle kurulabilir. Bu hedeflere, ilericilerin eski ideallerini güncelleyen, halkın yeni katılım biçimlerini uygulayan ve başarısız bürokratik totalitarizmden farklı bir sosyalist demokrasi ile ulaşılabilir.

Bu perspektif, mevcut demokrasiyi radikalleştirmeden başka bir demokrasi yaratmayı gerektiriyor. Çağdaş anayasacılığı anlayarak hayalci eşitliği de genişletmeden radikal dönüşümleri tanıtmak için sınıf karakterizasyonlarından yola çıkılabilir. Aynı zamanda demokratik devrimlerle burjuva devrimlerine karşı koyan eski geleneğe geri dönmeyi de gerektirir.

Piyasaların düzenlenmesi, kamusal alanın genişletilmesi ve lokal inisiyatifler, katılımcı demokrasinin tartışmalı konularıdır. Sosyalist perspektiflerin yokluğunda bu alanlardaki demokratikleşme girişimleri mevcut düzeni değiştirmez. Porto Alegre’nin katılımcı bütçesi bu sınırlamaların bir örneğini sağlar.

Sosyalist bir proje için demokrasinin mevcut önemini göz ardı etmek büyük bir hatadır. Bu hata, proletarya diktatörlüğünün lehine olan ve gelecekteki siyasi rejimi karakterize etmekten kaçınan önerilerle de doğrulanmaktadır. Kapitalizm sonrası geçişi tek parti liderliğiyle özdeşleştirmek de yanlıştır, çünkü bu örgüt popüler sınıfların siyasal heterojenliğini kucaklayamaz. Bu sonuçlar, Küba’da kapitalist restorasyonu önleyen sosyalist bir yenilenme için önemlidir. Bunlar aynı zamanda Venezuela’da yeni sosyalist partinin oluşumunun kışkırttığı tartışmayla da alakalıdır.

Konseyci yaklaşımın aksine, sosyalist demokrasi bir halk ayaklanmasından doğan örgütleri post-kapitalist kurumlarla aynı tutmaz. Sovyet deneyiminin özellikleri dikkate alır ve dolaylı temsili sistemle desteklenir. Aynı zamanda, klasik Marksistlerin özgürleştirici bir siyasi sistem tasarlamak için sergilediği gerçekçiliği de geri kazanır. Kolektif katılım ile kişisel gelişim arasındaki gerilimler sosyalist bir geçişte ortadan kalkmayacak, eşitlikçi ilkeler çerçevesinde gelişecektir.

Post-kapitalist bir toplumun siyasi rejimi ne olmalıdır? Latin Amerika’da ilericiler seçim kazandıkça halk hareketleri içinde tartışılır hale geliyor, güncelleşiyor. Göz önünde bulundurulması gereken bir seçenek sosyalist demokrasi. Hem anayasacılığı hem de yerelliği aşan bir proje olarak bölgenin yanı sıra eski “sosyalist kamp”ta uygulanan bürokratik totaliterliği de aşıyor.

PROJELER VE HEDEFLER

Sosyalizm, kapitalizmin ortadan kaldırılmasına ve üretim araçlarının kolektif mülkiyetinin genişletilmesine dayanan eşitlikçi bir toplum inşa etmeyi amaçlar. Bu süreç, sosyalist demokrasinin özelliklerini içermesi gereken bir modalite altında halkın kendi kaderini tayin hakkının geliştirilmesini gerektirir. Bu siyasal sistem, şu anda bankacıların, sanayicilerin ve bürokratların egemen olduğu rejimin yerine gerçek bir demokrasiyi uygulayacak egemen bir halk hükümetiyle ancak kurulabilir.

Sosyalist bir dönüşüm, temel hakları (eğitim, sağlık, gıda, temel gelir) piyasa kurallarından çıkararak yaşam standartlarını iyileştirecek ve eşitsizliği büyük ölçüde azaltacaktır. Üretim sürecinin kademeli olarak sosyalleşmesi, halka katılma, düşünme ve toplumun kaderini belirlemek için gerekli kaynakları, zamanı ve nitelikleri sağlayacaktır.

Bu değişiklikler, demokrasinin toplumsal hayatın her alanına yayılmasını kolaylaştıracaktır. Çoğunluk yönetim biçimleri ekonomide (fabrikalar, bankalar, hizmetler), devlette (yönetim, ordu, adalet) ve kamu faaliyetlerinde (eğitim, sağlık, medya) tanıtılacaktır. Yönetici sınıfların hizmetinde olan memurların rotasyonu yerini halkın kanaat savunucularının etkin mevcudiyetine bırakacaktır. Bu şekilde, resmi olarak yurttaş oylamasına tabi olan siyasi alanlar ile bu ilkenin dışında kalan ekonomik alanlar arasındaki ayrım ortadan kalkacaktır. Kapitalistlerin tahakküm kurmalarına izin veren kırılma, günümüz toplumunda uyguladıkları üstünlüğü ortadan kaldıracaktır.

Sosyalist demokrasi, kitlesel müdahaleyi destekleyen tüm girişimleri yaygınlaştıracaktır. Popüler müzakereler, kamuya açık oturumlar ve periyodik istişareler geçici periyodlar olmaktan çıkarılacak. Özyönetim tarafından yönetilen ve katılım, temsil ve kolektif kontrol mekanizmaları tarafından desteklenen bir sistemin olağan normuna dönüştürülecektir.

Ana kararlar, seçmenlerin gerçek gücünü ifade edecek olan oylamanın sonucuna tabi olacaktır. Halihazırda egemen sınıfların rıza gösterdiği seçimler, kolektif iradenin gerçek sonuçları olacaktır. Bu eylemler, ilgili belirsizlikleri aydınlatacak, çatışmaları çözecek ve en çok takdir edilen girişimlere destek sağlayacaktır.

Sosyalist demokrasi, kapitalistlerin mevcut düzenin yönetimine entegre ettikleri oy hakkının kapsamını genişletecek, formel hakları asli niteliklere dönüştürüp vatandaşlığın karakterini değiştirecektir. Sosyal statüleri, ırkları veya dinleri ne olursa olsun, toplumun tüm üyelerinin halihazırda sahip olduğu siyasi haklar, özgürleşmiş bireylerin tam haklarına dönüştürülecektir. Bu tarihi sıçrama, 21. yüzyılda gerçek demokrasiyi yaratmanın temellerini atacak. Siyasi sistemlerin bölgesel, kıtasal ve dünya ölçeğinde yeniden şekillendirilmesi gerçekleşecek, ancak bu, bir avuç bankanın veya ulusötesi şirketin değil, çalışan halkların hizmetinde olacak.

ARKA PLAN VE ÖNCEKİLER

Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’da kaydedilen çöküş, sosyalizmin demokrasi olmadan inşa edilemeyeceğini doğrulamaktadır. Tiranlıklar bu ülkelerde halk düşmanlığının ve kayıtsızlığının ortasında battı, çünkü başlangıçta içerdikleri sosyalizm unsurlarını boğdular. Nüfustan kopuk bir bürokrat tabakası tarafından diktatörce yönetildiler. Sosyalist bir programı totaliter bir rejimle inşa etmenin tutarsızlığını açıkça ortaya konmalıdır.

Demokrasi ve sosyalizm aynı yoldur. Artan özgürlük koşulları yaratmadan yeni bir toplum inşa etmek imkansızdır. Sosyalist demokrasi Marx’ın “siyasi ve insani kurtuluşa” doğru birlikte ilerleme hedefini gerçekleştirecektir.

Bu proje, özellikle Rosa Luxemburg’un demokrasinin kapitalizmle geleneksel özdeşliğini reddederek desteklediği sentezden ilham almıştır. O, yalnızca halk egemenliğinin bir sınıf ayrıcalığı olmadığını, aynı zamanda burjuva düzeninde kazanılan kamu özgürlüklerinin genişletilmesini de destekledi. Kapitalizm sonrası bir hükümetin hazırlanmasında seçim hakkının sahip olduğu rolün önemini vurguladı.

Luxemburg, burjuvazinin ilan ettiği liberal demokrasiyi, işçilerin ihtiyaç duyduğu bütünsel demokrasiyle karşılaştırdı. Bu mekanizmaya, her siyasi duruma göre kullanılacak ya da atılacak tamamen araçsal bir amaç vermemiştir. Kitlelerin siyasi olgunlaşması için gerçek demokrasinin merkezi rolünün altını çizdi. Bu, popüler duruşa ve reddedilmeye duyulan güven sosyalist demokrasinin temelini oluşturur.

Tam demokrasi, ezilenlerin elitizme karşı geliştirdikleri eski bir idealidir. Çağdaş anayasacılık, kitlelere yönelik küçümsemeyi cumhuriyet perdesi altında sürdürür. Eskiden farklı olarak günümüzde demokrasi artık eğitimsiz kalabalıkların baskısına maruz kalan hükümetlerle özdeşleştirilmiyor. Ancak, kapitalistlerin gücünü koruyan siyasi bir rejim olduğunda kabul görüyor.

Sosyalist demokrasi, çoğunluğun yönetimini talep eden eşitlikçi bir ilkeye dayanır. Bu eşitlikçi devrimci demokrasi 16. yüzyıl ütopyacıları Rousseau’cu teorisyenler ve 19. yüzyılda vatandaş haklarını popüler yapanlar bir “sosyal demokrasi” yaratmaya çalışan isyancılar tarafından tasarlanan hedefleri ele alıyor. Bu proje, yerli nüfusun kamulaştırılan bölgelerinde kurulan “sömürge demokrasisine”, büyük güçler tarafından empoze edilen “emperyalist demokrasiye” ve yerlilerin haklarını yasaklayan “liberal demokrasiye” karşıdır.

Aynı gelenek Latin Amerika’da da, kölelerin ve serflerin kurtuluşuyla cumhuriyetçi biçimleri birleştirmeye çalışan devrimci kesimlerin ana hatlarını çizdiği radikal programlarda ifade edildi. Bu bölgedeki “sosyal demokrasi” her zaman tarım reformu, ulusal bağımsızlık ve oligarşik seçkinciliğin ortadan kaldırılması için bir savaş içinde olmuştur.

Bu miraslar, vatandaşa üstünlük veren Atinalı öncül miraslar kadar önemlidir. Burjuva anayasacılığının aksine, Antik Çağ Polisi’nde oyların korunan alanları yoktu. Toplum açık tabakalaşmalara dayanıyordu (köleler, kadınlar ve yabancılar haklardan yoksundu), ancak vatandaşlık özelliğinden yararlananlar şehrin kaderini gerçekten etkiliyordu.

Sosyalist demokrasi, bu örnekleri 21. yüzyılın yeni bağlamına uyarlayacaktır. Anayasacılığın genişletilmesinin, “gerçek sosyalizmin” çöküşünün ve katılımcı demokrasinin sınırlı deneyimlerinin bıraktığı dersleri dikkate alır. Ancak bu projenin içeriğini netleştirmenin en iyi yolu, diğer yakın programlarla benzerlikleri ve farklılıklarıyla karşılaştırmaktır.

Devam edecek ……………………………………………………………….

* Bölümler halinde yayımlayacağımız bu makale tartışmalara sağlam bir zemin hazırlayacağını umuyoruz.  

-İspanyaolca’dan çeviri; M Taş

About Mehmet Tas

Check Also

BRICS Büyüyor, Onunla Neler Büyüyor?

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan ve kısa adı BRİCS olan ekonomik blok, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com