Marx, Komünizm, Özgürlük ve Demokrasi (1)-M. Taş

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”. Nazım bu şiiri ile nasıl bir komünizme çağrı yapıyor?

Türkiye solu Marksizm’i totalitarizmle bu kadar yakından ilişkilendirmesi en büyük tarihsel ironilerden biridir, çünkü onun eserlerini bir nebze ciddiyetle okuyan herkes, Karl Marx’ın her şeyden önce bir özgürlük filozofu olduğunu bilir. Marx, işçi sınıfının ezilmesini, işçilerin emeklerine yabancılaşmasını ve kapitalizm içinde yaşayan tüm insanların kendi benliklerine yabancılaşmasını teşhis etti ve kurtuluşun nesnel olarak mümkün olduğunu öne sürdü.

Marx’ın gelecek toplum projesinin teorik koordinatları mevcut dünyanın yağmalanmasına karşı koyan anti-kapitalist mücadelelerde filizlenen ve komünist toplumda gerçekleşen demokratik özgürlüğü kapsar. Birçok yazarın belirttiği gibi Marx, geleceğin toplumunu sistematik ya da eksiksiz bir biçimde formüle etmedi, bununla birlikte Marx’ın insani gelişmenin bu evresinde özgürlükçü demokratik anlayışın önemli ipuçlarını sunduğuna inanır

Marx gelecek tasavvurunda yalnızca kapitalizmin yadsınmasını değil, aynı zamanda kapitalist uygarlıktan ortaya çıkacak komünist toplumu karakterize eden olumlu koşulları önemle vurgular. Kapitalist sermaye birikimi arttıkça alternatif bir toplum için gerekli ekonomik ve teknolojik alt yapı belli bir olgunluğa erişir ve halk yığınlarının özgürlük ve demokrasi mücadelesi buna bağlı olarak gelişir.

Bu gelişme iki yönden önemi; bir yandan, anti-kapitalist mücadeleyle emekçi halkın gücüyle devleti ele geçirip politik devrimi başarmak ve diğer yandan, insan bilincini üst düzeye çıkararak sınıfsız ve devletsiz komünist toplum ufkuna doğru, birey toplum çelişkisine çözümler üreterek meşru yoldan ilerlemek.  

Komünizmdeki birey ve toplum çelişkisinin bir ucunda bireyi simgeleyen özgürlük ve ötekinde özgürlüklere alan açan toplumu yöneten gerçek demokrasidir. Bireyin özgürlüğü ile özgürlükler arasında uyumu sağlayan demokrasi arasındaki çelişki kalıcı ve komünizmde sonu gelmeyen tarihsel değişimin motorudur. Daha net bir ifadeyle milyonlarca bireyin ilgi ve çıkarlarının tamamı her zaman toplumda kabul göremeyeceğinden birey toplum çatışması kalıcı olur. Özgürlükten demokrasiye veya demokrasiden özgürlüğe karşılıklı etkileşim komünizmde varlığını sürdürür. Gericilerin ileri sürdüğü gibi Komünizmde sorunlar bitmediği gibi tarihin akışı da durmaz. Birey-toplum, özgürlük-demokrasi çelişkisi, toplumun statik kalıpları kırmasına ve insanın aktif müdahalesiyle tarihin akışı önündeki engellerin temizlenmesine yol açılır.

Bu perspektiften hareketle, Marx’ın özgürlükçü komünizmiyle 20. Yüzyıldaki Sovyet deneyimi ve şimdi hala Çin’de uygulanmaya çalışılan devletçi komünist toplum perspektifi genleri birbirinden farklı iki vizyondan oluşan iki projedir. İlkine Asya tipi kolektivist komünizm diyebiliriz. Deneyimlenen bu modelde, tek parti ve merkezde devletin yarattığı otoriter rejim bireyin tercihi, ilgisi ve özgürlükleri toplumun genel menfaatleri uğruna çoğunlukla bastırılır veya inkar edilir. Marx hayatı boyunca bireyi reddeden bu kolektivist komünizme mesafeli durmuştur. İkincisi, onun gelecek tasavvuru; aydınlanmacı, özgürlükçü, bireyin özgürlüğünü içselleştiren ve gerçek demokrasiyle özgür üreticiler birliğinin işleyişini düzenleyen bir toplumdur.

Nazım, Sovyet ve Çin deneyimlerinden uzak, ağaç ve orman metaforunu kullanarak özgürlükçü komünizmde yaşamın “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” olacağını şiirsel bir tatla betimler. Evet, Marx’ın özgür demokratik komünizmde anlatmaya çalıştığı gibi insanlar, ormanda yaşayan ağaçlar gibi toplum içinde ama egemen bir varlık olarak eşitlikçi yaşam sürdürebilirler.

İnsanı belirleyen sosyal-psikolojik gerçeklerden bakıldığında birey ve toplum ilişkisi ağaç ve orman ilişkisinden çok daha karmaşık, bunu yazının ileriki bölümlerinde daha ayrıntılı tartışacağız. Ama önce neden Marx komünizmi; “her bireyin özgür gelişiminin, herkesin özgür gelişiminin koşulu olduğu” bir dünya olarak tanımlar. Özgür birey ile özgür bireylerin oluşturduğu toplum birlikte düşünüldüğünde insanın aklına şu soru geliyor; Komünizm, demokrasi ve özgürlük olarak tanımlanmış olmuyor mu? Bu önemli soruya yanıt arayalım!

About Mehmet Tas

Check Also

Ah o eski memurlar yok mu-Yusuf Zamir

Lenin, 27 Mart 1922 tarihli “aldatıldık” analizini yedi ay sonra şöyle geliştirecektir:“Dördüncüsü, suç devlet aygıtımızda. …

2 comments

  1. Hasan Şükrü Dal

    Hayır!
    Komünizm sadece özgürlükle tanımlanamaz. Komünizm sonsuz özgürlük, karşılıklı sınırsız paylaşım ve dayanışmayla tanımlanabilir.
    Demokrasinin bir yönetim biçimi olduğunu da unutmamak gerekir. O da burjuva sınıfı için geçerlidir. Modern komünizm de kimse kimseyi yönetmeyecektir.

    • “Modern komünizm de kimse kimseyi yönetmeyecektir.” Tam da bunun için komünizmde demokrasi bir zorunluluk. Komünizm; sınıfların ve sömürünün olmadığı , birinin ötekini yönetmediği bir toplumsal yapıdır. Yani ne kapitalistler ne de halka üstten bakan bürokrasi de olmayacak. Komünizm, doğrudan demokrasiyle her bireyin özgürce toplum yönetimine katıldığı demokratik ve özgürlükçü bir yönetim biçimidir. Komünizme doğru ilerleyiş sürecinde devlet sönümlenirken yerini toplumu örgütleyen ve kollektifleri koordine eden bir konseye bırakır. Bu; komünist özgür yaşamı, demokratik planları, kollektifleri ve komünleri koordine eden, herkesin özgürce ve uyum içinde enstrumanlarını çaldığı bir orkestradır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com