Muhalif
Yazılar
Osman Naci
Resmî Tarih ve15 Temmuz 2016
Tarihsel bilgiler hiç bir zaman objektif, , güvenilir, inanılır değildir.
Tarih yazanın tarafına göre değişir.
Genelde bizlerin önüne konulan tarih “Resmî Tarihtir.” Yani yazıldığı dönemin egemenlerinin yazdığı tarihtir.
Kuşkusuz Resmi Tarih dışında dönemi yaşayanların tanıklıkları bıraktıkları bilgiler, belgeler Tarihi farklı boyutlar taşır, tartışmalı hale getirir. Bu nedenle İngiliz bir Tarihçi; “Bering boğazının iki tarafında farklı tarih okunur” ifadesini kullanmıştır.
Bırakanız çok gerilere gitmeyi yaşayıp tanığı olduğumuz süreçlerin bile karanlık, karartılmış belkide hiç bir zaman aydınlatılmayacak bölümleri olacaktır.
İşte bu tarihsel süreçlerden Ülkemiz için kritik bir kırılma olan 15 Temmuz 2016 güncel bile denebilecek çok yakın bir Tarihsel süreç olmasına karşın henüz pek çok aydınlatılamamış, karanlık, kör noktası olan bir Tarihsel süreçtir.
6. Yılında Yıl dönümü nedeni ile 15 Temmuz 2016 krizinin yeniden bir dönüp analizini yapalım;
Bir Facebook arkadaşımız soruyor 15 Temmuz tiyatro mudur?
Bu soruya kesin olarak evet yada hayır demek için elimizde
yeterli resmi veri, bilgi, kanıt aradan yıllar geçmesine karşın henüz yok.
Bu soruya ancak duygusal, siyasi eğiliminize koşut yada 15 Temmuza ilişkin kişisel gözlemlerimize dayanan değerlendirmemizle yanıt verebiliriz.
Ben 15 Temmuz’a özenle “Darbe”demekten kaçınıp “Kaos”
diye tanımlamayı tercih ediyorum . (Zorunlu olmadıkça).
Çünkü ister gerçek bir darbe girişimi olsun ister bir “tiyatro”
O akşam vatandaş, asker, emniyet kuvveti yüzlerce insan
ölmüş, yaralanmış yakınları mağdur olmuş, Ülke O gece ve sonrası büyük bir trajedi ve kaos ile karşı karşıya kalmıştı.
Bana göre 15 Temmuz kamuoyu açısından bir çok bilinmeyeni,
Tutarsızlıkları, tuhaflıkları olan bir “kaos” dur.(Tabii bu tanımlama bizler gibi süreci evlerinden, basından, medyadan izleyen herhangi bir iyi haber alma kaynağı olmayan sıradan vatandaşlar için geçerli.)
15 Temmuzun ilk sahnesinden itibaren senaryosu kötü yazılmış bir tiyatro izlenimini bıraktı. 15 Temmuz Akşam saatleri 21, 22 sıralarında ekranlara yansıyan şimdilerde adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan Boğaz Köprüsünün sadece Anadoludan Avrupaya gidiş yönünü kesmiş birkaç tank ve ne yaptıklarının bilincinde
olmayan şaşkın erler, daha ilk sahnesi komediye dönüşen bir tiyatro görüntüsü veriyordu.
Yaşımız gereği bildiğimiz Darbeler gece sabaha karşı herkesin sokaklardan elini, eteğini çektiği vatandaşın derin uykuda olduğu saatlerde başlar, saat 22 gibi tüm yurttaşların sokaklarda akşamın en civcivli saatlerinede darbe olmaz. Birde darbeciler eş zamanlı olarak ülkenin stratejik noktalarına el koyar. 15 Temmuz gecesi gibi
Darbeyi “Sağır Sultan”bile duyduktan sonra peyder pey olmaz bu iş.
Ankara üzerinde uçan ve nokta atışı ile hedeflerini vurabilen
F-16’ların asıl hedeflerini ıskalaması, televizyon kanallarına hakim olması için gönderilen askerlerin kanal yöneticileri tarafında durdurulup
nerdeyse teslim alınması ve gözlemleyemediğimiz pek çok diğer komedi tadında sahne…
Kaos sonrası gelen resmi ağızdan açıklamalarda bu komedinin
Diğer sahnelerini oluşturuyordu. Kaos’un ilk işaretlerinin, hatta
bilgisinin MİT Müsteşarının Öğlen saatlerinde almasına karşın bu bilgiyi Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile paylaşmaması,
Cumhurbaşkanının Kaosu bir akrabasından Öğrendiğini açıklaması olayın tuhaflığı ve tutarsızlıklar zincirinin başka Halkalarını oluşturuyor.
Kaostan günler sonra Başbakan Binali Yıldırımın; “MİT Müsteşarına; “Neden bilgi vermediğini sordum, cevap alamadım.”
Yakınması???!!!
15 Temmuz kaosunun başka bir dramatik boyutunu gösteriyordu.
Darbe anında Darbecilerin eline geçmiş en stratejik tutsağı Genel Kurmay Başkanının kısa bir süre sonra salıvermeleri sahnedeki komedinin başka bir tuhaf perdesidir.
Tüm bu tuhaflık ve tutarsızlıklar 15 Temmuz gecesi dramatik bir biçimde yaşamanı yitiren, yaralanan yurttaş ve güvenlik güçlerinin ve ailelerinin yaşadığı dramın üzerini örtmüyor.
Ben bu yazımda 15 Temmuz kaosunun sonuçlarından çok nedenleri üzerinde duruyorum, sonuçları ayrı bir değerelendirme konusu.
15 Temmuza nerelerden gelindi bir bellek tazelemesi yapalım.
Dünyada giderek gelişen , yayılan Sosyalist Sistem başta Sovyetler Birliği olmak üzere sınır dibimizde doğal olarak Ülkemizde etkiliyor, Ülkede dışa Emperyalizme bağımlı çarpık Kapitalist sistemi tehdit ediyordu.
FETÖ projesi(Gülen Cemaati) Tam bu koşullarda ülkede
yaşanan 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Sovyet tehlikesinin
önünü kesme girişimi “Yeşil Kuşak Projesi” olarak yaşama geçirildi.
Önü açıldı. 15 Temmuz kaos’unun tohumları yaklaşık kırk yıl önce atılmış, 1980 Darbe yıllarında bu kaos’un kilometre taşları döşenmeye başlanmıştır.
12 Eylül 1980 darbesinin günümüz siyasal yaşamımızda
izi, etkileri sürmektedir. Darbenin yarattığı “elverişli”koşullarda önü açılan cemaat örgütleri toplum yaşamının dört bir yanını sarmış, o günden bu güne ayrımsız tüm siyasi Partilerle işbirliği içinde olmuşlar, kamusal alanlarda yer bulmuş ve en son Erdoğan /AKP iktidarlarında altın çağlarını yaşamıştır.
“Erdoğan /AKP 2002 yılında ülkedeki tüm cemaatların desteği ile
İktidar olmuş”, (Ali Bulaç Gazeteci)
AKP iktidarları sürecinde devletin, Bürokrasinin Kilit kademelerinde (Ordu, Emniyet, Yargı…) aslan payına FETÖ (Gülen Cemaati) sahip olmuş, iktidar ortağı konumuna gelmiştir.
Devletin, bürokrasinin en kilit, kritik kademelerine yerleşen, güçlenen FETÖ artık Erdoğan /AKP iktidarını rahatsız eder konuma gelmiş
17-24 Aralık süreci ile bu ortaklık sonlanmış ve bu süreç, Erdoğan /AKP-FETÖ çatışması 15 Temmuz Kaosu’na ürtemiştir.
İster darbe, ister, kaos, ister “ tiyatro”olsun 15 Temmuz gecesi
Yüzlece insanın ölümü, yaralanması ile sonuçlanmış bir terör olayıdır. Bir terör olayını nedenimi, taraflarını failini, azmettiricisini açıklayan genel geçer bir kural vardır. Bu terör olayı kimin işine yaramıştır? Sonuçlarından kim hangi çevreler fayda, çıkar sağlamıştır.
Bu sorunun en net yanıtını da ilerleyen günlerde dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan;” 15 Temmuz bize Allah’ın bir lütfudur.” açıklamasıdır.
15 Temmuzun bir Darbe mi? Bir Terör vakası mı? Bir kaos mu?
Yoksa bir Tiyatro mu? Olduğuna 15 Temmuz gecesinin tuhaflıkları,
Tutarsızlıkları ie birlikte 15 Temmuz sonrası yargılama süreci, ülkede gelişen siyasal siyasal süreci dikkatli incelemek gerekir. 15 Temmuzun şifreleri 15 Temmuz gecesi yaşananlar ile birlikte sonrası, yargılama ve
Siyasal süreç içinde açıkça görülüyor.
Bu yazı vesilesi ile 15 Temmuz ‘un tüm mağdurlarına;
Yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına sabır, yaralanıp
zarar görenlere şifa, bu süreçte hukuksal mağduriyet Yaşayanlara #adalet diliyorum.
AKP İktidarının 20., 15 Temmuz kaosunun 7. yılında AKP iktidarlarını destekleyen zemin hızla AKP iktidarının ayağının altından kaymakta ve AKP kurucu kadroları ve tabanında büyük kopuşlar, yol ayrımları yaşanmakta.
Toplumsal tabanını, kadrolarının, seçmeninin desteğini güvenini büyük oranda yitirmiş bir AKP, AKP’yi İktidar yapan AKP İktidarı üzerinden işlerini yürüten iç ve dış sermaye çevreleri için doğal olarak toplumun güvenini tazelemiş yeni bir İktidar arayışı içinde olduğu açıkça görülüyor.
Olası en geç 2023 Haziranında yada en erken 2022 Kasımında böylesi bir iktidar değişikliği için süreç hızlanmıştır.
Seçim matematiğine bakıldığında İktidar şansı en güçlü olan Millet İttifakını AKP’nin yıkım politikalarını onarıp Ülkeyi ekonomik, siyasal, sosyal esenliğe kavuşturması İçin önünde çok zorlu bir süreç beklemektedir. Millet İttifakının bu süreçten başarı İle çıkması kuşkulu görünüyor. Böylesi bir onarım süreci için Millet İttifakı bugüne kadar kamuoyuna yeterli güven oluşturamadı.
20 Yıllık AKP iktidarının ekonomik, sosyal, siyasal olarak yıprattığı Coğrafyamız kadim halklarının adaletli bir paylaşım, çağdaş bir demokrasi, barış içinde bir yaşama bugün her zamankinden daha çok gereksinimi vardır.
Ne yazık ki böylesi güçlü bir onarım süreci için gerekli Sol politikaları yaşama geçirecek sol sosyalist güçler böylesi bir görevin altından kalkacak yeterlilikte ve güce henüz sahip değiller.Önümüzdeki süreçlere bakacağız.
Sol güçlerin önümüzdeki süreç için önünde derli toplu güçlü bir Anamuhalefet görevi duruyor.
15 Temmuz 2022