SOVYETLER BİRLİĞİ’NDE ÇEVREBİLİM (EKOLOJİ) (II)- M. Taş

2-1932-1960 Çöküş Dönemi

Bununla birlikte, Lenin’in ölümü ve Stalin’in yükselişiyle birlikte, çevre koruma ve genetiğin sorunları, totaliter baskıcı bir devlet içinde politize edildi ve bürokratikleştirildi. Özellikle 1930’ların ortasından 1950’lerin sonlarına kadar otuz yıl boyunca Sovyet biyolojisinde baskın bir figür olan Trofim Denisoviç Lısenko’nun görüşlerini kabul etmeyen birçok önde gelen bilim insanı ve entellektüel ortadan kaldırılmıştı.

Stalin tarafından rakip olarak görülen Buharin ve Vavilov ile yakından ilişkisi olan Hessen idam edildi. Lısenko’ya genetik konusunda karşı çıkan Vavilov hapsedildi ve birkaç yıl sonra yetersiz beslenme sonucu öldü, isimsiz bir mezara gömüldü.1933’te Stançinski, iklim politikaları konusunda Lısenko ile doğrudan çatışmaya girdi. Stançinski 1934’te tutuklandı, hapse atıldı, işkence gördü. 1942’de hapishanede öldü. (J.B.Foster, 2016)

Stalin’in çevreci bilim adamlarını katletmesi Sovyet ekoloji biliminin, özellikle tarımla ilgili alanlardaki sonuçları felâket oldu. 1932’de 15 bine yükselen VOOP üyelerinin sayısı, 1940’ta 2,500’e düştü. Zapovedniki, “sonsuza dek bâkir” kalması gereken, en yüksek düzeyde korunan alanlar üretime açıldı.

Bununla birlikte, iki ana alanda, ormancılık ve klimatolojide Sovyet ekolojisi gelişmeye devam etti. En önemli entellektüel başarılardan biri, Sukaçev’in 1941’de, hem SSCB’de hem de dünyada olağanüstü etkili olacak olan ve ana rakip olan biogeocoenosis kavramını 1944’te daha kapsamlı bir şekilde geliştirdi. Diyalektiği doğaya uygulayan ender bir Marksist olan Sukaçev’e göre, her organizma “çevreyle diyalektik birlik içindeydi”.

Morozov ve Sukachev gibi bilim insanları tarafından desteklenen ve belirli koşullara yönelik ayrıntılı deneysel araştırmalara dayanan Sovyet ekolojisindeki diyalektik yöntem ormanlarla ekolojik sistem arasındaki ilişkide suyun ne kadar önemli olduğunun anlaşılmasına yol açtı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekolojik restorasyon girişimleri bağlamında tanıtılan Doğanın Dönüşümü İçin Stalin Planı, o zamana kadar tüm tarihin en iddialı ağaçlandırma planıydı. Orman-bozkır ve bozkır bölgelerinde yaklaşık 6 milyon hektar (15 milyon dönüm) tamamen yeni orman yaratmaya çalışıldı ve insan kaynaklı iklim değişikliğini tersine çevirmek için dünyanın ilk açık girişimi oluşturuldu.

Bu arada, Sovyet klimatolojisi, Kuzey Kutbu üzerindeki çalışmaları ile ünlü Y.K. Fıodorov ve  enerji alanında uzmanlaşan ve küresel bağlamda enerji ve madde alışverişine odaklanan Mikhail İvanoviç Budıko yeni buluşlara imza attı. Budıko, teorik ve ampirik analizini Vernadski’nin canlı küre (biyosfer) kavramı üzerine inşa etti ve Sukaçev’in biyojeocoenosis üzerindeki çalışması “organizmalar ve çevre arasındaki karşılıklı ilişkiler” düşüncesine dayanıyordu.

1960-1970’li yıllarda, Stalin’den sonra, Sovyet ekolojisi yaratıcı aşamalardan geçti. Sovyetler kendi bilim insanları tarafından yönetilen dünyanın en büyük çevre koruma organizasyonuna sahipti. Ekolojistler ilk defa gelişmiş  bir klimatoloji yarattılar ve Mikhail Budıko’nun “aydınlık alan” (albedo) geri bildirimi üzerindeki çalışmasının ardından, hızlandırılmış küresel ısınma konusunda uyarılar yapan kişilerdi.

Antropojenik küresel ısınma denilen olguya ilk kez 1961’de Budıko işaret etti. Sovyetler, biyosferik veya küresel ekoloji ve paleoiklim araştırmalarında öncü olmayı başarmıştı.

Klimatolog E. K. Fedorov, SSCB Prezidyumu üyesiydi ve fosil yakıtlardan ve nükleer enerjiden güneş, rüzgâr ve gelgit enerjilerine geçişin olması gerektiğini savundu. Bildiğimiz gibi, Sovyet ekoloji bilimcileri ve çevrecilerinin görüşlerine yeterli ölçüde kulak verilmedi. Ancak, parti üyeleri de dahil olmak üzere bilim insanlarının önderliğinde Sovyet çevreciliğinin büyümesi önemli bir tarihsel fenomendi ve bilim insanları arasındaki tartışmalar gerçek olgulara dayanıyordu, çarpıcıydı. (Kunal Chattopadhyay,2014)

Bu gelişmeler, Sovyet çevreci hareketi tarafından olumlu karşılandı. 1964’te Sukaçev, Baykal Gölü’nü kurtarma mücadelesine dikkatleri çekmek için coğrafya uzmanlarına bir mektup gönderdi. Sukaçev, iki yıl sonra, Baykal Gölü’nün korunmasını talep eden medyaya toplu bir mektup imzalayan bir grup bilim adamından biriydi. Baykal Gölü, Sovyet çevre hareketinin olağanüstü büyümesine yol açan ekolojik yıkımın bir sembolü haline geldi. 1981’de VOOP üyeliği 32 milyona ve 1985’te 37 milyona yükseldi ve dünyanın en büyük doğa koruma örgütünü oluşturdu. Brejnev’den Gorbaçov’a kadar olan yıllar boyunca, Sovyet liderliği gitgide daha fazla çevresel önlemler geliştirdi.( J.B.Foster,2016)

3- 1960-1991 Yeniden Yükseliş Dönemi

1961’de Fedorov ve Budıko, ortaya çıkan iklim değişikliği sorununu ele almak için Leningrad’da İnsan Tarafından Yapılan İklim Değişikliği Sorunu Üzerine Birlik Konferansı’nı toplantıya çağırdı: Alanında dünyadaki ilk konferanstı. Aynı yıl Budıko, “Dünya Yüzeyinin Isı ve Su Dengesi Teorisi” başlıklı makalesini Sovyet Coğrafya Kurumu’nun Üçüncü Kongresi’nde sundu ve burada, antropojenik iklim değişikliğinin artık  kaçınılmaz olduğu sonucuna vardı ve insanın enerji kullanımının ele alınması gerektiğini belirtti.

Budıko’nun “küresel ekolojik kriz” olarak değerlendirdiği olgunun sosyal yönlerine ilişkin analizi önemliydi. Burada sermaye birikiminin ortaya çıkardığı zorluklar vurgulandı. Tüm ekonomik genişleme, “küresel ekolojik sistemin istikrarının bozulması” demekti ve Budıko, ekonomik ve ekolojik planlamayla dünyanın ancak bu çıkmazdan kurtulabileceğini ve aklın yönettiği bir ortam dışında hiçbir çıkış yolunun olmadığını vurguladı.

SSCB’nin önde gelen felsefe dergisi Voprosı Filosofi’nin (Felsefe Sorunları) 1968’den 1977’ye kadar dinamik baş editörü olan İvan T. Frolov’un fikirleri sosyal ekolojiye rehberlik ediyordu. 1970’lerde ve 1980’lerde Sovyet sosyal felsefesinin, ekolojik ve hümanist değerlerin diyalektik materyalizme bilinçli olarak entegrasyonuna dayalı olarak yeniden canlanmaya başlaması, büyük ölçüde Frolov’un çabaları sayesinde oldu. Bu yeni analizde, Marx’ın Ekonomi ve Felsefe Elyazmaları ile Grundrisse’deki derin hümanizm ve natüralizminden ve ayrıca Kapital’deki ekolojik eleştirisinden ilham alındı. Ortaya çıkan bu Sovyet ekolojik Marksizmi, Antonio Gramsci’nin analizini kabul etti. Ancak yetersiz materyalist vurgusuyla tanınan Frankfurt Okulu’nu eleştirdi. Frolov ve diğerleri, materyalist-ekolojik zeminlerde “diyalektik bütünsel birliğin” geliştirilmesi çağrısında bulundular. Ortaya çıkan eleştirel felsefe ve sosyal bilim, Vernadski’den Sukaçev’e ve Budıko’ya kadar tüm Sovyet bilimsel ekoloji geleneğine dayanıyordu. ( J.B.Foster,2016)

Benzer şekilde, Frolov, kapitalist toplumun tarihsel olarak özgül ekolojik tahribatını eleştirirken şunları yazdı: “Ekolojik bir kriz tehlikesi, insanın ve doğanın kendi içinde ‘metabolizmasında’ teknik mekanizmaların ve araçların kullanılması nedeniyle değil… bu endüstriyel gelişme, kapitalist üretim tarzının sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimi neticesinde gerçekleştirilir. Toplum ve doğa etkileşiminin nesnel diyalektiği ve iç çelişkisini dikkate almak ve ‘eko-kalkınma’ ya da ‘ekolojiyle uyumlu kalkınma’ya odaklanmak gerekir.” (Kunal Chattopadhyay,2014)

Frolov, “doğal sistemler üzerindeki antropojenik yükün, kendi kendini yenileme potansiyellerinin üzerinde” olduğu göz önüne alındığında, “yeni ve daha sürdürülebilir bir sisteme geçiş”  için üretimi bir süre tamamen azaltmayı seçmenin rasyonel olabileceğini öne sürdü.

1986-1987’de Frolov, Komünist Partisi’nin ana teorik organı olan Kommunist’in baş editörü oldu; 1987–1989 arasında (Çernobil’den sonra) Gorbaçov’un kilit danışmanlarından biriydi ve 1989-1991’de Pravda’nın baş editörüydü. Frolov, Gorbaçov’un çevre reformu önlemlerinin hızlandırılmasıyla birlikte kamuoyuna yaptığı açıklamalara verdiği ekolojik rolün çoğundan sorumluydu.

Bununla birlikte, Sovyet devletindeki güç ilişkilerindeki çok daha geniş bir kayma ve Gobaçov’un saydamlık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) ile tanıttığı toplumun istikrarsızlaşması, Sovyet siyasal-ekonomik çelişkilerinin derinleşmesine, Doğu Avrupa’daki etkisinin hızla dağılmasına, bölünmelere yol açtı. Sovyet devlet aygıtının en üst kademeleri ve tüm güç sisteminin dağılması, 1991’de SSCB’nin çökmesine yol açtı.

1970’lerde ve 1980’lerde Sovyetler Birliği’ndeki Marksist felsefe, İvan Frolov’un önderliğinde yeniden canlandı. Marx’ın metabolizma kavramına bağlantılı bazı temel ekolojik öncüller Batı’daki Marksistlerden çok önce keşfedildi.

Marx ve Engels ile başlayan ekoloji konusu 1920’lerde Sovyet bilim insanları ve önde gelen Bolşevikler dahil olmak üzere sosyalistlerin ilgi odağındaydı.  1960’lardan sonra çevre ve iklim alanlarında bilimsel buluşlarda en ileri düzeye ulaşılmıştı. Stalin dönemi hariç Sovyet bilim insanları ve bazı sosyalistler, ekolojik düşünce ve pratiğe temel katkılarda bulundular. Tam da sosyalist oldukları için bu katkıları yapabiliyorlardı.

Kaynakça:

– John Bellamy Foster, Marksist Ekoloji Üzerine  (On Marxism and Ecology), 21 Mart 2016. İklim ve Kapitalizm

–  Kunal Chattopadhyay, Sovyetler Birliği’nin İlk Yıllarında Çevreciliğin Yükselişi ve Düşüşü (The Rise and Fall of Environmentalism in the Early Soviet Union), 3 Kasım 2014

– Chris Williams, Marksizm ve Çevre (Marxism and The Environment), International Socialist Review, 2019

– Paul Vernadski, Marx ve Çevre (Marx and the Environment), Monthly Review, 2019, Sayı 9-10

– Andreas Malm, Isınan Dünyada Devrimci Strateji (Revolutionary Strategy in a Warming World), 17 Mart 2018

– Zuhal Okuyan# Sovyetler Birliğinde ekoloji çalışmaları ve çevre ile ilgili konularda yaklaşımlar-bir giriş, Zuhal Okuyan, BAA Kolektif Yaşamı Kurgulama BA, 12.4.2021, Sol haber

https://haber.sol.org.tr/haber/sovyetler-birliginde-ekoloji-calismalari-ve-cevre-ile-ilgili-konularda-yaklasimlar-bir-giris

About Mehmet Tas

Check Also

ERKEN SEÇİM TEK ALTERNATİF, BAŞKA ALTERNATİF YOK! – Mehmet Taş

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde dipten gelen dalga tsunamiye dönüşerek otoriter rejimin dayandığı zemini ve …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com