Faruk Tuna
Kasımpaşanın daracık ara sokaklarının kesiştiği küçük bir bir mahalle meydanında toplanmıştık.
Duvarın üstündeki uzunca boylu esmer, yapılı arkadaş sağ yumruğu havada sıkılı konuşuyordu.
“Dün Barış, Levent, Ahmet, Şahin, Tahsin, Talip Öztürk, Fevzi Kuruçay, Kemal Türkler…
Bugün Faruk Tuna… Yarın belki ben.”diyordu duvarın üzerindeki sağ yumruğu havada sıkılı yoldaşımız.
DİSK ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türklerin evinden çıkarken kapısının önünde Ailesinin şahitliğinde, gözlerinin önünde karanlık güçler tarafından katledilmesi İstanbuluda Hayatı durduran mahşeri cenaze töreni ardından ilericiler, yurtseverler, sendikalı işçiler tarafından protesto edilmeye devam ediliyordu.
2 Ağustos günü İTÜ Maçka Maden Metalürji bölümü öğrencisi İGD üyesi Faruk Tuna Beşiktaş Çarşısında katıldığı bu protestolardan birinde bir kız arkadaşı ile birlikte göz altına alındı.
3 Ağustos günü Haydarpaşa Gata hastahanesinin acil sevisine bitkisel yaşama girmiş halde getirilidi.
Gayrettepe 1. Şubede çok ağır işkence Görmüştü Faruk Tuna beş günlük bitkisel yaşamdan sonra yaşama daha fazla tutunamadı, 8 Ağustos 1980 günü yaşama veda etti Faruk Tuna.
Henüz yirminci yaşını doldurmasına bir hafta kalmıştı Faruğun…
Kasımpaşanın dar ara sokalarının kesiştiği küçük bir mahalle meydanında bir korsan gösteri ile Faruk Tuna’nın gördüğü ağır işkence sonrası ölümünü protesto ediyorduk.
Tıpkı Faruk Tuna’nın Kemal Türklerin katledilmesini protesto etmek için katılıp sonrasında gözaltına alınıp gördüğü ağır işkence sonucu yaşamını yitirdiği korsan gösteri gibi…
O korsan mitingde duvarın üstünde;” Belki yarın ben…” diye konuşan arkadaşımız bugün halen yaşıyor. Ancak o günden sonra daha nice demokrat, ilerici, yurtsever, devrimci, sosyalist komünistin Ülkeyi 12 Eylül 1980 Darbesine götüren sürecin kilometre taşları olan siyasi cinayetlere kurban edilmesini, katledilmelerinin korsan gösterileri ile protesto eylemlerini yaptık.
Belkide O korsan gösteride katledilmesini protesto ettiğimiz yoldaşımızla bir önceki protesto eyleminde yan yana omuz omuzaydık.
O yıllarda İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ve etkili Amirlerden Uğur Gür sorumluydu bu işkencelerden, bu ağır, insanlık dışı işkenceler sonrası ölümlerden.
Erdal Atabek’in yoğun çabaları ile Faruk Tunanın ölüm nedeni olarak işkence raporu alındı.
Faruk Tuna Davası tam 30 yıl sürdü. Ceza alıp hapis yatan polisler olsa da asıl büyük dava yargıtayca bekletilerek zaman aşımına sokuldu.
Faruk Tuna Davası Avrupaya bildirilen 40 işkence davasının 4. sırasındadır.
Daha sonra da AHİM’de gidilerek ogünlerde Devletin işkenceci yüzü tüm dünyaya deşifre edilmiş oldu.
1970’li yılların ortalarından başlayıp sonlarına doğru yükselerek yoğunlaşan siyasi cinayetlerin niteliği, yöneldiği hedef ne olusa olsun, sağ yasa sol her biri 1970 li yılların sonunda yaşanacak ve etkisi sonuçları günümüzün ekonomik, siyasal, sosyal koşullarını belirleyecek 12 Eylül 1980 Askeri Darbenin gerekçelerini oluşturmak için içinde devlet içindeki bazı derin damarlarında bulunduğu derin, karanlık güçlerin hazırladığı bir senaryonun bir parçasıdır.
Yıl 2021 Bugün Coğrafyamızda, Ülkemizde ne tür bir ekonomik, sosyal bir iklim varsa, bugün Ülkemizde ne yaşanıyorsa bu ekonomik, siyasal, sosyal etkileri günümüze kadar uzanan 12 Eylül 1980 Askeri Darbe sürecinin bir ürünü bir sonucudur.
Bugün hiç yaşayamadığı 40 yılını, ölümünün 40. Yılında andığımız İTÜ Maçka Maden Fakültesi Metalürji bölümü öğrencisi İGD üyesi ilerici yurtsever gencin yaşadığı ağır işkence sonucu katledilesinin ve Faruk Tuna gibi 1970 ortalarından itibaren 12 Eylül 1980 Askeri Darbesine kadar geçen dönemde siyasi cinayetlerde ölen tüm yurttaşlarının katledilmelerinin nedenini böyle anlamlandırabiliriz. 12Eylül 1980 Askeri Darbe sürecini öncesiyle sonrasıyla böyle okumak gerekir diye düşünüyorum.
Gördüğü ağır işkence sonucu yaşamını yitiren ve ölümünün. 40. Yılında bugün andığımız Faruk Tuna ve bu süreçte karanlık siyasi cinayetlere kurban verdiğimiz tüm yurttaşlarımızın anıları önünde saygı ile eğiliyoruz.
Osman Naci