Bu yeni bir Rönesans demektir.
Son otuz yılımızı atıl kılan, insanlığı geriye götüren, gericilik çağının bitmesi demektir.
Bu tam olarak 31 Ocak 2019, yani tam 2 yıl önce başladı. Milat 31 Ocak 2919.
2 Yıl önce bugünlerde ekonomik ve siyasi hâkimiyetin, egemenlerin keyfiyetinde olamadığı bir durum yaşandı.
Artık nesnel dünya onlara yardımcı olamıyordu. Hâkimiyet olacaksa nesnel değil, öznelliğin gayreti ile olacaktı.
Öyle de oldu ve olmaktadır. Bunun fark edilmemesi, gerçek muhalefetin (komünistlerin), özlerindeki erimeyle ilgilidir.
Bir belgesel tam da bugünü tarif ediyor. Bir çıta, ceylanı boğazından yakalar ve yere yatırır. Ceylan durumu kabul eder ve acıyı duymamak için erken ölüme geçer. O sırada başka bir yırtıcı avı elinden almak için çıtaya saldırır. Tam bu ara yerde yatan ceylan boşta kalır. Ona rağmen kaçmıyor ve yerde hareketsizdir. Ancak birkaç dakika sonra ceylan başını kaldırır ve serbest olduğunu fark eder. Öyle bir kaçar ki yakalanması imkânsızdır.
Biz insan olarak devlet tahakkümü altında iken yani devletin bizleri boğazladığı zamanda sermaye de bizden pay ister ve faizlerin arttırılmasını ister. FED bu duruma direnemez ve 31 Ocak 2019 Faiz artışı gerçekleşir. Bu faiz artışı sıradan bir artış değildi. Faiz artışı, ekonomiyi durgunluğa götürecekti. Trump bunu istemiyordu.
Devlet sermaye kapışması başlamıştı. İnsan buradan kendisini kurtarabilirdi.
Çağın devrimcileşmesi gerçekte sermaye toplumundan değer toplumuna geçiş demektir.
Bu nasıl olacak ve sonuçları neler olacaktır? Sermaye toplumu, devleti ve piyasayı zorunlu kılar.
Sermaye, gerçekte ölü emek demektir. Emek değer demektir. Değer, para ve meta biçimini aldığında sermayeye dönüşür.
Sermaye, insanın cazibesidir. İnsanı kendine çeker ve kendisine bağlar. İnsan para ve meta hayranıdır.
İnsan sermayeye bağlı olduğu oranda gerçekleri bilemez ve göremez. Gerçek, emeğin üretimidir. Artık sadece doğa değil, insan da üreticidir. İnsanın kendisinin doğadan bağımsızlaşmasıdır. Laik medeniyet denilen bu süreç insanın yanlışıdır. Doğrusu, insanın doğadan bağımsızlaşması değildir. İnsanın doğası doğadan bağımsız olamazdı.
Sermayenin insanı yönlendirdiği bu süreç, insanın kendisine ve doğaya yabancılaştırmıştır. Bu süreç, insanın sermaye kontrolünde toplumsal biçim almasına izin veriyordu. Üretim, sermaye kontrolünde gerçekleşiyordu.
Bu sürecin adına kalkınma deniliyordu. İcatlar, buluşlar, yaratıcılık, sermayenin denetiminde insana geri dönüyordu. Gerçekte bu süreç doğanın ve insanın tümden ele geçirilme girişimiydi. İnsan nüfusu tedricen bu işleyişe dâhil ediliyordu. Doğaya bağlı olan köylülük tedricen tasfiye ediliyordu. Oysa tüm insanlık sermayeden bağımsız yenidünyaya alınabilirdi. Zaradov’un Kapitalist olmayan kalkınma yolu tartışmalarını hatırlayın. Marks “uzunca bir devrimci dönüşümler dönemi” diye dünyasal devrimci bir ilerleyiş dönemi öneriyordu.
Kalkınma sermayeden bağımsız olabilirdi. Kalkınma gerçekte makineli üretim demektir. Makinelerin anası buhar makinesiydi ve bu makine icat edilmişti. Üretim için sermaye değil, makine gerekliydi ve bu makineler icat edilebilirdi. Zaten buhar makinesini de icat eden sermaye değildi. Rönesans bilinci buhar makinesine analık etmişti.
Roma uygarlığının yıkılışı ile Rönesans arasında yüzlerce yıl vardır. O tarihteki karanlık çağ çok uzunca bir dönemdir. 1990 da başlayan karanlık süreç 30 yıl gibi kısa sürmüştür. Bu dönemin karanlığı 1960 lı yıllarda başlayan bilimsel teknolojik devrimin sonrasına tekabül etmiştir. Bir yandan karanlık çağ diğer yandan da teknolojik devrimlerin yaratımı eş zamanlı zuhur etmiştir. Bu çağda teknolojiyi elinde tutan sermaye ve illegale geçen devlet, insanı aşmıştır. İnsan sermaye ve devlete bağlı kalınca gerçeklerden ayrılmıştır.
İnsan 2019 sonrası yeniden doğmuş gibidir. Ancak uzunca bir dönem devam eden yabancılaşma ile bu zamanda gerçekleşen sermaye ve devlet girişimleri çağın devrimciliğini saklamaktadır. Çağın devrimci oluşu, sermayenin insan yaşamından çekilmesiyle gerçekleşmektedir. Sermaye ve devlet girişimleri ile bu ötelenmeye çalışılıyor.
Devrimsel araçlar, merkeziyetsiz paralar ve merkeziyetsiz ilişki ağlarıdır. Bu hem devleti gereksiz kılar, hem de değerin para ve meta biçiminden ayrılmasına neden olur. Tarihte ilk kez özgürlüğün koşulları ve araçları bir araya gelmiştir.
Değişimin eşit emek miktarları ile gerçekleşeceği, bir zamanın eşiğindeyiz. Ekonomi politik, böylesi bir toplumsal biçime geçişi asla istemez. Bu toplumsal biçim, sermayesiz toplum demektir. Kötü enerjinin insandan ayrılması demektir. İnsanın, insan olduğunu fark etmesi demektir. Sınıf, ulus ve cins farkının bitmesi demektir. (cins farkının son bulması, cinsiyetlerle ilgili mağduriyetlerin son bulması demektir.)
Çağ böylesi büyük bir devrimi teşvik etmektedir. Ekonomi ve siyaset öğeleri bu devrimin karşısındadır.