TKP’NİN 100. YILINDA DERSİM İSYANINDA
İSMAİL BİLEN’İN (TKP’NİN) TUTUMU!
23 Şubat 1934 tarihinde Komintern Kürtlerle ilgili bir rapor hazırladı. Bu raporda Kürt aşiret reislerinin durumu değerlendiriliyordu. Şöyle deniyordu:
”Aşiret reisleri ve Kürt şeyhleri, İngiliz ve Fransız emperyalizminin basit birer paralı askeridir.”[1]
9 Eylül 1936’da, Komintern’e Sitke imzasıyla Türkiye’de Milli Azınlıklar isimli bir rapor sunuldu. Bu raporda 1925 Şeyh Sait isyanı ve 1930 Ağrı isyanı gerici bir ayaklanma olarak değerlendirildi.
”Emperyalizmin, eski padişahlığın ve halifeliğin doğrudan ya da dolaylı ajanı olan Kürt beyleri, iki büyük isyan örgütlediler (1925 ve 1930). Bu isyanlar, gerici bir karakter taşıyor.”[2]
Bunun anlamı, başlayacak Dersim isyanın da gerici bir ayaklanma olacağıydı.
Ekim 1936’da TKP Merkez Komitesi, ”Türkiye Halkına” başlığıyla bir bildiri kaleme aldı. Bildiri şunu vurguladı: Emperyalistler ve Kürt ayrıcalıklı feodal sınıflar ittifak yaparak, Türk düşmanı bir ayaklanmayı kışkırtmaktadırlar. Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin sadık birer vatandaşı yapmak için toprak reformu yapılmalıdır.
27 Haziran 1937’de TKP sorumlusu İ.Bilen (Marat) Komintern’e ”Dersim İsyanı” başlıklı bir rapor sundu. Bu raporda Bilen’in söylediği önemli fikirler şunlardı:
”Dersim’de yeni bir irtica hareketi oldu. Yeni bir Kürt isyanı koptu”
”Dersim’de devlet otoritesi ve hükümet cihazı görünüşte mevcuttur.”
”Dersim şimdiye kadar hiçbir zaman doğru dürüst hükümete ne asker, ne vergi vermiştir.”
”Mürteci Dersim Beyleri’nin kaldırdıkları irtica isyanında Kürt köylülerinin, Dersimli fakir ve emekçi halkın, asker Türk köylülerinin ve halkının kanları akmıştır.”[3]
O halde İsmail Bilen’e göre Dersim isyanı gericidir ve bastırılması gerekir.
* * *
29 Temmuz 1937’de, Komintern dergisinde Rasim Davaz isimli şahıs, Komintern ve TKP geleneğine uygun olarak Dersim isyanına ”gericilik” damgasını vurdu. Kürtler, Kemalist devletten utanılacak taleplerde bulunmuşlardı.
TKP, Dersim isyanı bastırılırken, Komintern’in dayattığı ”desantralizasyon kararı” ile uğraşıyordu. Komintern’de TKP temsilcisi İsmail Bilen’di. İsmail Bilen ileride TKP Genel Sekreteri olacaktı. Şimdi sadece ”R.Davos” takma ismiyle Komintern dergisinde yazılar yazıyordu. İleri bir tarihte TKP’nin yayın organı Atılım gazetesi Ekim 1976 tarihli sayısında İsmail Bilen’in R.Davos takma adıyla Komünist Enternasyonal’in dergisinde yazılar yazdığını kabul edecekti; ama Rasim Davaz’ın başka bir kişi olduğunu, İsmail Bilen olmadığını söyleyecekti. Gerçekte R.Davaz’ın kim olduğu önemli değildi, önemli olan TKP’nin Dersim’deki ayaklanmaya karşı tutumunun bu yazıda dile getirilmesiydi. Üstelik bu tutum sadece TKP’nin değil, Komintern’in de politikasıydı. Ayrıca İsmail Bilen’in 27 Haziran 1937’de sunduğu raporda, Dersim isyanı gerici bir ayaklanma olarak değerlendirilmektedir. Rasim Davaz’ın yazısıyla örtüşmektedir.
Rasim Davaz’a göre: Kemalist hükümet, feodal yöneticilerin zorba rejimini tasfiye etmek amacıyla Dersim’e saldırmıştı. Dolayısıyla Kemalistleri, Kürt isyancılarına karşı desteklemek gerekiyordu. Rasim Davaz’ın, Dersim isyanı değerlendirmesi 29 Temmuz 1937’de yazdığı yazıda şöyle ifade ediliyordu:
”İki ayı aşkın bir zamandan beri Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt aşiretlerin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafından geçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır.
(…)
Dersim’de devlet otoritesi sadece kâğıt üzerinde kalıyordu. Feodal aşiret reisleri, her fırsatta, devleti hiçe sayarlardı. Devletin Dersim’de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması bugüne kadar mümkün olmamıştır.
(…)
Bugün, Kemalist hükümetin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz bir direnişiyle karşı karşıya bulunuyoruz.
(…)
Kitleleri kendi peşlerinden sürükleyebilmek için feodal unsurlar, hükümetin silahlı kuvvetinin zayıf olduğu lafını yaydılar.
(…)
Feodal unsurlar kamuoyunu bir şekilde hazırladıktan sonra, birçok aşiret kendi arasında ittifak yaptı ve ’Genel Müfettişe’ yazılı bir açıklama göndererek, idari makamlarla anlaşma temeli olmak üzere utanmazca şartlar ileri sürdü. İstedikleri şey hükümeti, feodal yöneticilerin zorbalığa dayanan keyfi rejimlerini tasfiye yolunda aldığı tüm tedbirlerden vazgeçmeye zorlamaktı.”[4]
Demek ki, TKP, Dersim isyanında da Kemalistlerin yanında durmuştur. Kürtlere uygulanan vahşete gözünü kapamıştır. Burjuva demokratik bir hak olan, ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermemiştir. (Şüphesiz ki, bu hakkın sadece bir burjuva demokratik hak değil; sosyalist devrimden sonra da geçerli olan bir hak olduğunu, sosyalizmin bir sorunu olduğunu hiç anlamamıştır.) Üstelik TKP’nin programında bu hakkın savunulması gerektiği yazılmış iken!”
Mehmet İnanç Turan, Mustafa Suphi’nin Partisi, Sayfa:123-126, Etki Yayınları, 2013.
[1] Mehmet Perinçek, Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, 2012, s.165.
[2] 9 Eylül 1936’da Komintern’e Sunulan Rapor, aktaran Mehmet Perinçek, Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, 2012, s.166.
[3] İsmail Bilen, 27 Haziran 1937’de Komintern’e Sunulan Rapor, aktaran Mehmet Perinçek, Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, 2012, s.169,170,171,174.
[4] Rasim Davaz, Komintern Belgelerinde Türkiye-3, Kürt Sorunu, Kaynak Yayınları, s.66,67,68-69.