TKP’NİN 100. YILI NEDENİYLE İ. BİLEN’İN YOLDAŞLARINA İHANETİ VE NAZIM HİKMET!

TKP’NİN 100. YILI NEDENİYLE İ. BİLEN’İN YOLDAŞLARINA İHANETİ VE NAZIM HİKMET!

 

“Stalinci terörün en göze batan TKP’li kurbanı Salih Hacıoğlu ve 1922 yılında evlendiği Sabiha Sümbül’dür.

Salih Hacıoğlu 1920’de Ankara’da gizlice kurulan TKP’nin yöneticilerindendi. Kasım 1920’de TKP Birinci Konferansı’nda TKP MK Umumi Kâtibi seçildi. 11 Ocak 1921’de Kemalist hükümet tarafından tevkif edildi, 15 yıl kürek mahkumiyeti cezasına çarptırıldı. Çıkarılan aftan yararlanarak tahliye oldu. 1922’de yapılan TKP Kongresi’nde tekrar TKP MK Umumi Kâtibi seçildi. Komintern’in IV. Kongresi’ne delege olarak gitti. Kongreden sonra Komintern’in kararıyla partiyi toparlamak için Türkiye döndü. 1923 yılında İstanbul’da tutuklandı. Hapisten çıktıktan sonra, 1925 yılında İstanbul’da toplanan TKP Kongresi’ne katıldı ve TKP MK üyesi oldu. 1927’de yeniden tevkif edildi. Kısa süre sonra tahliye edildi. 1928 yılında eşi Sabiha Sümbül’le birlikte Sovyetler Birliği’ne gitti.

TKP MK, Salih Hacıoğlu’nu Türkiye’den ayrıldıktan sonra gıyabında TKP üyeliğinden çıkardı. Salih Hacıoğlu verilen bu kararı kabul etmeyerek üç kez Komintern’e başvurdu. 1939 yılında Komintern, Salih Hacıoğlu’na karşı yöneltilen suçlamaları temelsiz bularak TKP üyeliğini geri iade etti. Salih Hacıoğlu’nun Stalinci anlayıştan çektikleri yetmemiş olacak ki, 1949 yılında Sovyetler Birliği İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla, eşi Sabiha Sümbül’le birlikte tutuklandı ve 10 yıl hapse mahkûm edildi.

Nisan 1954’te cezasını çekmekte olduğu Altay kazasında öldü. Bu tarihte artık Stalin de ölmüştü. 27 Şubat 1956’da SSCB Yüksek Mahkemesi Askeri Heyeti tarafından tamamen suçsuz bulunarak aklandı. Nâzım Hikmet, Stalinizmin zulmüne uğramış Salih Hacıoğlu’na bir şiiriyle sahip çıktı.

Hacı oğlu Salih Memleketimdendi,

                                    Karadeniz’den,

Kocaman gözlü, kocaman burunluydu,

                                               dazlaktı.

Komünistti on dokuzdan.

Dövüştü,

hapse düştü,

yattı Ankara’da, Kırşehir’de.

Sonra geçti bu yana,

            yani ikinci vatana.

Baytardı, Kirofabat köylerinde hasta keçilere baktı.

Yıllar, eğrilen bir yün ipliği gibi aktı

                        namuslu, çalışkan parmaklarından.

Sonra, 49’da, Moskova’da, Martın onuncu gecesi,

oturmuş, Engels’i okuyordu,

geldiler, götürdüler,

sürdüler Altay Bucağına.

Ne bir dağ devrildi içinde,

                        hatta ne bir toprak parçası kaydı.

Yalnız, inme indi sağına,

altmış yedi yaşındaydı.

Altı yıl, Hacı oğlu Salih

                        kutladı inkılabın yıldönümünü

                        tel örgüler ve kurt köpekleriyle çevrili.

Ve öldü bir bahar günü

                          elli kişilik barakasında.

Bu akşam Moskova’da bayram eyledik,

kutladık inkılabın yıldönümünü:

dolaştı türkü söyleyerek meydanları Marks

                                               Engels

                                                    Lenin

            ve Temize çıkma kâadı Salihin..

* Nâzım Hikmet, aktarma Mehmet İnanç Turan, Nâzım’ı Nâzımca Anlamak, Etki Yayınevi, 2004, s.313-314.

 

*                      *                      *

Salih Hacıoğlu’nun TKP üyesi eşi Sabiha Sümbül, Salih’in 1954’teki ölümünden sonra 1956 yılına kadar sürgün kampında tutuklu kaldı.

Salih Hacıoğlu ve Sabiha Sümbül, 1949’da tutuklandığı zaman, TKP temsilcisi Marat (İsmail Bilen) Moskova’daydı. Marat’ın tutumunu, Sabiha Sümbül’ün 31 Mayıs 1965 tarihli TKP Moskova parti örgütünün toplantısında yaptığı konuşmasından öğreniyoruz:

Stalin’in ve Beria’nın yardımcısı olan ve Türkiye Komünist Partisi’nin Ali kıran baş keseni olan Marat, Sovyetler’de bulunan namuslu Türk komünistlerini Sibiryalara sürgün ettirdi. Stalin’i destekleyerek de onun şerefine bade içti. Kendisi Sovyet dostu görünmek için arkadaşlarını Sovyet düşmanı gösterdi.

Yoldaşlar, hepiniz iyi bilirsiniz ki, TKP’nin kurucularından biri olan eşim Salih Hacıoğlu idi. 1949’da bizi tevkif ettikleri zaman Marat Moskova’daydı. Partimizin önderi olan Marat’tan Salih Hacıoğlu hakkında, ondan hiçbir şey sormadılar mı? Türk komünistleri için acaba parti temsilcisinden sormayıp da kimden soracaklardı? O da o zaman temsilciydi. Tabii sordular. Ve Marat bizim tevkif edileceğimizi çok iyi biliyordu. Çünkü birkaç gün evvel Ali Sait’e demiş: Sen Salihlere artık gitme. Onları tevkif edecekler. Türk komünistlerini yok etmekte Marat hizmet etmiştir. Diyelim ki o devirde korkmuş da bir şey yapamamış. Peki ya Stalin öldükten sonra ne yaptı? Beni elli altıda kamptan bıraktılar. Moskova’ya geldim. Ama rehabilitasyon olmadığı için bana Moskova’da yaşamak hakkı verilmemişti.

(Sabiha Sümbül, TKP MK Dış Bürosu 1965 Tartışmaları, TÜSTAV, 2004, s.132-133.)

 

Demek ki, İ.Bilen Stalin’in terör politikasını desteklemiş; TKP üyesi yoldaşlarına sahip çıkmamıştır.

*                      *                      *

İ. Bilen (Marat) Stalinci fiziksel terörün kurbanı olmadı; kurban olmamayı becerdi. Ne var ki, Stalin’in emir kulu olan Komintern’in Genel Sekreteri Georgi Dimitrov tarafından 1943’te “yergi cezasına” çarptırılması istendi.

Sovyetler Birliği İçişleri Bakanlığı, Komintern Genel Sekreteri Georgi Dimitrov’a, İ. Bilen hakkında bir “suç” duyurusu gönderdi. Bu yazıya göre: İ. Bilen, ahlak bozukluğu gösteriyordu ve konspirasyonu (gizliliği) çiğniyordu.

Georgi Dimitrov bu suçlamaları ciddi buldu. İ. Bilen’i huzuruna çağırdı ve sert dille eleştirdi. Ardından, İ. Bilen’e (Marat’a) “yergi cezası” verilmesi için Komintern Sekreterliği’ne bir karar tasarısı gönderdi.

Komintern Genel Sekteri Georgi Dimitrov 2 Nisan 1943’te kendi “Günlük” sayfalarına bu olayı not etti. Aktaralım:

Marat’ı, Türkiye Komünist Partisi’nin temsilcisi olarak kendisine yakışmaz davranışları (konspirasyonu çiğneme, ahlak bozukluğu) hakkında Merkulov’un (İçişleri Bakanlığı) gönderdiği yazı nedeniyle, kabul ettim.

Kendisini bir güzel payladım.Marat’a ihtarlı sert yergi cezası verilmesi için KEYK Sekreterliğine bir karar tasarısı sundum.

(Georgi Dimitrov, Günlük-2, TÜSTAV, 2004, s.276.)

 

Sovyetler Birliği İçişleri Bakanlığı’nın “ahlaksızlıktan” neyi kastettiğini bilmiyoruz. İ. Bilen Stalinciydi; ama birçok Stalinist gibi Stalinizmin iftirasına da uğramış olabilir. Ya da Stalinizm bu seferlik gerçeği yakalamış olabilir.

*                      *                      *

Stalin’in TKP kurbanlarının listesini belgelerle sunma olanağımız yok. Ama birkaç kurban hakkında elimizde ipuçları var.

Sabiha Sümbül’ün 31 Mayıs 1965 tarihli konuşmasından “Ali Sait” isimli kişinin, Sibirya kampına sürülenlerden biri olduğunu öğreniyoruz. Ali Sait, Nâzım Hikmet’e sürgün kampından bir mektup yazmış. Nâzım bu kişinin kim olduğunu Marat’a sormuş. Marat, Ali Sait’in, Salih Hacıoğlu ile birlikte kampa sürülerek cezalandırılanlardan biri olduğunu açıklamış. Nâzım bu şekilde Salih Hacıoğlu’nun ve Ali Sait’in Stalinizm tarafından cezalandırılmış olduğunu öğrenmiş. Sabiha Sümbül anlatıyor:

Sonra ben Nâzım’a dedim, nasıl oluyor da sizin burada hatırı sayılan Türk komünistleri Salih yoldaşı kurtarmak için bir yardımda bulunmadınız? Nâzım dedi: ‘Benim sizin tevkif edildiğinizden haberim yoktu.’ Peki Marat size söylemedi mi? Nâzım: ‘Ben, Ali Sait isminde birinden, kamptan bir mektup aldım. Bu mektubu Marat’a okudum ve sordum. Kimdir bu Türk? İşte o vakit Marat söyledi. Salih Hacıoğlu ile tutulan Ali Sait’tir. Salih’in de 954’te kampta öldüğünü Nâzım’a söylemiş. Demek ki baştan beri her şeyi biliyormuş. Bu da onu gösteriyor.
(.Sabiha Sümbül, TKP MK Dış Bürosu 1965 Tartışmaları, TÜSTAV, 2004, s.133.)

 

Demek ki Ali Sait de Stalinizmin bir kurbanı. İsmail Bilen ona da sahip çıkmamış.

Yine 1933 yılından beri TKP üyesi Vartan İhmalyan’ın Anıları’ndan, Mehmet Remzi (Şükrü Martel) isimli parti üyesinin 1937’de Sibirya toplama kampına gönderilmiş olduğunu öğreniyoruz.

1923 yılından beri TKP üyesi olan Mehmet Remzi’yi (Martel Şükrü-Şükrü Baba) Stalin-Beria devrinde Türk casusu diye Sibirya’ya sürgün edip toplama kampına atıyorlar. 20 yıl yatıyor.
(Vartan İhmalyan, Bir Yaşam Öyküsü, Cem Yayınevi, 1989, s.276.))

 

Mehmet Remzi’yi Nâzım Hikmet özgürlüğe kavuşturmuş.

Stalinizmin başka bir kurbanının Moskova’da TKP temsilciliği yapan Ali Cevdet olduğunu Mete Tunçay açıklıyor:

Ali Cevdet’in (…) kendisi de 1936’da ilk Moskova temizlikleri sırasında Troçkistlik suçlamasıyla ortadan kaldırılacaktır.

(Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar-II, BDS Yayınları, 1992, s.62.)

 

Ali Cevdet’in Altıncı Komintern Kongresi’nde delege olduğunu ve konuştuğunu belirtelim. TKP delegesi Ali Cevdet bu kongrede Stalin’in “sola” dönüş politikasını tamamen onaylamıştı. Ama yine de canını kurtaramadı.”

Mehmet İnanç Turan, Mustafa Suphi’nin Partisi’nde Sosyalizm ve Enternasyonalizm (Etki, 2018)

 

About Sait Almis

Check Also

Perspektif olmaksızın sanatsal bir üretim düşünülemez…

Mustafa Güçlü’nün www.demokrathaber.org sitesi için yazarımız Sinan Abuzer AKDAĞ ile genel anlamda sanatın sorunları, özel anlamda …

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com