Günümüzün küreselleşmiş “tek kutuplu” dünyasının, günden güne çok kutuplu bir dünyaya doğru evrildiği ortada. Bunun emarelerini Güney Amerika, Fransa ve Hong Kong’daki olaylardan, NATO’daki çatlağa, ticaret savaşlarından, Brexit’e, kitle imha silahı yarışına kadar bir-çok alanda görebiliriz. Bu örnekler arttırılabilir, ancak ben sizlere kendi uzmanlık alanım olan bilgi teknolojilerindeki iki ayrı internet sisteminin oluşmasından örnek vereceğim.
Günümüze dek Internet hep monopoldü, ancak Rusya; geçtiğimiz yıl bir “Rus İnternet’inin” oluşturulmasına yönelik tasarıyı parlamentosundan geçirdi. Yapılan çalışmalar sonrası, Rusya kendi bilgisayar ağını İnternet’ten soyutlamayı ve kendi İnternet’ini kurmak için yapılan testlerin başarıyla tamamlandığını açıkladı. Doğacak olan yeni İnternet’in olası isimleri ise: RuNet, InterNyet, PutinNet.
Daha önce Rusya’nın kendi sosyal medya ağını (VK), kendi arama motorunu (Yandex) ve mesajlaşma uygulamasını (Telegram) geliştirdiğini de biliyoruz.
İnternet; kendi aralarında bağlantılı ağlar anlamına gelen “Inter-connected Networks” teriminin kısaltmasıydı. Rusya’nın kendi İnternet’ini oluşturma girişimi, İnternet’in artık tek ve yekpare ya da bağlantılı bir ağ olmayacağını gösterdi. Rusya’nın yaratma çabalarında olduğu bu yeni İnternet’i Çin’in de kullanması bekleniyor. Böylece, Rusya ve Çin kendi İnternet’ini uygulamaya koyarken kapitalizmin beşiği olan ülkeler ise şuanda kullanmakta olduğumuz kendi İnternet’ini kullanma yoluna gitmesi gibi bir gelecek söz konusu.
12 Nisan 1993 tarihinde Ankara ODTÜ’den, Amerika – Washington’daki bir ağa bağlanmak suretiyle Türkiye’de ilk İnternet bağlantısı gerçekleştirilmişti. Bu noktada akıllara şu sorular geliyor: “İnternet’in tek-el olmadığı bir dünyada, Türkiye ne yapacak?” Hangi İnternet veya İnternet’leri kullanacak? Yine “Doğu-Batı” ekseninde sıkışmış mı kalacak? Duopol İnternet’in ne gibi sonuçları olabilir?
Bu yeni durumun ilk akla getirdiği sonuçlar şunlar olabilir; bilgiye erişimin zorlaşması, bilgi kaynağının azalması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, sansür, dijital tecrit, anti-globalizasyon…
Konunun akçeli boyutu ise İnternet reklamları, online alışveriş (e-ticaret siteleri) gibi sanallaşan ticaret ile ilgili. Tüm cirosunu internet üzerinden yapan ve küresel olarak hizmet veren şirketlerin bu durumdan etkilenmemesi kaçınılmaz. Cirolarda ve karlılıkta dramatik düşüşlerin yaşanması da kaçınılmaz olacak. Örneğin; Google reklamları. Rusya ve Çin’in ile birlikte, bu bloğa yakın diğer ülkelerin de yeni İnternet’i kullanacak olması, teknolojinin yardımıyla çok kutuplu bir dünyaya doğru yokuş aşağı koşarak ilerlediğimizi gösteriyor.
Öte yandan bu gelişmeyi, tüm kaleleri dijital anlamda zapt edilmiş dünyadaki, dijital bağımsızlık mücadelesi olarak görenler de var. Peki ya her ülke benzer bir girişimde bulunursa, kendi ülkesel ağlarını İnternet’ten soyutlarsa ne olur? Bir nevi teknolojik milliyetçilik olmaz mı? Şüphesiz ki bu bilginin paylaşılması anlamında bir ileriye gidiş değildir.
Albert Einstein’ın şu ünlü sözü ya gerçekleşti ya da gerçekleşmesine ramak kaldı: “Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak”.
Okan Pulukcu
Bilgisayar Yüksek Mühendisi
11 Ocak 2020
güzel bir yazı teşekkürler