Anayasal aptallık-Yusuf Zamir

Devlet sapkınlığının kapitalizm öncesi toplumlardaki örgütlenişi güçlerin (erklerin) birliğine, kapitalist toplumlardaki örgütlenişi ise güçler ayrılığına dayanır.

Kapitalizm öncesi toplumlardaki egemen toplumsal ilişkiler kişisel bağımlılık ilişkileridir. Kişisel bağımlılık ilişkileri, egemenlerin hiyerarşik bir yapılanma içinde kişisel-keyfi erk kullandığı devlet düzenine tekabül eder. Kapitalizm öncesi devletlerde yasama, yürütme ve yargı erkleri, çoğu durumda, hiyerarşinin tepesindeki hükümdarda yoğunlaşır.

Kapitalist toplumlarda ise insanlar, kişilerden bağımsızdır, ama meta, değer, para, piyasa, ücretli emek, sermaye gibi nesnel, toplumsal güçlere bağımlıdırlar. Kapitalist toplumu ören bu nesnel bağımlılık ilişkilerinin gayri şahsi işleyişi, devletin işleyişine de yansır. Değerin rekabet içinde oluşumu, para, piyasa hareketleri, devlette erklerin tek elde toplanmasını ve keyfi erk kullanımını kaldırmaz. Bu nedenle, olağan burjuva devlet örgütlenmesinde güçlerin ayrılığı ilkesi gözetilir.

Devlet iktidarının örgütlenişinde güçler ayrılığını savunan anayasacılık hareketi, burjuvazinin yükselişiyle birlikte tarih sahnesine çıkmıştır. Anayasacılık hareketi, kişisel bağımlılık ilişkilerine tekabül eden monarşik devlet düzenine karşı, nesnel bağımlılık ilişkilerine tekabül eden anayasal devlet ve hukukun üstünlüğü mücadelesi vermiştir.

Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı ayrı organlarda örgütlenmesi, devlet aygıtının gayri şahsi işleyişini sağlama yolunda, kişisel-keyfi erk kullanımına ve yüksek mevkilerde aşırı güç birikmesine karşı fren ve denge sistemi olarak gelişmiştir.

Güçlerin birbirlerinden ayrı olarak nasıl örgütleneceği, birbirleriyle nasıl ilişki kuracağı, denge ve denetleme mekanizmaları, devlet ile yurttaşlar arasındaki ilişki biçimleri, toplumsal mücadeleler içinde belirlenir. Anayasalar, bu mücadeleler içinde oluşan güç dengesinin vazettiği kurulumu kayda geçirir.

Devlet örgütlenmesinde güçler ayrılığı fiilen uygulandığı sürece, anayasa vardır. Güçler ayrılığını ortadan kaldıran tek adam rejimlerinde ise gerçek anlamda bir anayasa yoktur. Başka bir deyişle, tekçi rejimlerdeki güçlerin birliğini tescil eden devlet teşkilatlanma belgesine anayasa denmez.

Toplumsal kurtuluş mücadelesi açısından, güçlerin birliğine dayanan despotik devlete karşı güçler ayrılığını gözeten olağan devlet tercih edilir. Çünkü, güçler ayrılığına dayanan devlet düzeninde toplumsal çelişkiler daha berrak göründüğü için toplumsal kurtuluş mücadelesi daha açık koşullarda cereyan eder:

“Ayaklarımızın dibinde açılan bu derin uçurumun, demokratları yanıltmasına, bizi devlet biçimi üzerine mücadele etmenin anlamsız, aldatıcı ve boşuna olduğuna inandırmasına müsaade edilecek mi? …

“En iyi devlet biçimi, toplumsal çelişkilerin bulanıklaşmadığı, keyfi olarak -yani sırf yapay olarak, dolayısıyla sadece görünüşte- alt düzeyde tutulmadığı devlet biçimidir. En iyi devlet biçimi, bu çelişkilerin açık mücadele aşamasına yükseleceği ve bu süreçte çözüme ulaşacağı devlet biçimidir.” (K. Marks, “Haziran Devrimi”, 1848, METE, İng., c. 7, s. 149.)

 Devlet örgütlenmesinde güçlerin ayrılığı, evet, güçlerin birliğine tercih edilir. Ancak unutmamak gerekir ki, her iki ilke de toplumu iktidarsız bırakan devletin nasıl örgütleneceği üstünedir. Her iki ilke de devlet sapkınlığının varlığıyla bağlıdır. Toplumsal kurtuluş mücadelesi, devletin gasbettiği bütün erkleri topluma geri döndürme mücadelesi verirken, devleti de devlet örgütlenmesine dair ilkeleri de toptan inkâr eder.

Marks, bu nedenle, 1848 Fransız anayasasında güçler ayrılığının sanki matah bir ilkeymiş gibi sunulmasını “anayasal aptallık” olarak niteler:

“‘2. Güçler ayrılığı, özgür bir hükûmetin en başta gelen koşuludur.’

“İşte, o eski anayasal aptallıkla karşı karşıyayız. (Oysa – YZ) ‘Özgür hükûmet’in koşulu, güçlerin ayrılığı değil, fakat birliğidir.” (K. Marks, “Fransız Cumhuriyet Anayasası”, 1851, METE, İng., c. 10, s. 570.)

Şimdi, soru şudur: Marks’ın yukarıda zikrettiği güçlerin birliği ne anlama gelir?

Marks’ın yukarıda zikrettiği güçlerin birliği ile devlet örgütlenmesindeki güçlerin birliğinin hiçbir ilişkisi yoktur.

Devlet örgütlenmesindeki güçlerin birliği, güçlerin devletin tepesinde tek elde toplanmasıdır. Otokratik rejimlerdeki, tek parti diktatörlüklerindeki güçlerin birliğidir.

Marks’ın savunduğu güçlerin birliği ise devletin gasbettiği güçlerin topluma geri dönmesi, böylece bütün güçlerin toplumun bağrında birliğinin sağlanması, yani devletin inkâr edilmesi demektir.

About yusuf zamir

Check Also

TKP’NİN 104. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-M. Taş

TKP’nin 104. Kuruluş yıldönümü kutlu olsun Mustafa Suphi’den İsmail Bilen’e, Haydar Kutlu’dan Nihat Sargın’a kadar …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com