Karbonsuzlaştırmanın Ötesinde: Yeni Zamanlar İçin Yeni Endüstriler-Çeviri-Admi

Tartışmaları “endüstriye evet” veya “endüstriye hayır” üzerinden sürdürmek, hedefi şaşırmaktır. Bu olmasaydı, bugün yaklaşık 8 milyar insanın yeryüzünde yaşaması mümkün olabilir miydi? Bununla birlikte, iklimin bozulmasına ve ısının artmasına etkisi çok olmuştur. Bu yüzden onu dönüştürebilmek için karbonsuzlaştırmanın da ötesine geçen önlemlerin alınmasını gerekli kılmaktadır.

Endüstri, günümüz toplumlarının büyük çoğunluğunda kilit bir rol oynamaktadır, ortaya çıkışı insan ve doğal kaynakları arasındaki ilişkileri büyük ölçüde değiştirmiştir. O olmasaydı, bugün yaklaşık 8 milyar insanın yeryüzünde yaşaması zor olurdu. Şu bir gerçek ki, bizi benzeri görülmemiş bir sosyal ve çevresel krize götüren, sürekli maden ve enerji çıkarımına dayalı büyüme politikaların uygulanmış olmasıdır.

Ulaşım, iletişim, tıp, enerji, tarım, eğitim… Tüm alanlar, şu ya da bu şekilde, sanayi sektörüne dayanır. Günlük hayatımızın üstünkörü bir analizi, endüstrinin karbondan arındırılmasının gerekli olduğunu düşünmemize neden oluyor, ancak sektörün karmaşıklığı, muazzam uzmanlaşma ve enerji kaynaklarının, malzemelerin ve süreçlerin çeşitliliği sorunun büyüklüğünü açıklıyor. Tüm petrol ve diğer gereksiz sektörlerin ortadan kalkması ihtiyacı doğru olsa da ilaç, gıda veya inşaat gibi temel sektörlerde ele alınması gereken sorunlar az değildir. İklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak için zamanında ve doğru politikalarla müdahale etmek istiyorsak, büyük ve yanlış klişelerden kaçınarak sektörü acilen karbondan arındırmamız gerekir.

Kritik Bir Eşik  

2040 yılına kadar, hatta çok daha erken bir zamanda karbonsuzlaştırmayı sağlamak için acil önlemler alınmalıdır. Gezegene saygı duyan yeni bir proje hazırlayabilmek için gerçek ihtiyaçların derinlemesine analizi ve uygulanabilir uzun vadeli planlamayı gerektirir. Ayrıca, sadece enerji kaynağının değişmesine güvenmek, servetin iklim krizinden sorumlu şirketlerde yoğunlaşmasını önceleyen modellere ve politikalara yarayacaktır.

Global talebi rasyonelleştirmek, gezegenin gerçek kapasitesini belirlemek, şimdiki ve gelecek nesillerin onurlu yaşamları için ödün verilmemesi gereken iki ana kriterlerdir.

Avrupa’da uygun ve doğru olduğu kabul edilen çeşitli düzenlemeler ve yeni Ulusal Entegre İklim ve Enerji Planı’ndaki (PNIEC) endüstriyel emisyonu azaltma hedeflerinin arttırılmasının kritik eşiğindeyiz. Belirlenen hedefler, yanlış çözümleri önlemek için izlenmesi gereken genel doğrulardır ancak bu, içinde olduğumuz eko-sosyal krize tüm boyutlarıyla yanıt vermek için gerekli değişikliklerden sadece bazılarını yapma fırsatı sunabilir. Adil bir dönüşüm için mücadele etmek istiyorsak sadece enerji değil, aynı zamanda eko-sosyal özgüllükleri ele almanın yanı sıra duruma göre teknik ve çevresel olarak uygulanabilir yanıtlar sağlamak acildir. Bütünde tamamen farklı değişiklik önermek artık yeterli değil; karmaşık tartışmalara inmek gerekiyor. Bunun bir örneği hidrojen sektörüdür, yüksek üretim maliyeti ve düşük verimliliği nedeniyle, doğrudan elektriklendirilebilen süreçlerin yerini alamaz, ancak gübre, çelik veya kimyasallar gibi endüstrilerde önemli ürünler üretmek için hammadde olarak fosil gazın mevcut hidrojen tüketiminin yerini alması gerekebilir.

Adil bir dönüşümün gerçekleşmesi için, fosil yakıt talebi azaltmadan yenilenebilir enerjilerle değiştirmenin sorunu daha da kötüleştireceğini anlamamız gerekir, çünkü aynı miktarda enerjiyi daha düşük verimlilikle elde etmek büyük miktarda kaynak veya bölgenin işgalini gerektirecektir. Örneğin, CAN Avrupa’nın verilerine göre, Avrupa çelik endüstrisi için önerilen karbonsuzlaştırma yaklaşımı, mevcut geleneksel üretim seviyelerinin yerini almak için mevcut elektrik tüketiminin dört katını gerektirecektir. Talebi rasyonelleştirmek ve kontrol altına almak, onu gezegenin gerçek kapasitelerine yerleştirmek, şimdiki ve gelecek nesillerin onurlu yaşamlarından ödün vermemenin tek garantisidir.

Endüstriyel dönüşüme verilecek yanıt karmaşık ve çok boyutludur, teknolojinin ötesine geçer, ancak bu acil eylemi geciktirmenin bahanesi olmamalıdır. Küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5 santigrat dereceyle sınırlamak için farklı sektörlerin değer zincirlerine, üretim süreçlerine, kullanılan teknolojilere, iş modellerine ve hatta bunları sorgulayan benzeri görülmemiş bir dönüşümün ele alınması gerekiyor.

Daha iyi bir yaşama öncelik vermek

Tasarladığımız senaryo, enerji tüketimine ve toplumlarımız için hangi faaliyet ve hizmetlere öncelik verildiğini belirlemek için sosyal uzlaşmaya varmamızı gerektiriyor. Toplumlarımızda hangi ihtiyaçların gerekli olduğunu ve hangi faaliyetlerle bunlara cevap verilecek? Bu soruları yanıtlamak, yalnızca tüm demokratik garantilerden yararlanan bir vatandaş tartışmasını değil, aynı zamanda tüm insanların erişebileceği dürüst ve derin endüstriyel faaliyet bilgisini de gerektirir.

Bu karmaşıklığı anlamak, her şeyden önce, sınırsız büyümeye dayalı bir kapitalizmi savunmaya çalışanlar karşısında yenik düşmek olur. Küçülme, kaba ve kendi kendine hizmet eden neoliberal basitleştirmelerin dışında çok daha karmaşık bir kavramdır. Bu yola girmek, yüksek bir sosyal ve çevresel maliyetle artan mal ve hizmet üretimine dayalı bir modelden kurtulmak anlamına gelir. Daha az saat çalışmak, yaşamın yeniden üretimi için diğer temel işleri yapmak, üretimi yeniden tasarlamak ve rasyonelleştirmek, mevsimlik ve yerel ürünler yemek gibi önlemler… Bu, tüketimimizi gerçekten mevcut olana göre ayarlamak, adil bir şekilde dağıtmak, gezegenin sınırlarını aşmamak ve artık Küresel Güney’deki birçok topluluğun sömürüsüne ve ekstraktivizmine bağlı kalmamakla ilgilidir.

Endüstriyel konuları üç sütunu detaylandırmaya çalışabiliriz: sürdürülmesi gereken endüstriler, ortadan kaldırılması gerekenler ve her anın ihtiyaçlarına bağlı olarak farklı mallar üretmek için esnek olması gerekenler. Bu senaryoda, dönüşümün işgücü piyasası üzerindeki olası olumsuz etkilerini azaltmak için istihdamın sosyal inşasının yeniden yapılandırılması gerekecektir. Bu sorunun çözümüne ilişkin çeşitli senaryolar ve alternatifler üzerinde çalışmalar yürütülüyor.

Vatandaşı koruyan düzenleyici bir çerçeve

Şimdiye kadar, hükümetlerin ve Avrupa Birliği kurumları bu alanda, ilgisiz kurallar, amaçlarla araçlar arasında uyumsuzluk ve yalnızca karbon gibi piyasalara dayalı önlemlere dayanan tutarlı bir düzenleme geliştirme konusunda yetersiz kalmışladır. Avrupa kamu fonlarının gerçekten sürdürülebilir projelere gitmesini sağlamak ve Yeşil Mutabakat Sanayi Planı (GDIP), Net Sıfır Emisyon Endüstrisi Yasası (NZIA)  veya  Avrupa Kritik Hammaddeler Yasası (CMR) gibi kurumsal örgütlenmeler, çevresel hedeflere ulaşmaktan ziyade ticari rekabet gücünü artırmaya ve kapitalist birikimi sağlamaya yönelik görünüyor.

Sübvansiyonlardan yararlanacak projelerin kontrolünde ve süreçlerin ademi merkeziyetçiliğinde veya iş istikrarında belirli kriterler uygulanmalıdır. Bu amaçla, açık ve katı göstergelerden oluşan bir sistem kurulmalı ve buna uyumu denetlemek için bağımsız mekanizmalar yaratılmalıdır.

Endüstriyi tüketim-üretim noktalarına yaklaştırmak ve endüstrilerin daha gevşek veya hiç olmayan çevresel ve sosyal düzenlemelerle başka ülkelere yerleşmesini önlemek için sınırlarda karbon denetim mekanizmaları çalıştırılmalı ve tüketicilerin satın aldıkları ürün veya hizmetlerin menşeini, sürecini ve etkisini bilmelerini sağlayan bir izlenebilirlik sistemi kanunlarla kurulmalıdır. Olası boşlukları kullananları caydırmak ve vatandaşları korumak için hem kirletici şirketlere hem de bu kirliliği mümkün kılan idarelere raporlama, tazminat ve ceza sistemi uygulanmalıdır.

Bu sivil koruma bileşeni, endüstriyel sistemin yüksek karmaşıklığı ve vatandaşlar ile sanayi şirketleri arasındaki ilişkideki belirgin eşitsizlik göz önüne alındığında, farklı politika ve girişimlerin amaçlarının karıştırılmaması özellikle önemlidir. Örneğin, Ukrayna’daki savaş ve kömür arzı sorunları, bu durumdan en çok etkilenen sanayi operatörlerini kurtarmak için önemli miktarda kamu kaynağı “acil durum” fonlarına ayrılmıştır. Bu harcamalar Avrupa’nın karbonsuzlaştırma hedeflerine ve dolayısıyla emisyon azaltma taahhütlerine aykırıdır. Her geçen gün daha da kötüleşen bir iklim krizi bağlamında fosil yakıtların endüstriyel kullanımını uzatmak tamamen sorumsuzluktur ve bizi 2030 için belirlenen hedeflerden tehlikeli bir şekilde uzaklaştırır.

Hayatı merkeze koyan bir sektör

Tartışmayı “endüstriye evet” veya “endüstriye hayır” üzerine odaklamanın yeri yoktur. Bununla birlikte, suçlu veya kurtarıcı olarak teknolojik yöne odaklanmak da hedefi şaşırmaktır. Yaşadığımız küresel sosyo-ekolojik krizin sorumlusu sistemdir. Bir araçtan başka bir şey olmayan endüstri gereklidir ve yaşamlarımızı iyileştirme potansiyeline sahiptir. Ancak bu sektör ekosistemlerin dinamiklerine saygı göstermeli ve tüm insanların onurlu bir şekilde yaşamasına izin veren bir zenginlik dağılımına katkıda bulunmalıdır. Hayatı merkeze koyan bir endüstri inşa etmenin zamanı gelmiştir.

-Çeşitli Yazarlar,  El Asalto, 19/12/2023

Autor@s:

Javier Andaluz Prieto. Sarah López Pérez. Patricia Luceño’nun fotoğrafı. Ekolojistler İş Başında Endüstriyel Dönüşüm Kampanyası

Kaynak: https://www.elsaltodiario.com/opinion/alla-descarbonizacion-nuevas-industrias-nuevos-tiempos

About Mehmet Tas

Check Also

Gündemden Bir Demet/Politika/M.Aydin

Fehim Taştekinftastekin@gazeteduvar.com.tr Tiyatro diyenler bu yazıyı okumasın! İran’ın saldırı koreografisini silahların yüzde kaçı hedefe ulaştı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com