KIZIL SİS, Bir Veda Ve Feda Hikayesi, 1977-1982- Haluk Tekeli

Kitap tanıtım-M. Taş

Foça’daki buluşmalarımızdan birinde Haluk Tekeli yazdığı romanı hakkında kısa bilgiler vermişti. Yayınevi ile anlaştığını kitabın yakında basılacağını söylemişti. Anlattıkları ilgimi çekmişti sabırsızlıkla beklemeye başladım. Bir ara Londra’ya göz ameliyatı için gitmiştim, döndüğümün ertesi günü Haluk’u aradım, basım sürecinde, haftaya dağıtıma verilecek dedi. Merak içindeydim! Elime alıp, şöyle bir sayfalarını çevirip kağıt kokusunu solumak istiyordum. Bir yandan da İGD’nin İzmir’deki en zor günlerini anlatan bir romanı okuyacaktım, heyecanlıydım. Konusu ilginçti, ancak başlığı, içeriği, dili ve kurgusu nasıldı, bilmiyordum.

Nihayet o gün geldi. Haluk’a sorduğumda, “bende birkaç kitap var, bir yerde buluşursak sana birini verebilirim.” Deyince hemen Foça’da Kavala Kafe arkasında deniz kıyısında buluştuk. İmzalamadan kitabı uzattı, almam dedim. Bir şeyler yazıp imzalarsan ancak…. Ayak üstü yazacağını yazıp imzaladı. Elime aldığımda kırmızı kapaklı 422 sayfalık anı roman avcumu dolduran kocaman bir kitaptı. İlk defa orada başlığını okumuştum; “KIZIL SİS, Bir Veda ve Feda hikayesi, 1977-1982.”

İlk dikkatimi çeken romanın adı oldu. Kapağına bakarak, sözcükleri tek tek okudum; “Kızıl Sis, Veda ve Feda” hikayesi. Neden böyle bir isim verdiğini önsözünde anlatmıştır inancıyla yürürken ilk satırları okumaya başladım:

“Gençlik; işçi, köylü, işsiz, esnaf, öğrenci gençlik……Hayatı dikine yaşayan, bir daha yinelenmesi asla mümkün olmayan zamanları cömertçe harcayan gençlik……geriye dönüp baktığında keşkeleri az pişmanlıkları eksik…..Aynı yollardan yine geçerdim ama daha bilinçli ve daha güçlü geçerdim diyenler…..kırmızı yanlışlıkları seven gençler. Bu öykü; idealleri bir olduğu ve arkadaş olmadan yoldaş oldukları için gözlerini kırpmadan bedenlerini işlerini, okullarını, geleceklerini ve yaşamlarını geride bırakanlar üzerinedir.”

Haluk önsüzde anlam ve duygu dolu bu sözlerle gençliği tarif ederken beni de geçmişe 1976’lara götürdü. İlk defa TKP gençlik bürosunda gençliğin nasıl bir sosyal grup olduğunu, toplumdaki yerini tartışmış ve kurmayı amaçladığımız İGD’nin gençlik vizyonunu belirlemiştik. Hiçbir gencin geleceğinden ve yaşamından koparılmasını istememiştik.  Ama olaylar bizi öyle bir mecraya sürükledi ki akıntıya karşı durmak bir yana, akıntı yönünde hızla sürüklendik durduk. İşte o akıntı, ilk düşündüklerimizden çok farklı o korkunç ve acımasız ortama kadar götürdü.

Romanda anlatılan 1977 ve sonrası belki de belirlediğimiz gençlik vizyonundan en fazla uzaklaştığımız yıllardı. Sol içi şiddetin alabildiğine yükseldiği, işçi eylemlerinin yaygınlaştığı zamandı. Haluk o yıllarda aralıksız birbirini izleyen o olayları anlatırken “geleceklerini”, eğitimlerini geride bırakan kavga arkadaşlarının gerçek isimlerini kullanmaz. Ancak aramızdan ayrılanların gerçek isimlerini önsözün son paragrafında şöyle sıralar; “Ahmet Hakan, Avni Ece, Halil Babadağ, İdris Türkoğlu, İnanç Seçiç, İsmail Çakır, Kamil Sağır, Ramazan Kocaoğlu, Serdar Özgerçin…..Birlikte yaşlanmayı en az bizim kadar hak ediyorlardı, anılarına saygıyla”

Kitabın önsüzünü bitirince kitabın arka kapağına baktığımda Ahmet Ümit, “Kızıl Sis umutlu, özverili, cesur ve yılmayan bir kuşağın onurlu mücadelesini bir roman olarak gözler önüne seriyor. Yazarı o günleri bizzat yaşadığı için anlatının gerçekliği yalın ve unutulmaz bir biçimde belleklerde yer ediyor….” diyor. 

Aynen böyle. Her biri diğerinden daha sürükleyici tam otuz başlıkta eylemler, çatışmalar, polisteki işkenceler ve aşklar anlatılırken zaman zaman dillerimizden düşürmediğimiz Nazımın şiirleri, şarkılar, ve türküler okuyucuyu İzmir’in bir sokağından ötekine Bornova’dan Karşıyaka’ya Güzel Yalı’dan Üniversite kampüsüne götürüyor. Hele o “Kamyon Lastiği Ne İşe Yarar?”, “Sarı İhzar Kağıdı” “Son Poz” “1 Mayıs” “İnciraltı”, Tariş ve Tekel direnişlerini anlatan hikayeleri okurken yorulup ara verdiğinizde ister istemez kırk yıl geriye gidiyor, o günleri yeniden yad ediyorsunuz. Başka yaşanmışlıklar ve tanıklıklarla yaşıyor ve derin düşünceler dalıyorsunuz.

“Kızıl Sis” 1977-1982 yıllarında, İGD’nin karşı karşıya kaldığı sorunları, gençliğin içine düşürüldüğü kaosu, politik çıkmazları, Aile ilişkilerini, aşkları Ateş’in yaşadıklarıyla ayrıntılarıyla anlatıyor. Roman İzmir’de yaşanan, nerdeyse belleklerden silinen ve hiç yazılmayan o kanlı dönemde yaşanılanları sürükleyici bir dille anlatıyor.  Tarihi TKP geleneğinden gelen arkadaşlar hikayeleri okurken kendilerinden bir parça bulabilecekleri güzel bir roman. Ellerine, yüreğine sağlık Haluk.

About Mehmet Tas

Check Also

Gündemden Bir Demet/Politika/M.Aydin

Fehim Taştekinftastekin@gazeteduvar.com.tr Tiyatro diyenler bu yazıyı okumasın! İran’ın saldırı koreografisini silahların yüzde kaçı hedefe ulaştı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com