PARİS KOMÜNÜNÜN 151. YILI – M. Taş

Paris Komünü, 18 Mart’tan 28 Mayıs 1871’e kadar Paris’te iktidarı ele geçiren devrimci bir hükümetti. Paris Komünü’nü kanla boğan Fransız ordusu Paris’i yakıp yıkmıştı.  Hükümet birlikleri, devrimci halka karşı dizginsiz vahşei başlatmış, 20 bin kadar Komüner öldürülmüş ve 45 binden fazla insan tutuklanmıştı. Paris’in sokaklarından oluk oluk kan akıyordu. Geçen yıl o kanlı Hafta’nın başlamasının 150. yılında tarih sayfaları yeniden çevrilerek komün deneyimi yeniden mercek altına alındı. Bu yıl da radikal bir demokrasi alternatifi yaratmak için tartışmaların merkezindeydi.

8 Mart`ta Paris’i ele geçiren Komünarlar 72 gün ancak yönetebilmişlerdi. Karl Marx Londra’daydı ve Fransa’da İç Savaşı” yazıyordu. Onun için Paris devrimi, yaşamı boyunca gördüğü en büyük işçi sınıfı ayaklanmasıydı ve o tarihlerde sosyalizmin nasıl bir biçim alacağına dair bir modeldi.

Marks ve Engels Paris Komünü ‘nün oluşumunda önemli bir aktör olarak gösterilen 1. Enternasyonal’in yönetimindeydiler. 1864’te kurulmuştu ve 1.2 milyon üyeye sahip olduğu kabul edilmektedir. Enternasyonal, kongrelerinde işçi hareketi için geniş programatik politikaları tartışan bir forum ve çeşitli ülkelerde meydana gelen mücadeleler arasında somut dayanışma biçimleri oluşturan aktivist bir ağdı. Profesyonel bir merkezi aygıt değildi ve Genel Konseyinde ücretli çalışanı yoktu. Dünyanın herhangi bir yerinde bir devrime “önderlik etme” iradesi ya da olasılığı yoktu – ve aynı şey Marx ve Engels için de geçerliydi.

Cumhuriyetin Eylül 1870’de kurulmasından kısa bir süre sonra, Enternasyonal Konseyi tam yetkili özel bir temsilcisini Paris’e göndermeye karar verdi. Yıllardır Britanya’da yaşayan ve Marx ve Engels’in yakın çalışan arkadaşı, Fransız Auguste Serraillier’i gönderildi. Mart ayının sonlarında ikinci temsilci, Rus Elisabeth Dmitrieff Paris’e gitti. Marx ayrıca diğer yetkililerle, özellikle de Enternasyonal’in Macar üyesi ve Komün Çalışma Komisyonu başkanı Leó Frankel ile doğrudan yazışıyordu.

Marx başkaları tarafından icra edilecek talimatlar göndermedi, çoğu ekonomik olan çeşitli konularda tavsiyelerde bulundu. Başından beri Paris’teki gelişmelerden dolayı coşkuluydu, güvenilir bilgi almak ve hatta müdahale etmek için yoğun bir çaba sarf etti, ancak bu emekçi halk devrimine liderlik etmeye hiç çalışmadı. Aksine, ondan ders almak ve bu deneyimin ışığında siyasi düşüncesinin temel noktalarını yeniden formüle etmek istiyordu.

Anarşist lider ve Enternasyonal üyesi Bakuin’in ise hapisteydi. Prodhon’u izleyen Blanki ve Blankistler Cumhuriyetçiler, Jakobinler komünün örgütlenmesinde aktif rol aldılar.

PARİS KOMÜNÜ DERSLERİ

Komün dersleri için Türkçe, İspanyolca ve İngilizce sitelerinde fazlasıyla araştırma yazıları bulunabilir. Bunların içinden en önemlileri Anarşizm.org sitesindeki makalelerdir.  Komün ve devlet üzerine tartışmalarla doludur ve çoğu Marksın devlet teorisine eleştiriler yer alıyor. Marks ve Engels’in Komünüst Manifesto’da devlet hakkında söyledikleri Komün deneyiminden sonra değiştirdiğini, Bakuin ve Blanki’den alıntılar yaparak kanıtlamaya çalışılıyor. Anarşistler, bu iddialarında haklı olabilirler buna rağmen devletle ilgili tartışmaların komünün en önemli derslerini gölgede bırakması ciddi bir sorun. Gazeteduvar’daki bir makalesinde Selim Açan da aynı görüşte. Selim, “Geçmişteki geleceğimiz” tarihsel anlamla yüklü olan bir başlıkla kaleme aldığı makalede, devlet ve proletarya diktatörlüğü dışında Komünün gerçekleştirdiği dönüşümlerin Fransız toplumu üzerindeki etkisine odaklanıyor.

Sosyal ve ekonomik reformlar; Aynı makalenin bir paragrafında komünün onur duyulacak başarıları anlatılırken şunlara yer veriliyor: “İktidara el koyar koymaz çıkardığı ilk kararnamelerle, sahipleri tarafından terk edilen fabrikaların işçiler tarafından işletilmesine karar veren, konut kiralarını düşüren, fırınlarda gece çalışılmasını yasaklayan, borç karşılığı rehin verilen tüm eşyaları sahiplerine karşılıksız iade eden, tefeciliği ve faizi yasaklayan bir iktidardır Komün yönetimi. Muazzam bir servete sahip kilisenin elindeki mülkiyete el koymakla kalmayıp din ve devlet işlerini radikal bir tarzda birbirinden ayıran, okul eğitimini kiliseden alıp herkes için parasız ve zorunlu hale getiren, kiliselerin dinsel faaliyetlerinin devamını kapılarını akşamları politik toplantılara açma koşuluna bağlayan bir iktidardır aynı zamanda.” (Gazeteduvar, 18 Mart 2019, Paris Komünü: Geçmişteki geleceğimiz, H. Selim Açan )

Komün’ün öyle politika ve uygulamaları vardır ki, sonrasında sadece proletarya devrimcileri ve sosyalistlere değil burjuvaziye bile esin kaynağı olmuştur. Cumhuriyetçilerle Jakobinlerin komünü unutturma çabaları sonuç vermedi. Komün ’ün gaddarca bastırılmasından on yıl sonra ilan edilen Üçüncü Cumhuriyet temellerini Komün’ün attığı parasız, zorunlu ve laik eğitim politikasını uygulamıştır. Keza Fransa’da hâlâ yürürlükte olan çocuk bakım sisteminin esin kaynağı da Komün’ün son günlerinde iki kadın Komünar tarafından önerilen kreş projesidir.

Geniş İttifaklar; Marx’ın Komün üzerine yazılarındaki ana temalarının başında proletarya diktatörlüğü gelmiyordu. Toplumsal güçlere önderlik etmek için (Antonio Gramsci’nin, “alt sınıfların yeni tarihsel bloğu” olarak adlandırdığı) kolektif bir gücün nasıl inşa edileceğine kafa yoruyordu. Devrimin alttan emekçi halk güçlerinin birliği sağlandığında ancak siyasal iktidar elde edilebilir ve devrim kendini savunabilirdi. Marks’a göre, başkasının emeği ile yaşamayan küçük burjuvazi ve işçi sınıfı içindeki devrimci akımların ittifakıyla radikal demokrasiye denk gelen proletarya diktatörlüğü gerçekleşebilir. Ve ancak bu geniş ittifakla devrimin saldırı karşısında silahla savunulması ve ekonomide mülkiyetin el değiştirerek demokratikleştirilmesi mümkün olabilir. Bugünde önemini koruyan geniş ittifaklar; ulusal ve dünya ölçeğinde şehirler ve kırlar, proletarya ve köylülük, merkez ve çevre arasında bir yakınlaşmaya yol açabilmelidir.

Komün deneyimi, devrimci hareketteki tartışmaların yönünü değiştirdi. Enetenasyonal’in Paris şubesinin, Komün’e seçilmiş üyelerinin, kadrolarının ve politik olarak eğitilmiş taban aktivistleri devrimci harekete tutarlı itici güç sağlayamadığı ortaya çıktı. Mart ayaklanmasından önce tereddütlü ve bölünmüş görünüyordu ve Komün döneminde de öyle kaldı. Klasik anarşistlerden Enternasyonal üyesi ve Produn taraftari Bakunistler çok etkiliydiler.

Devrimci parti; Marx ve Engels’in, işçi sınıfının nasıl örgütlenmesi gerektiğine dair hiçbir önyargısı yoktu ve bu anlamda, “parti teorisi” de yoktu. Çartizm’den sendikacılığa ve ilk işçi partilerine kadar geniş bir yelpazedeki mevcut örgütlenme biçimlerini yansıtıyorlar ve onları her zaman ekonomik ve siyasi iktidarı alaşağı edebilecek bir siyasi güç düzeyine yükseltme gereğini vurguluyorlar.

Devrimin taklit edilmemesi; Marx’ın Komün’e yaklaşımının ayırt edici özelliği, ona -kendi de dahil olmak üzere- önceden var olan herhangi bir sosyalist veya komünist doktrinin gerçekleşmesi veya gelecekteki devrimler için yepyeni bir model olarak bakmamasıdır. Bu, örneğin Ekim 1917’nin yirminci yüzyıl komünist hareketinin neredeyse tüm akımları tarafından anlaşılma biçiminden çok farklıdır.

Marx ve Engels’in Fransa iç savaşı üstüne yazdıkları metinler, neredeyse tüm Marksist geleneklerde uzun süre gömülü kaldı. Ancak bu strateji, “Üçüncü Enternasyonal’in ilk dört kongresinin sömürge karşıtı devrimi vizyonunda ve José Carlos Mariátegui’nin “yerli Marksizmi” nde bir şekilde yeniden canlandırıldı. Bugün, Marksizmin Avrupa merkezli olmayan versiyonlarının başlattığı, doğrusal ve teleolojik bir tarih anlayışından kurtulmuş tartışmalarda merkezi bir rol oynamaktadır.” (Jakobin)

Marx ve Engels komün derslerini hızlıca çıkarıyorlardı ve Komünün çöküşünden sadece dört ay sonra Enternasyonal konferansı için çağrıda bulundular. İşçi sınıfının siyasi eyleminin önceliği ve mümkün olan yerlerde seçim sürecine katılacak uygun partilerin kurulması ihtiyacına ilişkin önerileri bu konferansta kabul edildi. Biri hariç tüm Fransız delegelerin bu önerileri desteklemesi önemlidir. Ancak bu başarı, Enternasyonal içinde, 1872 Lahey Kongresi’nde bölünmesine ve ardından zayıflamasına yol açan keskin bir çatışmayı tetikledi.

Fransa’da, 1880’lerden itibaren, radikal sendikaların büyümesi ve 1895’te CGT’nin yaratılmasıyla ikinci strateji (yani devrimci sendikalizm) galip geldi ve savaşçı güçlerin çoğunu çekti. Siyasi düzeyde, Fransız sosyalizmi uzun süre parçalanmış, görece zayıf ve bir dereceye kadar burjuva cumhuriyetçiliğinin damgasını vurmuş olarak kaldı. İtalya ve İspanya’da, anarşizmin çeşitli biçimleri sağlam tutuldu ve bunlar, Fransa ve Hollanda dahil diğer ülkelerde de varlık sürdürdüler.

About Mehmet Tas

Check Also

Şili: Karanlıktaki kutlamalar

Bu anma töreninde ışıklardan çok gölgeler gözlemlendi, ancak Başkan Allende’nin hiçbir zaman geçerliliğini yitirmeyen son …

One comment

  1. Hasan ŞÜKRÜ DAL

    İyi bir araştırma ve özet. Bidiklerimizii tazeleyip bilmediklerimizi not aldık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com