Related Articles
Ey Türk istikbalinin evladı! Onlar hatalı tercihleriyle, “Bana ne”cilikleriyle, “Bir de bunu deneyelim”cilikleriyle, “Bir kereden bir şey olmaz”cılıklarıyla, şu anda iktidarda olan zihniyetin yolunu açtılar ve senin yolunu tıkadılar. İşte, bu ahval ve şerait içinde tek vazifen nasıl bir dünyaya doğduğunun bilincinde olmak ve sana dayatılan değerleri, ahlakı, hedefleri akıllıca sorgulamaktır.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-sogut/genclige-hitabe-1837395
Türkiye Cumhuriyeti, işgal altında bir ülkede kolonyalist ve emperyalist güçlere karşı verilen bir savaşla kuruldu. Bu savaş, adı o yıllarda açıkça konulmamış olsa da, aynı zamanda “cemaat”ten “millet”e, “şer’i” hukuktan “laik” hukuka geçiş kavgasıydı.
https://www.birgun.net/haber/yuz-yillik-oyku-antiemperyalizm-ve-bagimsizlik-345173
İsrail Komünist Partisi ve Demokratik Görüş ve Eşitlik Partisi, İsrail devletinin Filistinlilere saldırısına yönelik “Tıpkı bugün yerleşimci çetelerin bayrak yürüyüşünü gerçekleştirmekte başarısız olması gibi. İşgalcilerin suçları, Filistin halkının cesaretini kıramayacaktır” açıklamasında bulundular. Yani I. Dünya Savaşı’nda II. Enternasyonal üyesi sosyalist partilerin kendi devletlerinin saflarında savaşa dâhil olma ihanetine ortak olmadılar. Cesaretle “bu suça ortak olmayacağız” dediler ve suçun karşısında mücadeleyi işaret ettiler.
https://yeniyasamgazetesi2.com/israilde-solcu-olmak/
New York Times’in makalesinde, Sedat Peker’in iddiaları, ‘bir dönemin sonunu getirecek’ denildi.
https://www.nytimes.com/2021/05/18/world/europe/turkey-erdogan-crime-corruption.html
AKP gerçekten ‘bir kamera, bir tripod’ karşısında çaresiz kalıyorsa bunun nedeni, adalet arayışındaki çaresizliğin milyonlarca insanı bir mafya babasının üstü kapalı tehditlerinden ümit devşirmeye mecbur bırakmasıdır…
https://www.diken.com.tr/biz-bu-kriminal-reality-showu-niye-izliyoruz/
Hadi Özışık’ın “Benim ismimi neden geçirdin? Benim ismimin orada geçmesi sıkıntı yaratır. Ben sana bir şey söylüyorum. Sana aktardıklarımı deşifre ettin. Sadece Süleyman Soylu değil, yarın medya çalkalanır. Yani çocuklar o Hadi Özışık kısmını kırparlarsa sorun yok…” sözleriyle kendisini çıkarmak istemesi videoda en dikkat çeken detay olarak kayıtlara geçti.
Hay hay dedim. Atladım geldim İstanbul’a. Süleyman Soylu ile görüştüm, oturduk şartları konuştuk. Soylu bana çok iyi imkanlar sağladı. Altıma bir araç verdi, güzel bir maaş verdi, güzel bir makam verdi. Büyük bir vefa göstermişti bana. Yan ben işsizken, güçsüzken, 100 lira paraya ihtiyacım varken, Süleyman Soylu kapımı çaldı.
Yaşananlar nedeniyle oldukça üzgün olan Süleyman Soylu, “PKK ile terör örgütleri ve çeteler ile bu kadar mücadele veriyoruz, keşke başıma bir şey gelseydi de bugünleri görmeseydim” sözleriyle bitirdi.
Barış Terkoğlu, Davutoğlu’nun ABD’nin Pensilvanya eyaletine gittiği yılları hatırlattı ve “Pensilvanya’ya devletin bilgisi dahilinde gitmek ne demek?” diye sordu. Terkoğlu, “Mehmet Ağar gibi isimler görevlendirmek açısından doğru isimler mi” diye ekledi.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/davutoglu-gulenle-yaptigi-gorusmeyi-anlatti-1837458
1996 yılındaki Susurluk skandalından günümüze döndüğümüzde yine aynı aktörler ve konular karşımıza çıkıyor: İçişleri Bakanı, mafya, uyuşturucu ağı…
Talan ve haraç yoluyla birikime yönelen iktidarlar, kitlelerin yoksulluğunu, geçim zorluğunu eskisi kadar ciddiye almamaya başlar. Böylece devletin sosyal nitelikleri iyice geriler; iş, aş krizi baş gösterir. Bu aşamayı “yeniden dağıtım krizi” olarak adlandırabiliriz. Mafya, özellikle işsizliğin yoğun olduğu, gelişmemiş bölgelerde, hızlı mülksüzleşme yoluyla şehre göç etmiş yoksullar arasında kendisini bir “yardım kuruluşu” gibi, hegemonik olarak işte bu koşullar altında inşa eder; kitleselleşir, taban ve kadro genişletir.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/deniz-yildirim/yonetme-krizlerinde-mafya-1837394
1966’dan 1969’a kadar İbrahim, edebiyat ve şiirle yoğun ilgilendi. Varlık, Türk Dili ve Edebiyatı, Soyut, Yeni Ufuklar, Papirus gibi edebiyat dergilerini düzenli olarak okudu; bu dönemde yirmiden fazla aşk ve direniş şiiri yazdı. Cemal Süreyya başta olmak üzere, ikinci yeni şairlerinin şiirlerini zevkle, gülerek ve eleştirerek okudu. Şiirde Nazım Hikmet çizgisini savundu.