“Doktorunuz, kanınızdaki oksijen oranı kritik eşiğin altına düştüğü için akciğerinizin desteksiz çalışamayacağını söylüyor. Artık entübe edilmeniz, solunum cihazına bağlanmanız gerekiyor. Bu, yoksa hayata son bakışınız mı?” Özgürlüğün zorunlulukla ilişkisini anlamanız zor sizin. Siz çünkü yalnızca kendi çıkarlarınız için yasak koymayı biliyorsunuz. Oysa özgürlüğün zorunlulukla ilişkisi insanın bilinciyle ilgilidir. Bu salgına karşı kazanılacak zaferin Pirus zaferi olmaması için salgının yanına yerleştirdik sizi. Salgını da yeneceğiz sizi de.
https://www.birgun.net/haber/olumle-hayat-arasindaki-insan-342492
Kemalizm’i eleştirmek, onu tarihsel ve sınıfsal açıdan ait olduğu yere oturtmak başka, her tür musibetin geri planında, demokrasiye aykırı ne varsa hepsinin kökeninde Kemalizm’i bulmak başkadır. İkincisinin, siyasal, tarihsel, sosyolojik, vb. analizlerle açıklanabilecek bir yanı yoktur. Daha açık söyleyelim: AKP’nin, özellikle AB katılım sürecinin gerekleri doğrultusunda demokraside ileri adımlar atmasını beklemek yanlıştı; ama aynı beklentinin temelinde AKP’nin temsil ettiği şekliyle siyasal İslam’ın Kemalizm karşıtlığı var idiyse (ki vardı), burada artık “yanlışın” ötesinde bir fobiden söz etmek gerekir.
https://ilerihaber.org/yazar/nerede-yanlis-yaptilar-125345.html
Henrik İbsen, Norveç’te bir kaplıca kentinde ailesiyle birlikte yaşayan Dr. Thomas Stockmann’ın tek başına iktidara karşı direniş öyküsü anlattı Bir Halk Düşmanı’nda. O, kentteki kaplıcaların insan sağlığına zararlı kimyasallar içerdiğini bilimsel olarak kanıtlamıştı. Ama karşısına dikilen en büyük engel, ağabeyi ve aynı zamanda belediye başkanı olan Peter’di.
https://www.birgun.net/haber/halk-dusmanlari-342137
Günümüzde, kültürel üretim evrenlerinin özerkliğini savunmaya adanmış olan aydınların âcilen bir aydınlar enternasyonali yaratmaları gerekmektedir. Bugün sanatçılar, yazarlar ve düşünürler, kamusal tartışmalardan giderek tamamıyla dışlanmaktadırlar –hem bu tartışmalara karşı ilgilerini kaybetmeleri, hem de etkin olarak bu tartışmalara katılma olanaklarının ellerinden alınması nedenleriyle.
https://www.e-skop.com/skopbulten/ozerkligin-savunulmasi/1775
Salgının, kapanmanın ilk günlerinde ne hikmetse tüm dünyada en çok telaşına düştüğümüz makarna ve tuvalet kağıtlarını kimler üretir? Üretenler, satış yerlerine taşıyanlar, o satış yerlerini açıkta tutanlar? Satış yerlerine gitmeyi bile göze alamayanlarımızın kapısına kadar getirenler? Bir gün bile bizi ekmeksiz bırakmayanlar? Telefon edince suyumuzu getirenler? Motorları ile yollarda can veren kuryeler? İstifa etmeleri bile yasaklanan sağlık çalışanları? Gecenin bir vaktinde kolumuza aşı vuranlar? Bizi hayatta tutan, politikacıların kavgaları ya da nutukları ve sözde önlemleri değildi. Bizi bu emekçiler hayatta tuttu.
https://www.birgun.net/haber/surekli-bir-karnaval-artik-karnaval-degildir-342498
Yıllar içinde mimarlığı kavradıkça ben de kendime özgü bir tanım geliştirdim. “Mimarlık, bir zaman ve mekân örgütlenmesidir.” Tabii mimarlık ve mimar toplumdan ayrı olmadıklarına göre bu örgütlenmenin asıl belirleyeni, içinde bulunduğu üretim ve tüketim ilişkileridir. Yani nihaî ürünü, biçimleri falan unutun. İdeolojiler, üretim ve biçimleri-ilişkileri, modalar değişir mimarlıkta da biçimler değişir, özünde geriye kalan zaman ve mekânın örgütlenmesidir.
https://www.gazeteduvar.com.tr/mimarlik-nedir-ne-ise-yarar-makale-1520011
Köy Enstitüleri’nde üretime verilen önem, elin işine ve bedenin emeğine duyulan saygı, karakterin iş içinde ve emekle inşa edileceğine duyulan inanç, eğitimin sınıflardan çok iş içinde yapılandırılmış olması, eğitimde sadece zihinsel kapasiteyi artırmanın değil bedeni bir bütün olarak işler kılmanın amaçlanması, açıktır ki onu Bildung hareketine ve “geleceğin okulu iş okulu olacaktır” diyen Kerschensteiner’e yakınlaştırmaktadır. Köy Enstitüleri her ne kadar evrenselci-hümanist-rasyonalist ilkeleri benimsemiş olsalar da “iş içinde ve hayat için eğitim” ilkesi onları sadece kuramsal düzeyde eğitim yapmaktan alıkoymuştur. Eğitimi iş içinde örgütlemek, kuram-uygulama bütünlüğünün ana omurgasıdır; rasyonalizm, hümanizm, evrenselcilik gibi unsurlar ise bu temel eksenin etrafında örgütlenmiştir.
https://www.e-skop.com/skopbulten/kurulusunun-81-yildonumunde-koy-enstituleri-deneyimi-uzerine/6129
1800’lerin sonlarında maden ve fabrika işçilerinin kurdukları bu takımlar çoktan sermayenin oyuncağı olmuşlardı tabii ama endüstriyelleşme bu kadar ekstrem noktalara varmalı mıydı?! İlk büyük taarruzu başarıyla savuşturduk. Perez ve ekibinin hatası futbol camiasında yeterli rızayı üretmeden hızlı bir darbe girişiminde bulunmak oldu. Bir sonraki girişimi daha uygun koşullarda, daha planlı, daha organize ve daha sert bir şekilde yapacaklardır. Belki o zamana kadar geliştirmemiz gereken bir hareket, Almanya’da olduğu gibi, taraftarların kulüplerin karar alma süreçlerinde pay sahibi olmalarını sağlamak olmalı.
https://www.birgun.net/haber/bildigimiz-futbolun-sonu-342516
https://independent.academia.edu/CAVLICULFAZ
Nâzım Hikmet’in, 1 Mayıs şiiri gün yüzüne çıktı. TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) arşivinde 1925 yılındaki belgeler arasındaki Nâzım Hikmet’in “İstanbul’da 1 Mayıs” şiiri, Latin harflerine çevrilerek ilk kez yayımlandı.
https://www.devrimgazete.com/nazim-hikmetin-ilk-kez-yayinlanan-siiri-istanbulda-1-mayis/