Beni siyasetçi olarak biliyorsunuz ama aslında ben siyaseti sevmiyorum. Bu siyaseti sevmiyorum. Yine de içindeyim siyasetin. Neyse ki siyaset benim içimde değil. Madem içindeyim, size içeriden kesin bilgi vereyim. Tanıdığınız siyasetçilerin tamamına yakını sürekli fırıldaklık yapar. Belki ben de öyle davranmışımdır bazen. Bize inanmayın o yüzden. Açın gözlerinizi. Göreceksiniz, dünya karanlık değil.
Aydınlanmış bir halkın tabanda kuracağı ittifakın karşısında durabilecek siyasetçi, daha doğmadı. Kesin bilgi, içeriden bildiriyorum.
https://t24.com.tr/yazarlar/selahattin-demirtas/hadi-gulumse,30402
“Bizler”, yani iktidar karşıtları, aramızda tartışırken, görüş bildirirken, eleştiri yaparken neden bu dili kullanıyoruz? Neden kendi içimizdeki her tartışmayı bir “savaş” gibi yaşayıp, “savaş diliyle” yürütüyoruz? Neden hoşumuza gitmeyen her fikir beyan edenden mutlaka “vay, nasıl böyle düşünürsün?” diye hesap soruyoruz? Hangi gerekçeyle “böyle düşünmeye hakkın yok!” diye yasak koymaya kalkışıyoruz? Yoksa fikir alışverişi yaptığımızı zannederken bile aslında “savaşıyor muyuz”? Bu savaşı ille de kazanmak mı istiyoruz, hem de ne pahasına olursa olsun? Yoksa bizim de derdimiz, tıpkı iktidardakiler gibi, farklı düşünenleri “susturmak”, “dersini vermek”, “ipliğini pazara çıkarmak”, “defterini dürmek”, “madara etmek” ya da kısaca yok etmek midir?
https://artigercek.com/yazarlar/yigit-bener/iktidar-dilinden-arinmak
“Ben kamuoyunda çok şey bilen bir adamım” sözünün altını özellikle çizdim. Bunu söylüyor, biraz sonra hızını alamayıp “görevim itibariyle birçok mahrem bilgiye sahibim” diye tekrar vurguluyor.
Türkiye’de kahvehane muhabbetlerinde böyle desteksiz sallayan çok insan vardır ama burada konuşan kişi Türkiye’nin İçişleri Bakanı. Sözlerinden bir tek sonuç çıkıyor: Bakan, bazı milletvekilleri ile ilgili çok şey bildiğini söylüyor. Bildiği çok şeyin “mahrem bilgiler” olduğunu da ekliyor. Ortaya çıkıyor ki Bakan, devletin olanaklarını da kullanarak milletvekillerinin mahrem hayatlarını takip ediyor, bilgileri not ediyor ve hiç çekinmeden bunu kullanabileceğini de ima ediyor. Ama o kadar yüce gönüllü ki “Allah muhafaza” demeyi de ihmal etmiyor, bilgileri şimdilik kullanmayacağını anlıyoruz. Normal bir demokraside böyle konuşabilen bir İçişleri Bakanı, bir saat bile o koltukta oturmaya devam edemez.
https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/ozel-hayat-hafiyesi-bir-bakan,30394
Aradan 11 yıl geçti. Ankara hayalim gerçekleşmedi. Askeri darbeler gitti, sivil darbe geldi çattı başımıza… Askeri vesayet gitti, sivil vesayet geldi çattı başımıza. Uzun lafın kısası: Ne askeri darbe, ne sivil darbe! Ne askeri vesayet, ne sivil vesayet! Demokrasi demokrasi demokrasi.
https://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/bir-ankara-hayalim-hala-var,30392
Çünkü namus dedikleri; kadın bedeninin belirli bir bölgesi, ama hırsızlık namussuzluk sayılmıyor, gasp namussuzluk sayılmıyor, bir insanı arkadan vurmak, öldürmek, aldatmak, parasını almak namussuzluk sayılmıyor. Namus sadece bir kız çocuğunun itaatsizliği, ataerkile karşı çıkması.
https://yeniyasamgazetesi2.com/duduklu-tencere-gibi-patlarsiniz/
ABD’de 1929 buhranı sonrası yaygınlaşan bir deyim vardır: Sokakta kan akıyorsa, mülk toplayın! 7 Mart günü Milliyet gazetesinde küçük bir ilan yayımlandı. İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada, Rum vatandaş Viktor Dimitriyades hakkında bilgisi olanların 3 ay içinde başvurmaları isteniyordu. Bir “gaiplik” ilanı. Yani yaşayıp yaşamadığı tespit edilemediğinden, kişiliğine yargıç kararıyla son verilecek.7 Mart günü Dimitriyades’in gaipliği için yayımlanan altı satırlık ilan da böylesine hunharca işleyen çarkın parçası işte. Beyoğlu coğrafyası, katman katman bir “halklar mezarlığıdır” çünkü. Kim iktidara gelirse ötekinin üzerine toprak atıp, kendi anıtını diktiği yerdir. Bu yüzden Beyoğlu mülkleri ile siyasal şiddet daima iç içedir…
https://www.gazeteduvar.com.tr/beyoglunun-mulklerine-ne-oluyor-makale-1517604
‘Gerçeğin’ giderek değersizleşmesi konusuna da değiniyor Oya Baydar. Yazarın genel gözlemi, bir distopyaya sürükleniyor olduğumuz. Hakikaten bunu düşündürten çok şey olup bitiyor yeryüzünde. Azgın, pervasız kâr hırsının sınır tanımaz yok ediciliği. İnsanı ve doğayı. Örneğin, şu aşı meselesi… “Küresel aşı savaşları kimseye hayır getirmeyecek.” Nitekim geçenlerde İngiltere Başbakanı Boris Johnson, aşılama konusundaki başarılarının arkasında ‘kapitalizm’ ve ‘açgözlülük’ olduğunu söyleyiverdi.
https://www.gazeteduvar.com.tr/kapitalizm-insan-halleri-dava-ve-pudra-sekeri-makale-1517557
Boris Johnson has attributed the UK’s vaccine success to “capitalism” and “greed”.
https://www.bbc.co.uk/news/uk-politics-56504546
Hani… “Bir kitap okudum, hayatım değişti” derler ya… Biz de, “O kitabı” okuduk… “Kafamız karıştı.” Kitabın adı… Düşük Yoğunluklu Demokrasi (Low Intensity Democracy)… Samir Âmin… Noam Chomsky… Andre Gunder Frank… Alan Yayıncılık-1994. Kitapta, “Yeni dünya düzeni” anlatılıyor.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/donat/2021/03/29/dusuk-yogunluklu-demokrasi
Başta ABD olmak üzere üretici ülkeler bu nadir metaller konusunda Çin’e yüzde yüz bağımlı durumda. Bu metallerin kullanıldığı yerler genellikle yüksek teknoloji alanları. Şimdi nerelerde kullanılıyor birkaç örnek verelim: Bilgisayar işlemcileri, elektrikli araç bataryaları, rüzgar türbini enerji üreticisi, LCD ekranlar, bilgisayar sabit disklerindeki mıknatıslar, cep telefonları, tıbbi görüntüleme cihazları, jet motorları (savaş jetleri), savunma/savaş teknolojisi…
Çin’in fakirlikten kurtulma mucizesi…
Turkey has pulled out of an international accord designed to protect women from domestic violence. Novelist Elif Safak tells the reality is ‘much more alarming’ after a ‘worrying escalation’ of cases…
https://twitter.com/Elif_Safak
George Monbiot: How consumerism destroys our minds and stifles our moral imaginations.
https://www.doubledown.news/watch/2021/25/march/how-consumerism-destroys-our-minds-george-monbiot
TÜSTAV Arşivi…
https://m.bianet.org/biamag/tarih/241445-dijital-arsivcilikte-sol-ve-isci-sinifi-penceresi
https://independent.academia.edu/CAVLICULFAZ