Atatürkçülük ne değildir? Yazıda yöntem olarak “olmayana ergi metodu” kullanacağım, yani “Atatürkçülüğün ne olmadığını açıklamaya” çalışarak olumsuzluklardan gideceğim.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/ataturkculuk-ne-degildir-1766844
Toplumu saran cinnet hâli tepeden tırnağa yaygınlaşıyor. Bir toplumda vicdanlar kuruyup, etik değerler çiğnenip insanlar birbirinin gözünü oymaya hazır hale getirildiğinde, işin ucunun nerelere varabileceği belli olmaz.
https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/toplumu-saran-cinnet-hali-tepeden-tirnaga-yayginlasiyor,28053
Selahattin Demirtaş’a, önerileri ve zor koşullar altında başlatmaya çalıştığı tartışma için teşekkür ederim. Bir yanda yıllardır cezaevinde tutulan Demirtaş’ın yazısı, üslubu, sunduğu öneriler, birikimi. Diğer yanda ‘asgari sayıda sözcük kullanarak’ ülke yönetiminde neredeyse otuz yıldır etkili olabilen bir siyasi parti genel başkanının TTB’ye (ve tabii hazzetmediği her bir yurttaşa) yönelik hakaretamiz ifadeleri. Bunları düşünüyor ve yazıyı istediğim sözcüklerle bitiremiyorum…
http://www.diken.com.tr/selahattin-demirtasin-guclendirilmis-parlamenter-sistem-onerisi-uzerine/
[Veysi Sarısözen ta 1970’li yıllardan yoldaşımdır. İşlek bir kalemi, parlak bir zekâsı, arı-duru bir dili vardır. Kürt devrimci demokrat hareketine de büyük destek vermiştir. Ama son yazısındaki şu cümleyi yadırgadığımı söylersem, umarım bana kızmayacaktır: “Eğer Türkiye savaşa girmiş olsaydı, bunun çok büyük devrimci sonuçları olacaktı. TKP de öteki kardeş partiler gibi Nazi işgalcilerine karşı gerilla savaşları içinde büyüyecek ve Nazilerin yenilgisiyle birlikte Türkiye’nin yeniden kuruluşunda söz sahibi olacaktı. İsmet İnönü harbe girmeyerek Türkiye’yi Nazi işgalinden değil, ama devrimden korumuş oldu.” Acaba öyle mi? Eğer İkinci Dünya Savaşı’na girmiş olsaydık, belki ne Veysi, ne ben, ne de 1940-1946 yılları arasında dünyaya gözlerini açan bizim kuşağımızın çoğu, henüz ana rahmine düşme fırsatı bulamadan babalarımız cephelerde telef olacaktı. Ne yazık ki o muhayyel “ilâhi” devrimi göremeyecektik.” Veysi’ye buradan yoldaşça selam ve sevgilerimi iletiyorum. – C.Ç.]https://www.ozgurpolitika.com/haberi-devrimci-surecin-saflarinda-konfederal-devrimci-parti-4464
[İrvem Keskinoğlu yoldaşım, “araştırma yaşamının büyük bölümünü TKP’ye ayırmış” olan Mete Tunçay’ın Birikim dergisindeki yazısına karşı Aydemir Güler’in aşağıdaki bağlantıdaki makalesini okumamızı öneriyor. ]https://sol.org.tr/yazar/isini-sevmemenin-dayanilmaz-hafifligi-14925
[Şu salgın günlerinde, Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sınıf arkadaşım Güntaç Özler, Nâzım Hikmet’in sağlık insanları için 1947 yılında yazdığı şiiri hatırlatıyor] … beyaz gömleğinle bir laboratuvarda / insanlar için ölebileceksin, / hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, / hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, / hem de en güzel en gerçek şeyin / yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Çünkü kurumların gücü kalmamıştır ve Arendt’in vurguladığı gibi güç ancak karşısına koyulabilecek bir güç ile dengelenebilir, yasa ile değil. Cumhuriyetlerin denge denetim sisteminin işlerliği de gücün karşına gücün konmasından gelir.
Fransız, İspanyol, Türk, İtalyan, Kanada, Avustralya… Kimlik ve pasaportlarında bu ülkelerin adı yazar. Böyle devletlere modern ulus devletler denir.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/turkiye-lubnan-ve-sudan-1766861
Esasında yapılanlar göz önüne alındığında George Floyd’un ölüm biçimi gerçekten insanın içini acıtıyor. Ama bu insanlara yapılanlara da dünyanın diğer yerlerinden, bizim George Floyd’a bakışımızla bakılıyor!
Çin’in dünyaya en iyisinden bir “kriz/salgın yönetimi dersi” verdiği o mücadele süreci yaşandı. Wuhan artık virüs ve salgın açısından dünyanın en güvenli şehirlerinden biri, belki de en güvenlisi.
https://www.birgun.net/haber/wuhan-olmak-316122
Soner Yalçın ”Kuyunun dibi” – Sesli Köşe Yazısı 17 Eylül 2020
https://www.youtube.com/watch?v=OJs0eBUxcBI
Marx and Engels on Revolution
https://play.acast.com/s/history-of-ideas/marxandengelsonrevolution
“Senatör, gördükleriniz doğrudur. Gördüğünüz kişiler dostlarımızdır ve biz dostlarımızı daima ön kapıdan ağırlarız. Bir gün sizi de ağırlamayı çok isteriz. Tabii siz ön kapıdan girmek istemezseniz arka kapıdan ağırlarız”
Yılmaz Özdil ”Belgesel” – Sesli Köşe Yazısı 19 Eylül 2020
https://www.youtube.com/watch?v=xQ6xllGYu9U
Attachments area
Soner Yalçın ”Kuyunun dibi” – Sesli Köşe Yazısı 17 Eylül 2020 #Perşembe #EvdeKal
Preview YouTube video Yılmaz Özdil ”Belgesel” – Sesli Köşe Yazısı 19 Eylül 2020 #Cumartesi #EvdeKal
Yılmaz Özdil ”Belgesel” – Sesli Köşe Yazısı 19 Eylül 2020 #Cumartesi #EvdeKal