Demokratik, ki orada insanlar kurumlarını ve toplumlarını şekillendirme gücüne sahiptir.
Sömürgelikten kurtulmuş, ki orada tüm uluslar müşterek kaderlerini baskıdan bağımsız olarak belirler.
Adil, toplumlarımızdaki eşitsizliği ve tarihimizden gelen miraslarımızı onarır.
Eşitlikçi, çoğunluğun çıkarlarına hizmet eder, asla azınlığın değil.
Özgür bırakılmış, ki orada tüm kimlikler eşit haklara, tanınmaya ve yetkiye sahiptir.
Dayanışmacı, ki orada birinin mücadelesi herkesin mücadelesidir.
Sürdürülebilir, gezegene ait sınırlara saygı duyan ve ön saftaki toplulukları koruyan.
Çevresel, insanları kendi yaşam alanlarıyla uyumlu hale getirir.
Barışçıl, ki orada savaşın şiddeti halkların siyaseti tarafından değiştirilir.
Post-kapitalist, iş kültünü ortadan kaldırırken her türlü emeği ödüllendirir.
Müreffeh, yoksulluğu ortadan kaldıran ve paylaşılmış bolluğun geleceğine yatırım yapan.
Çoğulcu, ki orada farklılık güç olarak kutlanır.
***
Bu istekler, insanı bir araya getiren ve insanlar arasındaki bölünmeyi geriye iten bir dünya istemekte. Ancak her fikir veya isteklerin yaşamda bir karşılığı ve nesnel zemini olmalıdır. Kısaca bu nesnel zemin üzerine bir iki laf edeceğim.
Dünya üzerinde işleyen bir ekonomi var. İE işleyen bu ekonomiye rağmen, bu arzularına kavuşabilir mi? Tabi ki sorgulamalıyız.
Bu ekonomi şöyle işlemektedir. Merkez bankaları sınırsızca para basabiliyor. Bu paraları, bankalara ve devletlere borç veriyor. Devletler, topladıkları vergilerden, bankalarda elde ettikleri faizlerle borçlarını ödemektedir.
Piyasaya para ve mallar, eşit miktarlarda geldiğinde işleyişte pek fazla sorun olmaz. Birinden biri az ya da çok geldiğinde kriz için ortam oluşur.
Bilgi teknolojili üretim, piyasaya sınırsız ürün, Merkez Bankaları da sınırsız para göndermektedir.
Para kendisi değer değildir. Eş değerdir. Bilgi teknolojili üretim değer üretmez. MB’larının paraları, eş değer olamaz. Zira sınırsız basılmakta oysa eş değer olabilmesi için piyasanın onay vereceği bir değere karşılık gelecek kadar basılması gerekir.
Değersiz paralar ve değersiz ürünler, piyasada değer elde ediyorsa birileri soyguna maruz kalıyordur. Örn. bir otomobil, 50.000 tl değere denk iken 150.000 tl ile pazarda değişime giriyorsa burada soygun var demektir.
2008 Krizinde basılan para miktarı, 200 yılda basılan paraya tekabül etmektedir. 2020 de basılan para ise 2008 de basılan paradan çok fazladır. Fazladan basılan bu paralar, gerçekte piyasadaki paralardan değer çalmaktadır.
Bir paradoks var. Fazladan para basılmasa kriz oluyor. Basılsa daha büyük kriz oluyor. İnsanlara beleş maaş dağıtarak değil, parayı ortadan kaldırarak mekanizma işletilebilir. Ürün, emek zamanı ile temsil edilirse mekanizma işleyebilir. Tüketicilerde ellerinde emek zamanını temsil eden belgeleri, ürünlerle değiştirebilirler.
İlerici Enternasyonal’in arzuları iradedir. Bu irade bugün işleyen ekonomi kapsamında gerçekleşemez.
Ekonomik mekanizmada devrimsel dönüşüm gerekmektedir. Önemli oranda asalak insan yığınlarının çoğaldığı ve gereksiz işlerle insanlara maaş verildiği bir dünyada adil bir mekanizma olamaz. İE birden değil de aşamalı bir tarz izliyor. Zaten İE’İN ilericiliği, kendi dilinde aşamalı ilerleyiş anlamı taşıyor. Bir nevi devrimci reformdur.
Yukarıda İE’nin arzularını okuduk. O arzular, hepimizin arzularıdır. Para ve ekonomi konuşulmadan o arzular tek başına itibar görmez. Merkez bankaları sınırsız para basmaya devam edecekse ne adalet ne de demokrasi gerçekleşebilir.
Kapitalizmin ötesine geçmeyi arzulayan İE çalışmayı ibadet gibi gören anlayışı ortadan kaldıracak, bu iyi bir şeydir. Ancak “her türlü emek ödüllendirilecektir” ifadesi kafa karıştırıyor. Emek ödül istemez. Emek sadece hakkını ister. Ödül, çalışmayı teşvik eder. Bu insanda kuşku yaratır. İş, bir ihtiyaç ise bu ihtiyaç paylaşılmalıdır.
Bu enternasyonalin öncüllerinden A.Negri bundan 20 yıl önce dedi ki insanlık tam demokrasiye doğru gitmektedir. O günden bu yana, insanlık demokrasiden çok uzaklaştı. Hatta görünmez oldu. Demek ki tespitler, öneriler ve istekler, gerçek hayatla bağdaşmıyorsa tam tersi sonuçlara da gidebilmektedir.
İE’İN bu arzularının gerçekleşmesi için İE’İN iktidar olması zorunlu değildir. Aslolan bireyleri bu istekler etrafında bir araya getirmektir. Ne istediğini bilen topluluklar asla geri çekilmezler. İE, insani uyanış ve toplanmaya vesile olacaktır. Uzun zamandan bu yana, insandan kopuk devam eden ilerleyiş, insanı da içine alacaktır.
İnsani toparlanma ve birlikler, ne denli çok yayılırsa o denli yeni komünist fikirler fışkıracaktır. Tekrar edelim: YA ENTERNASYONAL YA YOK OLUŞ.