TKP’NİN YÜZÜNCÜ YILINI KARŞILARKEN – YURT DIŞINA ÇIKIŞ VE TKP’NİN BEŞİNCİ KONGRESİ-Mustafa Aydın-Sedat Özgüven

Nerede bir partili varsa PARTİ oradadır duygusunu rehberleştirdiğimiz zamanlardı. Bir yandan yakalanmamak için çeşitli yolları denerken, bir yandan da birlikte çalıştığımız yoldaşlarla ve parti merkezi ile kopan bağları, ilişkileri yeniden kurmaya çabalıyorduk. O günlerde, sığınacak yer, vakit geçirecek güvenli mekanlar bulmak kolay değildi.

O yıllarda, her buluşmamızda, heyecan duyar, tedirgin olurduk ama bazı değerlendirmeler yapmayı ihmal etmezdik. Ve günlerden bir gün, bir yoldaşımızdan, bir Parti üst yetkilisiyle İstanbul’da gerçekleşecek randevu haberinin gelmesi bizi çok sevindirmişti.

Parti sorumlusu yoldaşımızla farklı zamanlarda ayrı ayrı buluştuk. Parti ve çalışmalar hakkında bilgiler aldık. Ve bir süre sonra da güvenlik amacıyla İstanbul’a taşınmak durumunda kaldık.

İstanbul’da parti çalışmalarına katılarak bir yıldan fazla yaşadık. Her geçen gün korunma koşulları kötüleşti ve sonunda 1983 yılı Eylül ayında, parti yardımıyla belli aralıklarla ikimiz de yurtdışına çıkmak durumunda kaldık.

İlk durağımız Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Berlin’di. Kutlu yoldaş da dahil, yönetici yoldaşlarımızla, bir haftalık karşılıklı bilgilenme görüşmelerinden sonra, birlikte Sofya’ya gittik. Sofya hava alanında hayli heyecanlı ve telaşlı birkaç saat yaşadıktan sonra, hava alanından resmi bir arabayla partinin misafirhanesine ulaştık. Bizi karşılayan yoldaşla ayrı ayrı kısa görüşmelerden sonra, yemek yedik. Yemekten sonra yoldaşla birlikte odalarımıza çıktık. Bir süre buralarda misafir olacağımızı düşünmeye başladık zira hiç kimse gelecekle ilgili bir şey söylemiyordu.

İyi bir uykudan sonra sabah kahvaltısına indiğimizde akşam tanıştığımız yoldaş bizi Türkiye’den yeni gelmiş bir yoldaşla tanıştırdı, grubu üçlemiştik. Hatırladığıma göre, her gün nefis kahvaltılardan sonra bir hafta boyunca, Sofya ve çevresinde gezdirilmiştik. Önemli tarihi mekanlar, Vitoşa tepeleri gibi doğa harikası yerleri görmüştük. Geride bıraktıklarımızın hüznünü, acısını, bastırabildiğimiz zamanlarda, sosyalist bir ülkede misafir olmanın keyfini yaşıyorduk. Bizden sorumlu olan yoldaş havaalanında yaşadığımız tatsız olayın izlerini silmek istercesine bize çok yakınlık gösteriyordu. Zaman zaman dalgın, sıkıntılı hallerimizi, esprili anlatımlarıyla keyifli duruma dönüştürmeyi başarıyor.

Yanlış hatırlamıyorsam bir hafta sonra, yedinci ya da sekizinci gün, bir resmi arabayla yeni kalacağımız yere götürdük. Çevresi ağaçlarla kaplı bir alanda kurulu, kampüsü çağrıştıran, daha sonradan Parti Okulu olduğunu öğrendiğimiz yere vardık. Okul, dershane binaları, misafirhaneler, restoran ve sağlık tesislerinden oluşuyordu. Kaldığımız odaların birçoğundan doğası harika Vitoşa tepelerini izlemek mümkündü. Daha sonraki muhabbetlerde Sovyet Kızıl ordularının Bulgaristan’a ilk girdiği tepelere yakın olduğumuzu öğrendiğimizde duygulanmıştık. Okula gelişimizden bir kaç gün sonra, misafirliğimizin burada devam edeceğini anlamıştık. Bu arada ekibimize biri bayan iki yoldaşımız daha katıldı. İllegaliteden dolayı onlar da yeni gelmiş olduklarını söylemelerine rağmen, alışverişte yardımcı olmaları, dile yabancı olmamaları, çevreyi iyi tanımaları gibi özellikleri gözden kaçmıyordu. Anlaşılan uzun süre okulda misafirdiler. Biz, bitişik odalarda kalıyor, sadece koridorlarda geziniyor ve binanın dışına hiç çıkmıyorduk. Pencereden dışarısını seyrediyor, zaman zaman diğer yoldaşlarla bir araya geliyor, Türkiye ve geleceğimiz, partimizin durumu konularında konuşuyor, illegal konumlarımızı, kimliğimizi korumak için uydurulmuş senaryolarımızla sohbet ediyorduk. Kısa süre sonra dönüleceği ruh halinin yavaş yavaş herkese egemen olmaya başladığını hatırlıyorum.

O ara parti okulunda kaç Türkiyeli olduğunu falan ne biliyor ne de hatırlıyoruz. Ancak, ilk misafirliğimiz sırasında aklımızda kalan ve not edilmesinde yarar gördüğümüz üç olayı sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Yıl 1983.Eylül sonu ya da kasım ayındayız. Bizden daha önce orada bulunan yoldaşlarımızdan, Bulgar komünist partisinden okulda öğretim üyesi bir yoldaşın, bize bir konferans vereceği haberini aldık. Hayli heyecanlıydık. Bu düzeydeki bir yoldaşla ilk görüşmemiz olacak. Ayrıca reel sosyalizmle ilgili her yeni bilgilenmenin müthiş bir ilgi yaratıcı inancı vardı hepimizde. Konuşma başladığında Bulgar yoldaşı merak ve sessizlikle dinlemeye başladık. Bir yandan kimi teorik sorunlara değiniyor diğer yandan reel sosyalizmin pratik sorunlarından söz ediyordu. Nerden nereye gelindiğini, küçücük geri bir ülkede sosyalizmin kuruluşunu, yarattığı olanakları, sömürüsüz ve özgür yaşamı öylesine güzel koyuyordu ki neredeyse komünizme yaklaşıldığını söylüyordu. Tabi ki, duyduklarımız bizi çok sevindirmişti. Sunum bittiğinde, sorulara geçilmişti. Değişik sorular yöneltildi. Bizim merakımız da kimi pratik sorunlardaydı. Herkesin görebileceği biçimde, Sofya otelinin önündeki mark-dolar alıcılarının serbestçe bu işi yapıyor olmaları nasıl açıklanabilirdi. Konferansı veren hocamız çok rahat görünüyordu. Sorun diye gördüklerimizin denizdeki damlacıklar olduğunu, zamanla yok edileceğini, hatta şimdilik biraz da gerekli olduğu biçiminde cevaplamıştı. Verilen cevabın bizi tatmin etmediğini hatırlıyoruz.

Günler böyle geçerken bir yönetici yoldaşımızın bizi ziyaret edeceği haberini aldık. Her şeyi bir yana bırakılıp, geleceğimiz ve geride bıraktıklarımızın sorunlarını yüreğimizin merkezine oturmuştuk. Belki de Türkiye’den haber var. Yoldaşımız (Berdan Dere) geldi. O nu Türkiye’den, Lastik-İş teki sendikacılık günlerinden, legal alandan tanıyorduk. İzmir’e sendikal işleri nedeniyle geldiği zamanlarda tanışmıştık. İnsanın olanca karmaşık duygularla cebelleştiğimiz beklemediğimiz bir zamanda, tanıdığımız bir yoldaşıyla karşılaşmanın güzelliğini yaşadık. Kısa bir özel sohbette yaptık. Ortak görüşmeye geçildiğinde, yoldaş geliş nedenini açıkladı. Aldığımız bilgiler çok önemliydi. Yeni kongreye gidiyorduk. Yapılan toplantı, kongre hazırlık çalışması niteliğinde küçük bir konferanstı. Yoldaş kongre belgelerini dağıtıp, okumamız için zaman vermişti. Taslakları inceleyecek sözlü ve yazılı görüşlerimizi iletecektik. Biz belgeleri birlikte inceledik. Sözlü görüş alışverişleri, tartışmalar ve yazılı raporlarla konferans sona ermişti. Kendi sonuçlarımızı paylaşarak hem yöntem ile ilgili hem de bazı konulara ilişkin tespit ve eleştirilerimizi yazılı olarak sorumlu yoldaşımıza ilettik. Yani kendimize göre katkımızı koymuştuk. Türkiye’den herhangi bir bilgi yoktu ve haberleşmekte olanaklı değildi. Peki ailemize iyi olduğumuz haberini ulaştırabilir miydik? Zor görünüyordu. Birlikte yediğimiz yemekten sonra yoldaşı uğurladık. Yaşam, odalarımızda, koridorlarda normal seyrine devam ediyordu. Binanın dışına çıkmama yasağı devam ediyordu. Alışverişlerimizi daha önce sözünü ettiğim yoldaşlarımızın yardımıyla çözüyorduk. İkinci yeni bir duruma kadar burada kalacağız gibi görünüyordu. Yeni bir haber gelene kadar bekleyeceğiz.

VE 5.KONGRE…

Bulgaristan komünist parti okulunda misafir olarak bulunduğumuz ve 5.kongre ye hazırlık konferansını gerçekleştirdiğimiz günler sonrasında, bir gün okuldan bir araba ile alınarak hava alanına götürüldük. Uçakta bizim dışımızda kimlerle birlikte olduğumuzu hatırlamıyoruz. Nereye gittiğimizi de bilmiyorduk. İllegal olmak böyle bir şeydi galiba. Söylenene uyacaksın, soru sormakta yok. Otele yerleştirildik. Ayni otelde kalan başka yoldaşlarda vardı. Partimizin 51 yıl sonra gerçekleştirilecek 5.kongresine katılmak üzere Çekoslovakya- Bratislava’da olduğumuzu sonradan öğrenecektik. İkinci günün sabahında, otelden alındık ve kongrenin yapılacağı tesislere götürüldük.

Kongrenin yapıldığı salon konsprasyon kurallarına göre düşünülmüştü. Kongreye katılan herkesi görüyorduk ancak salondakilerin bizleri göremediği bir odadaydık. Sırtlarından da olsa kimileri rahat tanımıştık. Özellikle ayağa kalktıklarında görmemiz daha da kolaylaşıyordu. İlk dikkatimiz en tanıdıklara, yakınlara yönelmişti. Gözlerimiz şimdi aramızda olmayan,Cemal (Kıral) abiyi ve İzmir’den tanıdıkları arıyordu. Evet Cemal abi salondaydı. Galiba İzmir’den başka kimse yoktu. Yani kongreye eğer yanılmıyorsam İzmir’den üç kişiyle katılmıştık; Cemal kıral, Mustafa Aydın, Sedat Özgüven. İllegallitenin ve somut katılım olanaklarının etkili olduğunu tahmin etmekle birlikte, kimlerin nereden, hangi ölçülerle kongreye katıldığını bilmiyorduk. Aklımızda kalan, İzmir’in yeterli temsil edilmediği, ancak Ülkede faşizm in yaşandığı, böylesi koşullarda, kongrenin az sayılamayacak delege ile toplanmasının da, büyük bir başarı olarak görülmesi gerektiği paylaştığımız ortak düşünceydi. Ayrıca, böylesi önemli bir kongreye katılmış olmanın, onurunu, övüncünü, coşkusunu, heyecanını yaşamamıza rağmen, İzmir’den katılması gerekli yoldaşların neden seçilmedikleri bizde soru oluşturmuştu. Kongrenin yönetiminde, Maden iş yöneticilerinden Kemal Daysal ve Kutlu yoldaşı (Nabi Yağcı), Bilen Yoldaşı hatırlıyoruz. Bulunduğumuz küçük salonda kaç kişi olduğumuzu hatırlamak zor. Daha sonra İsveç’te birlikte olacağımız, Ankara’dan Cüneyt Ataker’in, İsviçre de göçmenliğe başvuran Maden-İş’ten bir yoldaşımızın, bizimle beraber olduklarını anımsıyoruz.

Mustafa Suphi Tezleri, hazırlanan raporlar ve yeni program taslağı okundu. Karar tasarıları sunuldu ve oylandı. Yeni programa muhalefet edenler arasında Maden İş sendikasında çalıştığını tahmin ettiğimiz Gönül Dinçer ve Alaaddin Kılınç (Inş Müh) vardı. Anımsayabildiğimiz kadarıyla en önemli fikir ayrılığı faşist cuntanın iktidarı nasıl bırakacağı/terkedeceği ile ilgiliydi. Bu konu yeni programda ’Silahla gelen silahla gider’ anlayışıyla ifade edilmişti. Özellikle daha önce MK üyesi de olan yoldaş, bu tespite karşı çıkmış kimi örneklerle, cuntanın başka biçimlerde de iktidardan uzaklaştırılabileceği görüşünü savunmuştu. Bilen yoldaş ve kutlu yoldaşlar birer konuşma yaptılar. Bulunduğumuz odada bulunan yoldaşlara da sırayla söz verildi. Sedat söz aldığında, Cemal abinin kafasını çevirip, arkasına bizim tarafa tebessümle baktığını hiç unutamıyoruz. Sedat’ı sesinden tanımıştı ve adeta selamlıyordu. Bizlerin de orada olduğumuzu biliyordu herhalde. Sedat Programa ilişkin küçük şeyler dışında esas olarak partimizin pratik örgütlenmesine ilişkin kimi görüşleri dile getirdi.

Hatırlayabildiğimiz kadarıyla üç gün süren Kongrenin sonunda sanıyorum yemek ya da kokteyl türü bir toplantıdaydık. Salondakilerden açığa çıkmamış olanlar ayrı yerdeydi. Bir ara Bilen ve Kutlu yoldaşlar da bize katılarak merak edilen bazı sorunlara cevap vermişlerdi. Bilen yoldaşla bir aradaydık. Bize merak ettiği İstanbul’u sormuştu, yirmilerdeki parti çalışmalarından bazı anılarını paylaşmıştı. Bilen yoldaşın o yaşına rağmen sahip olduğu güçlü hafıza bizi olağan üstü şaşırtmıştı. Genç bir delikanlı gibiydi. O da heyecanlıydı. Uzun yıllar sonra, kongrenin yeni kuşak üyeleriyle toplanmış olmasının coşkusu onu da etkilemişti. Kendi dönemindeki parti buluşmalarını, bildiri dağıtmalarını falan anlatırken ilginç, şaşırtıcı sorular soruyordu. Ülke ve İstanbul özleminin onu ne denli etkilemiş olduğuna şahit olduk. Bilen yoldaşla böylesi yakın oluşumuz coşkumuzun, heyecanlarımızın tavan yaptığı anlardı. Kelimelerle anlatmak zor. Yüreklerimiz küt küt atarken ağırlıklı olarak sessizce dinliyorduk. Kısa sorularımız da olmuyor değildi. Kongre ile ilgili değerlendirmelerimizi aldı. Cemal abi ile görüşme olanağımızın olup olmadığı sorumuza ‘hayır’ cevabını vermişti. Ama not iletebilirdik. Sedat ailesine yurtdışında, güvenli bir yerde olduğunu ve sağlığının iyi bilgisinin iletilmesini istemişti. Daha sonra bu bilginin hemen iletildiğini öğrendik. Kutlu yoldaştan bundan sonrası ile ilgili bilgi alırken dönüşümüzün uzayabileceği haberini vermişti. Önümüze iki seçenek koydu ya Bulgaristan’a dönerek parti okulunda bir dönem eğitim almak, ya da batıya herhangi bir ülkeye iltica etmek. Sedat’a parti eğitimi önerilmişti. Sonuçta, Sedat’ın Bulgaristan’a parti okuluna gitmesi ve benimde İsviçre’ye yerleşmem uygun görüldü.

About admin

Check Also

CHE’NİN TARTIŞMA KÜLTÜRÜ-Çeviri

Che Guevara Çalışma Merkezi tarafından Che’nin 95. yılını anma etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferanstaki sunum, 6 …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com