KAVGAMIZ YOKTUR YOLUMUZ VARDIR

Gerçekler, çıplak gözle görülmeye başladı.

ABD’de bir yasa çıkıyor.

Polis, hasta var şüphesiyle evlere zorla girebilecek ve insanları hasta kuşkusuyla alabilecek.

İnsanlar, hastalığını devletten saklıyor. İnsanlar kendilerini devletten sakınıyor.

İnsanlar, kendilerini hastanelere teslim etmekten çekiniyor.

Hastanelerde öldürülebileceğini düşünüyorlar.

Pandemi ilan edildiği günlerde hemen “virüsün bir alet olduğunu ve aslolan dönüşümlerdir” diye yazıyordum. Mart ayının ilk günlerindeki yazılarımda bulabilirsiniz. Sonrasında da tüm yazılarımda bunu tekrar ettim.

Buraya aktaramıyorum ama The Ekonomist, son sayılarının birinin kapağında “korona dünya finans sistemini nasıl değiştirecek” diye soruyor. Korona virüsünün, değişim aleti olduğunu, ayrıca dünyanın büyük değişimler eşiğinde olduğunu açıkça yazıyor. En görmeyen gözlerin bile virüsün alet olduğunu görmüştür diye umuyorum.

Hastalığın yayıldığı ilk günler dönüşüm başlıyor diye yazıyordum. Türkiye başkanı, bayram mesajında, “dünya ekonomik ve siyasi olarak yeniden yapılanacaktır”. Virüs, örtüdür, altında dönüşümler oluyor diye yazıyordum. İltifat olsun diye bunları yazmıyorum. Gerçeğe göre pozisyon alın diye uyarıyorum.

Değişim isteyen topluluklar ve değişim karşıtları çok yakında sokaklara çıkacaktır. ABD’de her ikisinin de sokağa çıktığı haberleri yayılıyor. İzmir’de minarelerden çav bela okunmuş. Bu sol örgütlerin tavrı değildir. Sol, şimdiye dek dine saygılı olmuştur. Provokasyon da demek istemiyorum. Devlette tasfiye olacaktır. Diyanette bu tasfiyeden nasibini alacaktır. Çok önceden, Vatikan ve Diyanet’in yerle yeksan olacağını yazmıştım. Diyanet, bugün yardım istiyor. “Minarelerimize namahrem eli değmiştir” diyor.

Zaman, sabır ve dikkat istemektedir.

Gerçekte mahşer yerinde gibiyiz. Yani, son kavganın da sonrasındayız.

Bugün bizim kavgamız yoktur. Yolumuz vardır.

Görünen o ki eski hayatı unutacağız ve eski hayat hiçbir zaman geri gelmeyecek.

Devrim ya da karşı devrim mi oluyor? Kimse bir şey demiyor, kimse bir şey bilmiyor.

Çağ devrimcidir. Peki, nasıl bir devrim? İşte o soru, ciddi bir tartışma istiyor.

Bu soruya yanıt vermeden önce bugüne nasıl gelindi; önce onu konuşalım.

Önce sosyalizm çöktü. Ardından insani ilerleyiş sekteye uğradı ve 30 yıl gibi kısa bir zamanlı, gericilik çağı başladı ve bu süreçte devletler insana karşı bağımsızlık elde etti. Yani ilk kez özgür devlet tezahür etti.

Bugünlerin hemen öncesinde 2019 Ocak ayı son gününde FED faiz indireceğini açıkladı. O sürpriz bir açıklamaydı.

Faiz indirimi, bir şeylerin kötü gittiğinin itirafı gibiydi. Devletlerin ve sermayenin amiral gemisi ileriye gidemiyordu.

30 Yıl süren devlet ve sermaye ilerleyişi bitmiş ve kendi aralarında çekişme başlamıştı. Dünya, devlete teslim edilmemeli diyen sermaye, devleti aşmıştı. Çok geçmedi, küresel sermaye bir virüsle devletleri taciz etmeye başladı.

Küresel sermaye devletlere kendi koşullarını dayatıyor ve bu koşullar ekseninde bir mutabakat istiyor.

Koşullar nelerdir? Hizmet sektörünün %25 oranında daraltılması, Petrole dayalı endüstrinin önemli oranda tasfiye edilmesi, devlet fonksiyonlarının mümkün olduğunca internet üzerinden yürütülmesi ve nakit paradan kripto paraya geçilmesi gibi… Bu koşullarla kısa bir süreliğine de olsa bir mutabakat mümkündür.

Mutabakat sonrası, önemli oranda insan kütlesi, ekonomi ve siyasetin dışına itilecektir. Özgür kaldığı sanılan bireyler, internet yazılımları sayesinde kontrol altına alınacak ve zincirlenecektir. Bu insanlara vatandaşlık geliri adı altında düzenli bir ödenek verilecektir. Önceleri, gereksiz işlerde çalışan bireyler, doğrudan asalak kategorisine alınacaktır. Gerçek hareket, sermaye ve devletin dinamizm elde edeceği ve büyük soygunların gerçekleşeceği dar alanda tezahür edecektir. Birey, bu durumla alakalı değildir. Kenarda tutulacak ve ihtiyaç olduğunda malzeme olarak kullanılacaktır. İnsani özelliklerini de giderek kaybedecektir.

Bu olup bitenler için devrimci reform denilmektedir. Devlet ve sermaye adına devrimsel dönüşüm denilebilir. Ancak insanlık için devrimsel dönüşüm diyemeyiz. Polisin, mahkemenin, hapishanenin ve ölüm cezalarının yerini dijital cipler alacaktır. Bakın bugün bütün insanlık evlere tıkıldı. Dünya dev bir hapishaneye dönüştü. Özgür seyahat artık mümkün değil. İnsanlar HES adı altında bağışıklık sistemini teyit eden bir cip taşımak zorunda. Belki masum görülebilir. Ancak ABD’de öyle yasalar çıkıyor ki insan zorla evinden alınabilecek. (cipler ispiyon ettiğinde)

Virüs bir sağlık olayı değildir. Virüs siyasi bir olaydır. Tanzanya devlet başkanı virüs tanı kitlerinin sahte olduğunu açıkladı. Keçi ve koyunlarda bile test sonuçlarının pozitif çıktığını söyledi ve testleri kaldırdı.

Bill Gate vakfı geçen yıl tarım bakanları ile protokoller yaptı. Tarımsal üretimlere yeni kurallar getirdi. Bill Gate vakfının tarımla ilgisi nedir? Türkiye tarım bakanı bu prptokolü toplumdan saklıyor. İnternet sitesinde yer almıyor. BM internet sitesi bu protokolü doğruluyor. Güneş ışınları ile tarımsal üretime radyasyon mu bulaşıyor. Tarım işçileri güneş altında çalıştırıldı. O işçiler ileride kanser mi olacak hiçbir şey belli değil.

Corona test kitleri ile keçiler ve koyunlarda test sonuçları pozitif çıkıyorsa tarım işçileri açıkça risk ediliyor demektir. Bakın, Bill Gate, dünya çok ısındı uzayda tebeşir tozundan bir tabaka oluşturalım ve dünyayı soğutalım diyor. Bill Gate’in tespitini dikkate aldığımızda, tarım işçilerin hayatlarının tehlikede olduğu anlaşılıyor. Protokol, tarımsal üretimi, insansız ya da güneşsiz havada mı zorunlu kılıyor? Belli değil.

Durum son derece aşılması zor bir süreçtir. 2. ve.3. dalga yalanları ile dışarı çıkışlar önlenecektir. Bu ne kadar devam eder bilmiyoruz? Ya güneşin zararlı ışınlarına karşı bağışıklık elde edeceğiz ya da yer altında yaşamanın yollarını bulacağız ya da öleceğiz. Sanırım kim terörist ya da kim terörist değil çok iyi anlaşılıyor. Virüs, dünyanın en büyük terörist faaliyetidir. Korku filminde gibiyiz. Dünya zenginleri ada satın alıyor. Yer altında mı su altında mı yaşayacaklar bilinmiyor. Güneş ışınlarının insanlara ölüm getirdiği filmler çekilmeye başladı.

Bugün dünyada göçmen sorunu, ezilen ulus sorunu, ezilen emekçi sorunu ve benzer sorunlar geride kalmıştır. Asıl sorun insani kurtuluş sorunudur. Hepimiz, virüssüz bir bölge bulmak ve taşınmak isteriz.

Tüm bu olup bitenden şöyle bir sonuç çıkarabiliriz. Sermaye ve devlete ait, küresel boyutlu devrimsel dönüşümler içeren bir ameliyat gerçekleşmektedir. Ameliyat hazırlıkları önceden yapıldı. Bu virüs 5 yıl önce Bill Gate tarafından duyuruldu. Şimdi uzunca bir dönem, bu operasyon insani kırılmalarla devam edecektir.

Düşüncelerimin ardındaki emek anlaşılsın diye bir şeyler diyeceğim. Bu olup biten bana hiç yabancı değil. Zaten önceki yazılarım okunduğunda bugünlerin anlatıldığı görülecektir. Örn. 10-15 gün önce devrimci çıkışlar göreceğimizi yazıyordum. Bir hafta gibi kısa bir zaman sonrası İlerici Enternasyonal’in kuruluş açıklaması geldi.

İlerici Enternasyonal ve benzeri birlikler, tüm bilinçli bireylerin altında toplanacağı çatılardır. Çağımız hem krizler çağıdır hem de devrimci dönüşümler çağıdır. Yani insani ilerleyiş mümkündür. Son otuz yıl gibi, gerici bir çatı altında yaşamıyoruz. Tilkilerin, tavuk kümeslerinde bekçilik yaptığı zamanda değiliz.

Bilinçli bireyler gerçekleri çıplak gözlerle görecektir. Yalan ve sahtecilik tükenmiştir. Ne var ki bilinçsiz insan kütleleri olup biteni hiçbir zaman anlamayacaktır. Onlar kendilerini devlete ve sermayeye teslim etmişlerdir. Kötülükler açıkta olacaktır. Örn. İngiltere siyaseti, sürü bağışıklığı diyerek, yaşlı ve hasta insanlar ölsün dedi. “Pardon da insan sürü değildir. İnsan üzerinde on binlerce yıllık insani birikim var” diye itirazlar gelmeliydi.

İsrail siyaseti, gençler ve sağlam insanlara öncelik tanıyarak, yaşlı ve engellilere, solunum gereçlerini zamanında vermedi. Bu nasıl bir ırkçı zihniyet? Çağ devrimcidir ve bunlar sorgulanacaktır. Müdahaleci insan sahaya çıkmıştır ve çıkmaktadır. Devletlerden kuşkulanan bireyler, zorunlu aşıya itiraz etmiştir. Devletler, bunun üzerine aşı ve cip uygulamalarının zorunlu olmayacağını açıklamak zorunda kaldılar.

Devrimci dönüşümler, bir sınıfın önünün açılmasıdır. Olmakta olan dönüşümler ise insanı dışlayıcı bir tarz izlemektedir. Bu dönüşümler, devlet ve sermayenin önünü açmaktadır. İnsanı kırarak kendilerine yol açan devlet ve sermaye, insanın kaderiyle oynamaktadır. Bir devrime, devrim diyebilmemiz için o devrimin önünde insan görmeliyiz. Dönüşümler, bir devrim yapmak istiyoruz diyen öncüller eşliğinde gerçekleşmiyor.

Evet, araftayız. Günahkârlar sırat köprüsünden geçemeyecektir. İnsanı angaje eden ilişkiler, insanı kör edecektir ve etmektedir. Körler kıldan ince köprüden geçemezler. Son otuz yılı karanlık odada geçiren insan, görme özelliğini yitirmiştir. Evet, karanlık çağdan çıkmış bulunmaktayız. Karanlık odada insanlar yanlışa bulaşmıştır. Virüs, insanın kendi yanlışlarıdır ve insanın kendisindedir. İnsan bu yanlışları söküp atmadığı sürece insanın kendi kurtuluşu söz konusu değildir. İnsanın fiziki veya ruhsal ölümü çok farklı değildir.

Bir başarı, bir zafer görmek istiyorsak, insani ilerleyişin gerçekleşmesi yeterlidir.

Yazının başında “Nasıl bir devrim” diye sormuştum, bu soruya şöyle yanıtlayalım. İlk devrim, insanın gözlerinin açılmasıdır.

About admin

Check Also

ABD Emperyalizmi ve “Siyonist Krallık”-M. Taş

Filistin’deki çatışmaların kökeni…ve barış1 ABD’nin dünyada “kaos” yaratarak Rusya ve Çin’e karşı hegemonyasını sürdürme stratejisi, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com