DW “insanlar, cip taktıran ve taktırmayan diye ikiye ayrılacaklar.”
İnsanlara cip taktırılacağı bir süredir söylenmektedir. Şimdi bir adım daha ileri attılar. Ciple birlikte yaptırımlar da gelecektir.
Cip taktıranlar, devletlerden vatandaşlık maaşı alacaklar. Vatandaşı olmadığı halde herhangi bir ülke bireyi, kendi ülkesine ait cip’i takmayı kabul ederse o ülkenin vatandaşı sayılacaktır. Bunun tersi, herhangi bir ülkenin vatandaşı, cip taktırmadığı halde, vatandaşlık imkânlarından yararlanmayacaktır.
Cip taktıranlar, kendisini ekonomi politiğe teslim edecek, taktırmayanlar ise özgür kalacaklar, ancak bu özgürlük bedelsiz olmayacak. Bireyin ekonomi politiğin imkânlarından yararlanması kısıtlanacaktır.
Çok daha önceden tarihe karışmış olan ulus devletlerin bitişi, şimdi teyit edilmiş olacaktır.
Avrupa ya da Amerika’da geri kalmış ülke bireylerini, geri kalmış ülkelerde de Avrupa ve Amerikalı bireyler görülebilecektir. Dil, sorun teşkil etmeyecek, zira beyine takılacak olan bir ciple istediği dille iletişim kuracaktır.
Cip taktırmayacak bireyler, kendi imkânlarıyla istedikleri ülkelerde kalmış olacaklardır. Ancak bunun için kendi imkânları olması gerekmektedir. Zira yaşam gereçleri karşılıksız olmayacaktır.
Özgür bireylerin karşısında ordu ve polis gücü pek olmayacaktır. Cip olmadığı için bariyerlerle karşı karşıya kalacaktır.
Bariyerler ya ciple ya da kripto paralarla açılacaktır. Özgür kalmayı yeğleyen bireyler, kripto paraları inceleyip, bugünden sahip olmalılar. İleri ki zamanlarda kripto paralara erişim oldukça zor olacaktır.
İki farklı insan, iki farklı devlet biçim, iki farklı ekonomik biçim göreceğiz.
Cip taktıranlar ve Özgür bireyler.
Cip taktıran insan için her şey çok kolay olacaktır. Onun sağlık sistemi kontrol altında olacaktır. O hata yaptığında ya da bozulmalar olduğunda uyarı alacaktır. Cip taktırmanın sadece iki sakıncası var. 1- İnsani dinamizme ihtiyaç olmayacağı için zaman içinde dinamik karakter kaybolacaktır. İnsan rüya gibi yaşayacak. 2- Kontrol altında olan insanı, kontrol eden yapay zekâ, gerekli durumlarda ölüme gönderecektir. Bazen de istediği deneylerde kullanılacaktır. (Kobay)
Özgür bireyleri ise dinamik ve meşakatli bir hayat beklemektedir.
Dinamik derken, insanın önüne birçok bariyer getirilmiştir. İnsanın kendi gayretiyle ve sahip olduğu şifrelere sürekli değer yüklemesi için onu dinamik bir hayat beklemektedir. Değer yüklenmesi, bazen kripto para ile bazen emek sayesinde olacaktır. Kripto parayı değerli tutabilmek bir akıl meselesidir.
Meşakatli derken ise insan kendi kaderini kendi eline alacaktır. Bu o denli kolay bir şey olmayacaktır. Hem fiziken, hem de zihnen çalışmak zorunda kalacaktır. Sağlık sistemi cip takmamış bireylere yardım etmeyebilir. Para kazanabilmek o denli kolay olmayacaktır. Cip takılı olmadığı için vatandaşlık maaşı olmayacaktır. Çalışma ise saatle ve saat karşılığı ücretle olacaktır. Cip taktıranlar, keyifle gezerken özgür bireyler, köle gibi çalışacaktır. İlginç değil mi özgür bireylerin köle, kölelerin ise özgür görünüm vereceği, bir dünyaya evriliyoruz. Gerçek efendiler köle gibi, gerçek köleler ise efendi gibi görünecek.
Bilgi ekonomisi ve Sermaye ekonomisi
Günümüzde neredeyse tüm bilimlerin yok olacağı bir çağa evrilmekteyiz. Bu çağda bilgi birikimi, tüm ihtiyaçlara karşılıksız yardımcı olacak kapasiteye sahiptir. Örn. İnternet yazılımları ile eğitim mekaniği işletilebilir. Bunun için ayrıca sermaye gerekmiyor. Sermayesiz işleyecek olan eğitim ekonomisine bilgi ekonomisi diyebiliriz. Bu örnekleri, tüm sektörlerde görebiliriz. Sermaye üzerine kurulu tüm sektörler tasfiye edilebilir. Bilgi ekonomisinde de para fiziki olarak olmayacaktır. Para bilgi olacaktır. Bireyler, sahip oldukları değerlerin bilgisini internet yazılımlarına vermek zorundadır. İhtiyaçlar, ancak bu bilgi sayesinde temin edilebilir.
Sermaye ekonomisinde okul örneği şöyledir. Sermaye sahibi bir okul yapar. Okula öğretmen istihdam eder. Bu eğitim sistemini öğrenci velilerine satar. Buna sermaye ekonomisi diyoruz. Parasız görünen devlet okulları da sermaye ekonomisidir. O okulların sermayesi, devlet tarafından (vergi mükellefleri) karşılanır. Oysa online eğitimle bir internet yazılımı hiç parasız bu eğitim sistemini gerçekleştirebilir ve öğrenciler de ayni eğitimi alır. Buna da bilgi ekonomili eğitim, diğerine ise sermaye ekonomili eğitim diyoruz.
Sermaye ekonomisi, gerçekte bir soygun ekonomisidir. Örn. faizciliğin bir anlamı yoktur ama yine de bankacılık dayatılıyor. Devlet ve diğer tüm sektörlerin neredeyse %90 tasfiye edilmesi gerekmektedir. Buna rağmen, okul örneğinde olduğu gibi veli ve vergi mükellefleri soyulsun diye sermaye ekonomisi işletilmektedir. Sermaye ekonomisinde sermaye dar bir alana çekilmiş ve o alanda soygun olmaktadır.
Bilgi ekonomisinde sermaye yoktur. Bilgi ekonomili toplum, değer toplumudur. Eş değerler birbirleri ile değişirler. Değerlere ait bilgiler tüm toplumun konsesü ile belirlenmiş ve kişilerin özel şifreleri ile kilitlenmiştir. Kişiler ihtiyaçlarını eş değerlerle takas edeceklerdir. Aldanma veya aldatma olamaz. Yani soygun yoktur. Çok kısa anlatmaya çalıştım. İleri ki yazılarımda bilgi ve sermaye ekonomisini daha çok açacağım.
Basit ve kısa anlatımla devlet biçimleri
Bilgi ekonomisinin devlet biçimi neredeyse tümüyle tasfiye olmuş ya da birçok işi gönüllülere verilmiş bir devlet biçimidir. Bilgi ekonomisinde kazanç yoktur. O nedenle vergi de yoktur. Vergi olmadığı için devlet finanse edilemez. Çok az istihdam o da ortak fonlardan karşılanacaktır. Nasıl ki belediyeler su parası ile geçiniyor. Devletler de seyahat ya da diğer erişimlerden alacağı paylarla kendilerini finanse edecektir.
Sermaye ekonomisinde öyle değildir. Sermaye ekonomisi, soygun üzerine işlediği için soygundan elde edilen sermayeden pay alacaktır. Devletler bu soygunlardan aldıkları paylarla finanse edilmektedir. Bu böyle devam ederse toplumlar çıplaklaşır, devletler ise obezleşecektir. Zaten bugünde öyle olmuş veya olmaktadır. Tabi buna obez şirketleri de eklememiz gerekmektedir. Hem devletler, hem de obez şirketler bu şekilde bir süre daha yaşayabilir. Bir süre sonra da çok kötü şeyler tezahür edecektir. Ayni bugünler olduğu gibi…