Mutabakat, üretim güçlerinin şartlandırdığı ve buna karşın kendisi de bu üretim güçlerini şartlandıran karşılıklı ilişki biçimidir.
Üretim güçleri, dayattığı ve kendisine dayatılan şartlar karşılığında çalışmaya rıza göstermiştir.
Burada özgür irade bulunmamaktadır. Üretim güçlerinin gelişmişlik derecesi, çalışmayı zorunlu kılmaktadır.
Demek ki demokrasi özgürlük toplumu değildir. Demokrasi, çalışmanın zorunlu olduğu toplumsal biçimlerdir.
***
Marks’ın zamanında demokrasi
Kapitalizm, henüz emperyalizme evrilmemişti.
Tekeller ve tröstler, henüz ortada olmasa da sermaye nispeten gelişmişti. Bu süre işçi sınıfının gençlik çağı (ergenlik çağı) gibiydi. Asıl gerçeği henüz görememiş, hem kavga ediyor, hem de çalışmayı sürdürüyordu.
Marks ve Engels, yayınladıkları manifesto ile mutabakatı ortadan kaldıracak, yani demokrasiyi ortadan kaldıracak belgeyi işçi sınıfının eline vermişti.
İşçi sınıfı, ilk devrimi ile bunu gerçekleştirdi. Paris komünü işçi sınıfı devrimiydi. Demokrasi yok komün vardı. Ancak komünün öncüleri devrimi ilerletmekte çok zorlandılar. Zira üretim teknolojilerinin gelişmişlik derecesi kendilerine yardımcı olmuyordu.
Yeniden üretim için sermayenin devreye alınması gerekiyordu. Oysa onlar bankaya el koymamıştı. Hammadde alamıyorlar, komüncülerin ihtiyaçları karşılanamıyor. Esnaf, komüncülere tavır alıyor. Yaşanılan çağın en tatlı yönetim tarzı oluşmuş, ancak nesnel dünya kendilerine yardımcı olmuyordu. Komün demokrasi değildi. 70 günlük çok güzel bir rüya gibiydi.
***
Emperyalizm çağında demokrasi
İşçi sınıfı, ergenlik çağını atlatmış, çok savaşlar vermiş ve gözünü açmıştı.
Sermayenin tröstlerde toplandığını gören işçi sınıfı, şartlandırdığı karşılıklı ilişki biçimleri ile uzun vadeli mutabakatlar yapabilecekti. İşçi sınıfı için ufukta demokrasi görünüyordu. İşçi sınıfı, burjuvalarla birlikte “eşit haklara” sahip olacaktı. Bu eşitlik biçimseldi. Gerçekte sermaye sahipleri, sahip oldukları sermayenin enerjisi ile işçilere kıyasla çok daha özgür olacaktı.
Krizler ve Pazar paylaşım savaşları, mutabakat koşullarını zora soksa da 1945 sonrası, mutabakat koşullarının işlediği uzun vadeli bir demokrasi dönemi yaşanmıştır. Bu demokrasi, sermaye yoğun bir demokrasi olduğu için işçi sınıfını kendisine yabancılaştırmış ve devrimi gündeminden çıkarmıştı. İşçi sınıfı, Paris’teki geçmişini unutmuştu. (bu çok kötü bir şeydi)
***
Sovyet devrimi, sosyalist demokrasi
Devrim öncesi, Rusya’da bir yandan feodalizm çözülüyor, diğer yandan kapitalizm gelişemiyordu. Zira tepede Çar’ın varlığı sermayenin bir arada toplanmasına engel oluyordu. Dağılan sermaye, yeniden üretimin koşullarını oluşturamıyordu. Karşılıklı ilişki oluşamıyordu. Şubat devrimi sonrasında mayıs ve temmuz ayları arasında yani 2 ayda 430 fabrika kapanmıştı. Bu, o çağ için çok önemli bir rakamdı. Sermayenin önü açık değildi.
İşçi sınıfı mutabakat yapmak ve demokrasi istiyordu. Burjuvazi buna yetkin değildi. 1905 burjuva devrimini bile yaşatamamıştı. En sonu Bolşeviklerin önderliğinde bir mutabakatla ekonominin önü açılıyor ve demokrasi kalıcılaşıyordu. İşçi sınıfı kendi eliyle sermayeyi komünist partisine teslim etmişti. Komünist partinin şahsında emek ve sermaye mutabakat sağlamıştı.
Buradaki demokrasi, emperyalist ülkelerdeki demokrasiye kıyasla daha toplumsal bir içerik taşıyordu. Zira komünist parti üyeleri, çok daha geniş insan kitlelerine tekabül ediyordu. İçerik sermaye yoğunluk olsa da biçim işçi sınıfı demokrasisiydi. O nedenle toplumun geniş kesimleri komünist partisine küskün değildi. Bir başka güzellik ise sosyalist ülkelerde yabancılaşma daha yavaş ilerliyordu. Eski sosyalizmin nispeten de olsa güzellikleri vardı.
Sosyalist demokrasi, daha fazla insanı içine alarak ilerleyebilirdi. Sosyalizm düşmanı olmayan ancak farklı fikirleri olan partilere eşit haklar tanınabilirdi. Seçilenler geri çağrılabilirdi. İşçi sınıfı bu mutabakatla sermayenin tasarrufunu komünist partisine teslim etmişti. Sermaye, insana yabancıdır. Komünist partisinde bozulmalar olduysa bunun nedeni sermayedir.
İyi bir sosyalizm, nasıl olurdu tartışması, beyhude bir tartışma olur. O zamanın koşulları, ancak bu kadarını gerçekleştirdi. Emek ve sermayenin bir arada olacağı sosyalizm, tabi ki doğru bir sosyalizm olamazdı. O sosyalizm, emek ve sermaye mutabakatıdır. Sosyalizm, şeytanı yanında taşımıştı.
***
Marks’ta demokrasi yoktur.
Marks, komünizme geçişi, devrimci dönüşümler dönemi olarak önermiştir. Bu da proletarya diktatörlüğüdür. Burada mutabakat ve karşılıklı ilişki yoktur. O nedenle Marks’ın sosyalizmi bir mutabakat toplumu değildir. Daha doğrusu ekonomik toplum değildir. Devrimle birlikte, mülkiyetlerin sermaye karakterine son verilecektir. Bu sosyalizmde mutabakat olmadığı için bu sosyalizmde demokrasi de olmayacaktır. Ancak bu sosyalizmde doğum lekeleri olacaktır. Bu lekelerden birisi devlettir. Devrimle birlikte devlet ortadan kalkmayacaktır. Ancak devletin siyasal yanı budanmış, kendince yaşamı düzenleyen bir örgüt olacaktır.
Bilinç ve teknoloji ilerledikçe devlette giderek silikleşecek ve kaybolacaktı.
***
Türkiye sosyalistleri ve demokrasi:
Tam bir fecaat, neredeyse tapılacak bir toplumsal biçimdir.
Oysa demokrasi, emek ve sermaye mutabakatını onaylar.
Emek ve sermaye birlikteliği, gerçekte emeğin sömürülmesini gizlemektedir.
İşçi sömürüldüğünü göremediği için uzlaşmaktadır. Sömürünün görüldüğü yerde mutabakat olmaz.
Bilincin ve teknolojinin ilerlediği bu zamanda devlete ihtiyaç azalmıştır.
Devleti ele geçirmek değil, alt kategoriye düşürmek önemlidir.
Sosyalist bilinç, kendini güncellerse devletten demokrasi istemek ahmaklığını da terk eder.
Öncelikle demokrasi kavramının tanımını yapmak gerekiyor…