Üç model üstüne tartışma çağrısı yaptıktan sonra, bununla nasıl başa çıkacağımı kara kara düşünmeye başladım. İlgi uyandırmak, geniş bir tartışma başlatmak sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Modelleri tanıtmadan önce, tartışmanın yararı hakkında ve karşılaşacağımız sorunlara ilişkin düşüncelerimi belirtmek istiyorum.
Bilindiği gibi Demokrasi için Birlik Dayanışma, hiçbir partiyle bağı olmayan yaklaşık 5 bin üyesi olan küçük bir platform. Burada sosyalizmin geleceğine ilişkin önerilen modelleri tartışmak, farklı yönlerden dezavantajlıdır. Öncelikle, soldaki parti, grup ve kişilerin, politik inisiyatifi kaybet korkusuyla önyargılı hareket edebileceklerini tahmin ediyorum, tartışmalardan uzak durarak etkisizleştirmeye çalışabilirler. Sadece bunlar değil, facebook ve Tweeter’de belli bir çevre edinen ve bazen sayfamızda fikir beyan eden birçok arkadaş demokrasi ve sosyalizm hakkında var olan bilgilerini sorgulama gereğini duymayabilir, türbinlerde oturabilirler.
Tarif etmeğe çalıştığım grupların içinden, tarihi TKP geleneğinden gelenlerin nasıl tutum takınacaklarını merak ediyorum. Sovyetler yıkıldıktan sonra, teorik çalışmaların dumura uğradığı yıllarda, sınıf mücadelesinin bittiği, Marksizm denen teorinin iflas ettiği konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşayanlar hiç de azımsanacak ölçüde değildi. Onlara göre o tarihsel yıkımdan sonra, mücadele, sınıflar üzerinden değil, insan ve çevre üzerinden yürütülmeliydi. Sanki hiçbir yenilgi yokmuş gibi hareket eden sol partilerle bağlarını kopardılar, günlük örgütlü mücadeleden uzaklaştılar. Bugüne kadar bu arkadaşların söylemleri bir zemine oturuyordu, şimdi durum değişti. Teorik tartışmalarda yeni bir sayfa açıldı. Marksizmin temel paradigmaları dijital teknoloji kullanılarak, çevreyi ve insanı koruyan teorik modeller geliştirildi. Bunların tartışmaya açılması, bu arkadaşların ilgisini çeker umarım.
Emek ve Özgürlük İttifakına ve Sosyalist Güç Birliği’ne bağlı kadroların tartışmalara nasıl tepki göstereceğini sabırsızlıkla bekliyorum. Farklı konumundan dolayı HDP’yi bir yana bırakırsak soldaki bu iki ittifakı oluşturan ‘Marksist ve Marksist-Leninist partilerin önlerine programlarını geliştirecekleri yeni fırsatlar doğuyor. Elbette bu, hemen bugünden yarına olacak bir iş değil. Önce tabanlarında faaliyet yürüten arkadaşların, hiçbir önyargıya kapılmadan sabırla tartışmaları izlemeleri başlangıç için bence yeterli.
Solda, bağımsız hareket eden çok sayıda ilerici aydın, bu tartışmaların sonu nereye varır? Yeni bir parti kurulur mu, yine reformizm mi öneriliyor gibi belirsizlikten kaynaklanan sorular nedeniyle sesiz kalmaya öncelik verebilirler? Marx ve Engels’in şu sözleri pozitif düşünmelerine yardımcı olur diye düşünüyorum. Devrimci hareketi, “Mevcut durumu geçersiz kılan ve aşan gerçek harekete komünizm diyoruz.” Şeklinde net bir tanım yaptıklarını unutmayalım. Ne anlama geldiğini açarak, solda sıklıkla düşülen hatalardan birinin altını çizelim. Devrimci sosyalistlerin amacı, işçi sınıfı ve emekçi halk yığınlarının politik pratiğine yabancı bir ideal, peşin hükümlü bir model dayatmak olmamalı. Ancak bu söylediklerimiz sosyalist geleceğe yönelik tartışmaya sunduğumuz modellerle çelişmediğini belirtmek gerekir, çünkü üç model gerçek verilere dayanarak kapitalist üretim ilişkilerini geçersiz kılmayı ve onu aşmayı amaçlıyor. Sözü geçen üç proje, geçen yüzyılda yapıldığı gibi, tarihin akışını sübjektif iradeyle değiştirmek gibi diyalektik olmayan bir düşünceden hareket etmiyor. Tam da Marx ve Engels’in dediği gibi gerçek verilere dayanarak tarihin akışını düzenleme olanaklarına parlak bir ışık tutuyorlar.
Tarihsel düzenleme son derece karmaşık zor bir görevdir. Emekçi sınıfların ittifakları ve politik hegemonyasıyla gerçekleşmesi düşünülen politik devrimden hemen sonra siber matematik, logaritma ve bilgisayar teknolojisinin alt yapısını oluşturduğu demokratik planlamanın işlerlik kazanmasıyla insanın ve canlı doğanın yaşamının üst bir aşamaya taşınabileceği düşünülüyor. Bu yüzden kapitalizm sonrası toplumda; para, ücret, yeniden üretimi ekonomik büyüme ve pazarın nasıl değişime uğrayacağı gibi yaşamsal sorunlar yoğun teorik tartışmaların merkezinde olacak.
Tarihsel düzenlemeyi gerçekleştirecek sosyalist kuruculuk, aralıksız teorik araştırma ve geliştirme faaliyetlerine dayanır. Teori sosyalizm uğruna yapılacak mücadele kadar değerli olduğunu Lenin, Engels’ten Ne Yapmalı eserinde alıntı yaparak hatırlatır. Teorik mücadele, siyasi ve ekonomik mücadele ile aynı önemde olduğunu belirtirken, “Bilim olduğu için sosyalizm, üzerinde aralıksız çalışmayı gerektirir.” Sosyalist demokrasi patikle teorinin karşılıklı diyalektik etkileşimine muazzam kaynak sağlar, işçiden öğrendiğini işçiye vererek sosyalist teoriyi canlı tutar.
“Pratik deneyimler, teorinin üretici matrisi değil, düzelticisidir. Teorinin deneyimle başlayıp bittiğini iddia eden ampirizm, deneyimin kesin olarak konuştuğunu ve derslerinin tartışılmaz olduğunu varsayar.” (G. Barcena) Ancak deneyim belirsiz ve bize öğretmesi gereken şey ancak teorik çalışmalar sonucunda ortaya çıkar.
Ek olarak, bu tür deneyler milyonlarca emekçi inanın enerjisi ve çabasıyla oluşur. Devrim niteliğindeki süreçler, bildiğimiz laboratuvar deneyleri değildir. Daha iyi dünyalar inşa etmek, hayatlarını riske atan emekçi halkların devasa çabalarını gerektirir. Teorik çalışma yoluyla onlardan dersler çıkarmak ve pratiğe dökmek Marksistlerin görevidir. Bu teorik araçtan vazgeçmeyiz ve demokratik sosyalist/komünist toplumu inşa etme devrimci görevine katkıda bulunmama lüksünü hiçbir şekilde göze alabilecek durumda değiliz.
Türkiyeli Marksistlerin kontak kurabileceği üç araştırma merkezi, tam da bu bilinçlendirme için materyal üretiyor. Cibcom (Siber Komünizm), Association for the Design of History (Tarih Tasarımı Kurumu) veya the Next System Project ( Sonraki Sistem Projesi ) gibi grupların yürüttüğü araştırma ve yaygınlaştırma çalışmaları kendiliğinden yürümüyor, geniş ilgi alanlarına sahip. Hiç zaman kaybetmeden bunlara benzer merkezler Türkiye’de kurulabilmeli ve DNA’mıza uygun sosyalist modeller üzerine çalışılmayı gündemde tutmak hayati önemdedir. Nerede, nasıl ve kimler tarafından yapılmalı sorusuna cevap aranmalı.
Önerilen üç sosyalist modelin uygulanabilirliğini tartışmalarla öğreneceğiz. Ancak sorunu farklı merkezlerde bağımsız tartışmak yerine, farklı geleneklerden gelen sosyalistlerin biraraya gelmekten başka seçenleri yoktur. Ve tüm bunlar, muhafazakar liberallerin ileri sürdüğü kapitalizme “Alternatif Yoktur” sloganının karşısında post kapitalist gerçekçi alternatiflerle çıkmak umut verici olacaktır.
-GONZALO BARCENA. Üç sosyalizm mi? Post-kapitalist modeller arasında bir tartışma, Vientosur. 15 EKİM 2022