Anılar / Gözlemler / İzlenimler
GEÇMİŞTE, İZMİR’İN İŞÇİLERİ, EMEKÇİLERİ, İLERİCİ İNSANLARI; DÜĞÜNE BAYRAMA HAZIRLANIR GİBİ, GÜNLER ÖNCESİNDEN 1 MAYIS’A HAZIRLANIRDI…
1 Mayıs’ların, toplumsal mücadele tarihimizde olduğu kadar, geçmişteki sosyal ve kültürel yaşamımızda da önemli izleri vardır. 1 Mayıs’larla ilgili anılarımız, geçmişte yaşadıklarımız, yaşananlar, hiçbir zaman unutulmaz, unutulmamalıdır.
O dönemlerde, işçilerin, emekçilerin yoğun olduğu bütün kentlerde olduğu gibi, İzmir’imizde de çalışanlar, ilerici-yurtsever insanlar, günler öncesinden 1 Mayıs’a hazırlanmaya başlardı. Bu hazırlıklarda, başta DİSK ve bağlı sendikalar olmak üzere, demokratik kitle örgütleri, meslek kuruluşları, kadın-gençlik örgütleri önemli rol üstlenirdi. İzmirli işçiler, emekçiler ve ilerici insanlar, tıpkı bir düğüne ya da bayrama hazırlanır gibi, 1 Mayıs kutlamasına hazırlanırdı. 1 Mayıs, bizlerin, hepimizin, emekçilerin ve emekten yana bütün insanların ortak mücadele günüydü, bayramıydı.
1 Mayıs’ın kitleselleştiği ve tüm çalışanlara mâl olduğu 1970’li yılların toplumsal ve siyasal hareketliliği, belleklerimizde derin izler bırakmıştır… O dönemi bilmek, her daim anımsamak ve yaşananları unutmamak, ayrıca geleceğe ve gelecek kuşaklara aktarmak önemlidir.
1970’li yıllarda; 12 Mart karanlık döneminde yaşanan acılar, sınıfsal ve siyasal harekette görülen duraksamalar, gerilemeler; aslında bir yandan kendi karşıtını da yaratıyordu. Toplumsal muhalefet giderek güçleniyor ve kendisine yeni alanlar, yeni kanallar arıyordu. Kısacası hayat kendi diyalektiğini örüyordu… 12 Mart’ın mağdurlarından işçi sınıfı, sendikal alanda tercihini yapmış tüm gücüyle DİSK’e sahip çıkıyor ve onu güçlendirmeye, büyütmeye çalışıyordu.
1970’li yıllarda İzmir’in sanayisi ve işçi hareketi
1970’li yıllar, İzmir sanayisinin ve dolayısıyla işçi hareketinin en canlı, dinamik ve hareketli dönemiydi. Özellikle Alsancak bölgesi başta olmak üzere kentin merkezi ve yakın çevresi, çok sayıda işçinin çalıştığı fabrikalarla doluydu. Alsancak, günümüzde varsıl insanların yaşadığı bir semt olarak bilinir. Halbuki o yıllarda, özellikle de semtin arka tarafları tam bir işçi, emekçi yatağıydı…
İsterseniz başlıca fabrikaları hemen anımsamaya çalışalım. Konak ve Basmane çevresinde Tekel’in ve özel işletmelerin tütün depoları vardı. Atatürk Spor Salonu’nun çevresinde yaprak tütün bakım atölyeleri ve tarihi sigara fabrikası, sanki her daim nöbette gibiydi. Kahramanlar tarafında da Tariş pamukyağı ve zeytinyağı kombinaları ile Yemta bulunurdu. Alsancak tren istasyonunun çevresinde demiryolu işçileri mevzilenmişti. Stadın önünden Halkapınar’a doğru yönelince, yolun sol yanında Tariş incir, zeytinyağı işletme ve depoları, Tariş üzüm ve sirke işletmesi vardı. Yolun sağ yanında da yine asırlık Şark Sanayi kumpanyası ve Sümerbank fabrikaları bulunurdu. Daha ileride Tekel şarap fabrikası ve palamut işletmeleri, Alsancak’ı Halkapınar’a bağlardı. Bayraklı’ya doğru yönelince de sırasıyla Piyale, Kula Mensucat ve Turyağ fabrikaları İzmir’in simgesi gibiydiler. Bu fabrikaların büyük bölümü üç vardiya çalışır ve çok sayıda emekçiyi barındırırdı.
Şimdilerde bunların hemen hiçbiri yok. Buraları anımsayınca ve kentin bugün ulaştığı nüfusu göz önüne alınca, işsizlik sorununun ulaştığı boyutu ve sorunun yakıcılığını insan daha iyi kavrıyor.
İzmir’in toplumsal mücadele tarihinden izler, yansımalar
İşte anımsatmaya çalıştığımız bu fabrikalar, o dönem sendikal ve siyasal mücadelenin mayalandığı alanlardı… Örneğin Şark Sanayi işçilerinin uzun süre direniş yaptıklarını ve onlarla dayanışma amacıyla Atatürk Spor Salonu’nda kitlesel ve görkemli bir gece yapıldığını anımsıyorum. Tariş Üzüm ve Kula Mensucat işçilerinin o yıllardaki eylemleri de önemliydi. Yine o dönem İzmir’de yaşanan, BMC işçilerinin fabrika kapılarını kaynaklayarak yaptıkları direniş ile Metaş’taki sendika değiştirme mücadelesi, İzmir’in sendikal gündeminde önemli bir yer tutmuştu… DİSK hızla büyüyor, güçleniyor ve örgütlenme alanını genişletiyordu. Bu gelişme, işyerlerinde sendikal çekişmeleri de gündeme getirmişti. DİSK örgütlenmesini çok yönlü güçlendirirken, tabanını da hızla politikleştiriyor ve iktidarla hesaplaşmaya hazırlanıyordu.
Bu bağlamda, Eylül 1975’te ‘Demokratik Hak ve Özgürlükler Mitingleri’ düzenlendi. Bunlardan biri de İzmir’de Cumhuriyet alanında yapıldı. O gün biz İzmirli işçiler, ilericiler, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ile birlikte DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce’yi de dinleme fırsatı bulduk. Doğrusu ben Güzelce’yi ilk kez görüyordum. Meğer bu aynı zamanda son görüşümüzmüş. İbrahim Güzelce, 1976 başında, o büyük 1 Mayıs’ı göremeden aramızdan ayrıldı.
O dönem İzmir’de çok etkili bir başka kesim TÖB-DER’de örgütlü eğitim emekçileriydi. TÖB-DER İzmir Şubesi’nin 1976 yılının 21 Şubat’ında İzmir’de yaptığı yürüyüş ve miting de çok etkili olmuştu. O yıllarda miting ve yürüyüşler için önce Basmane’de tarihi çınarın altında toplanılır, oradan Fevzi Paşa Bulvarı yoluyla Çankaya üzerinden Cumhuriyet alanına inilirdi.
DGM ve Tariş direnişleri
Yakın tarihimizde İzmir aynı zamanda önemli emek mücadelelerine ve toplumsal / siyasal direnişlere sahne olmuştur. Bunların içinde, 12 Eylül öncesi dönemde yaşanan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne (DGM) karşı gerçekleştirilen direnişle Tariş direnişi önemli bir yer tutar.
Ayrıca büyük kitlesel gösteriler, siyasal mitingler, 1 Mayıs kutlamaları (özellikle de merkezi olarak İzmir’de yapılan 1979 1 Mayıs kutlaması), işçi sınıfının grevleri ve direnişleri; İzmir’in toplumsal ve siyasal mücadele tarihinin önemli sayfalarını oluşturur.
Hele 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yaşananlar; bilinmesi, korunması, unutulmaması ve geleceğe / gelecek kuşaklara mutlaka taşınması gereken önemli siyasal birikimdir. Bütün bu mücadelelerin içinde, 1 Mayıs kutlamalarının da çok önemli bir yeri vardır.
1 Mayıs, bir mücadele geleneğidir. Geçmişte yaşanan 1 Mayıs kutlamaları da bu mücadele geleneğinin en anlamlı ve en önemli adımlarıdır…