“Burjuvazi tarihte son derece devrimci bir rol oynamıştır. Burjuvazi, iktidara geldiği her yerde bütün feodal, ataerkil, kırsal cennet fantezilerine hitap eden ilişkileri kırıp geçirdi. İnsanları doğal âmirlerine bağlayan envai çeşit feodal bağları acımaksızın koparttı, insanla insan arasında çıplak çıkardan, duygusuz ‘peşin ödemeden’ gayrı bir bağ da bırakmadı geriye. Dindarâne cezbeyi, şövalyece tutkuyu, dar kafalı orta sınıf hüznünü, bencil hesapçılığın buz gibi soğuk suyunda boğuverdi. Kişisel onuru değişim değerine çevirerek feshetti, kâğıda geçerek kazanıma dönüşmüş sayısız özgürlüğün yerine vicdansız bir ticaret özgürlüğünü geçirdi. Sözün kısası, dinsel ve politik illüzyonlarla perdelenmiş sömürünün yerine, utanmaz, doğrudan, kuru sömürüyü koydu.”
https://www.gazeteduvar.com.tr/varligimiz-somurenlere-armagan-olsun-makale-1521189
24 Nisan muhasebesi . Çözüm Türk – Ermeni diyalogundadır. – Faik Ali Ozansoy’un edebiyat / şiir tarihimizde belirgin bir izi kalmıştır. Yüksek bürokrat olduğu için bürokrasi tarihimizde de adı geçer. Ancak edindiği en parlak orun (mevki) vicdan tarihimizdedir. Faik Ali Ozansoy o meş’um tehcir kararı alındığında Kütahya valisiydi. Merkezden gelen talimatı uygulamayı reddetti.
https://t24.com.tr/yazarlar/oguz-demiralp-x/24-nisan-muhasebesi,30757
Yahu, 1915’i anmadan az gelişmişliği nasıl açıklarsınız! Ve ayıp, Ermeni kadınının başına gelen, bırakın “Ağanın hakkı vardı yoktu” tartışmasını, Türk’ün/Kürt’ün/Çerkes’in/Çeçen’in/Arap’ın ayıbı olmayı, insanlığın, erkekliğin ayıbı. En başta feministlerin anması gerekmez mi 1915’i? Bu toplu, kitlesel tecavüzü! Selam olsun, bu vahşete hayır deyip, idam tehdidine karşın, insanları kurtarmaya çalışan vicdanlı /juste farklı inançtan olanlara. Ulusal kimlikleri tek tek saymayayım artık!
https://www.evrensel.net/yazi/88646/ermenisi-olmayan-asirete-asiret-denmez
Bu rapora göre; Türkiye’deki organize suç grupları tablosunda Alâaddin Çakıcı 428 adamıyla açık ara ilk sırada yer aldı. Çakıcı’yı 257 adamıyla Sedat Şahin, 253 adamıyla Sedat Peker izledi. Burhanettin Saral‘ın 247 adamıyla dördüncü olduğu listede, Ankaralı Kürt Ahmet lâkabıyla tanınan Ahmet Turgut 239 adamıyla beşinci, İzmir’de FETÖ Borsası olaylarının merkezinde olup halen Arjantin’de tutuklu olan Serkan Kurtuluş 207 adamıyla altıncı sırada yer buldu.
https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/mafya-operasyonlari-ve-sedat-peker-dosyasi,30680
Bir de sınıfsal boyutunu hatırlamak lazım bu teyze sözünün. Karşısındaki kadın ‘zengin görünümlü, şık giyimli olsa teyze der miydi’ sorusu düşüyor akla ve hemen hayır diyorum. Yaşı çok daha ileri olsa bile asla teyze demezdi cevabı eşlik ediyor soruya. Peki ya başörtülü olmasa? Bu da çetrefil bir soru aslında çünkü eğitimli, meslek sahibi, şık giyimli, aksansız konuşan birisi bile olsa hatta genç de olsa başörtülü kadınlara teyze veya abla hitabı çok yaygın alışkanlıklardan. Başörtülü kadınları eşit yurttaşlık haklarından yoksun bırakan politikaların sosyal yaşama yansıması, zihinlerdeki iz düşümü.
https://www.gazeteduvar.com.tr/neden-mehruze-keles-degil-de-mehruze-teyze-makale-1521216
O devirdeki Türklerin salgına yaklaşımları konusunda son derece ilginç pasajlar da var “Veba Yılı Günlüğü” adlı kitapta. (Daniel Defoe, 1660-1731) Yaklaşık bir buçuk yıl süren salgının yıkıcılığı ve şiddeti 1665 ağustosunun son haftasında ve eylülde doruğa ulaşıyor, haftada on binlerce ölüden bahsediyor yazar. Ama sonra birden seyri değişiyor; bulaşıcılık ve hastalanma sürüyor hatta bazen artıyor ama ölümler azalıyor. Öyle ki salgın başlayınca Londra’dan ayrılan Kral, Noel’den hemen sonra geri dönüyor, yeni yılda da veba bitiyor. Aşı yok, ilaç (antibiyotik) yok, sadece iyi kötü karantina uyguluyorlar.
[1961 Mülkiye girişli sınıf arkadaşım Savaş Sönmez, “bunu görmüş ve izlemişsindir ama ben yeni gördüğümden bir anımsatayım” deyip alttaki bağlantıyı gönderdi. – Teşekkürler, Savaş. -C.Ç.-] Doktor Ernesto Guevara de la Serna, namı diğer Che Guevara insan olmanın gerektirdiği onurla yaşadığından, kendi ölümünün ruhsatını da benliğinde taşıyordu. Çünkü bu dünyada hâlâ insan kalmak için tahammül edilmemesi gerekeni kavramış ve önüne çıkan seçeneklerin sunduğu en radikal biçimde hareket etmişti. Hakkında fikir sahibi olmadıkları bir devrimin prestijini bitirmek miydi amaçları? Yahut da bir devi öldürmenin gururuyla kendi sefil ruhlarını yüceltmenin derdinde miydiler? Hakikaten dünyanın gözbebeği olan güzel ve tutkuyla hayata bağlı bir adamın Bolivya’nın yoksul bir köyünde can vermiş olması mıydı bütün mesele?10 yıldan bu yana Arjantin, Venezuela gibi ülkelerde yaşayan ve o gizemli coğrafyanın kültürü kadar tarihi ve bugünü konusunda siyaset dolu birikimleri olan Gazeteci Özgür Uyanık, “Kum Saati” programında, iki ayrı kitapta topladığı Latin Amerika içerikli hayat bilgileri ve gözlemlerini ve elbette bu coğrafyadaki siyasi gelişmeleri anlatıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=9lndXmV0eLU
‘Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum?’ incelemesi 1944’de yayınlanınca iş bulması iyice olanaksız hale geldi. Aynı yıl başlatılan TKP soruşturmaları neticesinde, eşi Reşat Fuat Baraner ile tutuklandı. Baraner’in yönlendirmesi ve desteğiyle ‘toplumcu gerçekçi’ Yeni Edebiyat dergisini neşretmeye başladılar. 15 günde bir çıkacaktı. 26 sayı sürdürebildi. 1970’de, ‘Devrimci Kadınlar Birliği’nin kuruluşuna katıldı. Diğer kurucular: Zehra Kosova, Neriman Hikmet, Mediha Özçelik ve Necla Özgür’dü.
https://www.siyasetcafe.com/ali-hikmet-ince-ile-pazar-sohbeti-fosforlu-cevriye-80852h.htm
Türkiye’de ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ilk defa 1921’de kutlandı. Organizasyon, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova adlı 2 kız kardeşin eseriydi. İzmirli hanımlar, TKP – Türkiye Komünist Partisi! – üyesiydi. – Eşleri Azerbaycan vatandaşıydı! ‘Kendilerine, ‘Komitern Kadınlar Sektörü’nden – Bölümü’nden! – Clara Zetkin imzası ile ‘8 Mart Kadınlar Bayramı’nın kutlanışına ilişkin talimatname bile ulaşmıştı.’ TKP’li Süleyman Selim’in Ankara’daki bağ evinde toplanıldı. ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ kutlandı. TKP’li hanımların anılarında Türkiye’deki hemcinslerinin durumu da anlatıldı: ‘Dönemin Türk hanımları, erleri, evlatları, kardeşleriyle birlikte düşmana karşı durmuştu. Vicdanlarının sesine uyup vatan müdafaasına katılmışlardı. Hiçbir toplumsal hakları yoktu.’
Nihat Ziyalan İle Şiir Sohbeti – Adana’da Şiir Matinesi
https://www.youtube.com/watch?v=mrXCAXJHQ0Q
16 ton – Vicdan ve serbest piyasaya dair bir film.
https://independent.academia.edu/CAVLICULFAZ
Attachments area
Preview YouTube video Toplum24TV Gazeteci Özgür Uyanık ve Venezuela
Toplum24TV Gazeteci Özgür Uyanık ve Venezuela
Preview YouTube video Nihat Ziyalan İle Şiir Sohbeti
Nihat Ziyalan İle Şiir Sohbeti