Köşelerden Bir Demet (230)-Cavlı Çulfaz

İşte, kadınların 8 Mart programı…

https://www.evrensel.net/haber/427081/kadinlar-8-martta-guvenceli-is-siddetsiz-yasam-ve-orgutlu-mucadele-icin-sokakta

8 Mart’ın kutlanması yıllarca yasaklanıyor. 1975 yılına kadar… O tarihte, yine sosyalist bir örgüt olan, “İlerici Kadınlar Derneği” kadın haklarını ön plana çıkaran eylemlerini yoğunlaştırıyor, o faaliyetlerin sonucunda Türkiye’de “Kadınlar Yılı Kongresi” düzenleniyor. Bu arada önemli katkı, sosyalist hareketin öncülerinden Sabiha Sertel’den geliyor. Sadece eşi Zekeriya Sertel ile yayınladıkları “Tan” gazetesi değil, aynı zamanda bir kitap çevirisi. Avrupa’da sosyalist hareketin önemli isimlerinden August Bebel’in başyapıtı “Kadın ve Sosyalizm” kitabını Türkçe’ye kazandıran yine Sabiha Sertel.

https://t24.com.tr/yazarlar/yalcin-dogan/kadinlar-1789-paris-1857-new-york-2021-ermenek,30135

Afganistanlı kadının 8 Mart mektubu: “Benim erkek çocuğum olmadı. Ama üç kızım 100 erkekten daha yüce benim için. En büyük isteğim kızlarımın genç olması ve okulu bitirmeleri. Benim gibi kötü günler yaşamasınlar. Hiçbir kadın yurdundan ayrı kalmasın. Kadınlar kendi yurdunda mutlu yaşasınlar. Başka topraklara gitmek zorunda kalanlar oralarda dışlanmasınlar. BM, devlet ayrımcılık yapmasın. Afganistanlı, Iraklı, İranlı fark etmez; bütün kadınlar eşit olsun. Çocuklarımıza kimlik versinler. Bize “yabancı” demesinler, kendileri gibi görsünler. Afganistan’da memleketimiz, ailelerimiz var. İzin kağıdımız olabilsin, bazı zamanlar memleketimize gidebilelim, anne babamızı görebilelim. Oturma iznimiz kabul edilsin. Bizi göndermeyeceklerinden emin olalım. Mülteci kadınlara da eşit davransınlar.”

https://www.evrensel.net/yazi/88298/afganistanli-kadinin-8-mart-mektubu

Özgür Kadın Hareketi (TJA) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi’nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında bölge kentlerinde düzenlediği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı.

https://yeniyasamgazetesi2.com/yoresel-kiyafetleriyle-alana-aktilar-van/

[Yarım yüzyıl öncesinden yoldaşım Ali Erten, yolladığı iletide Mine Kırıkkanat’ın aşağıdaki yazısına dikkati çekiyor ve şöyle diyor: “Biz ta o zamanlar Uluslarası Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığımız yıllarda henüz milletin bir kadınlar günü olduğundan haberleri yoktu, ona da komünistlerin bir günü gibi bakıyorlardı. Mücadele ettik, en gericiler bile böyle bir günü kabul etmek zorunda kaldılar, şimdi de kavramın içini boşaltmakla meşguller. Ama olsun, onlara bunu kabul ettirenler içeriğini de kabul ettirirler, savaşıma devam.]

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/olumsuz-kadinlar-1818752

Ve üstelik bahar geldiğinde takoz çekme halatı ve bilhassa zincirin artık işe yaramayacağı bir yolda, bir takozdan daha zeki ve ahlaklı olmayan insanlardan ve onların çekilmez haltlarından ve bilhassa zincirlerden kurtulabilmenin imkânları daha fazla artmaz mı?

https://www.birgun.net/haber/bugun-8-mart-baharin-bitmeyen-baslangici-336701

Batı merkezli dünyanın lideri olma iddiasındaki ABD ile hızla yükselen bir güç olarak Çin arasındaki ekonomik ve askeri rekabet özellikle teknoloji alanında hızlanacak.  24 sayfalık belge ve Yapay Zekâ Üzerine Ulusal Komisyon’un 756 sayfalık “Nihai Raporu” ABD’nin birinci rakibi olarak Çin’i tespit ediyor, teknolojik gelişmeleri özellikle yapay zekâ alanında Çin’in hızla ilerlediğini saptıyorlar; ABD’nin liderliği kaybediyor olmasına ilişkin korkuları dile getiriyorlar.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/teknoloji-buyuk-resmin-merkezinde-mi-1818941

Eğer Hikmet Kıvılcımlı’nın tespitleri ışığında Kürt mücadelesi, kadın mücadelesi ve din meselesine yaklaşım gelişmiş olsaydı Türkiye sosyalist hareketinde Türkiye toplumu bugün bambaşka bir yerde olabilirdi.

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-kivilcimliyi-anmak-neden-cok-onemli-11106

Sıradan bir bireyin homofobik olmasını anlayabiliriz. Tıpkı ırkçı, kadın düşmanı, antisemit, islamofob, vb olmasını anlayabileceğimiz gibi. Ancak bu durum bu yaklaşımı temel alan bir siyasi bir örgütlenmeye, yapılandırılmış bir nefret söylemine, belirli bir grup insanı hedef göstermeye, toplumsal alanda fiili ayrımcılığa, hatta resmi devlet politikasına dönüştüğünde işin rengi değişir. Bireysel bir rahatsızlık olmaktan çıkar, toplumsal bir suç haline gelir.

https://artigercek.com/yazarlar/yigit-bener/homofobi-ve-otesi

 “Elbette konuşacaklar, elbette tenkit edecekler. Biz bu arkadaşların Meclis’e girmelerini neden teşvik ve ihzar (hazır) ettik Recep, bir oyun olsun diye mi? Hayır efendim; bilakis biz onları gayet ciddi bir düşünce ile işlerimiz hakkındaki fikir ve kanaatlerini açıkça söylesinler, yaptıklarımızı tenkit etsinler, yani, yeri boş kalan muhalefetin, bir dereceye kadar olsun, vazifesini görsünler diye Meclis’e getirdik, öyle değil mi? O halde niçin sinirleniyorsunuz, neden şikâyet ediyorsunuz? Yoksa kendinizden emin değil misiniz, icraatınızda müdafaa edemeyeceğiniz noktalar mı var?”

https://www.gazeteduvar.com.tr/baska-bir-meclis-mumkun-bitmesin-mi-hosnutsuzlugumuzun-kisi-makale-1515392

Fakat Türk siyasetine Fevzi Çakmak’ın mutaassıp görüşü hâkimdi. Fevzi Çakmak Doğu’ya yol yapmanın, Doğu’da mektep açmanın, Kürtleri elit hale getirmenin, oraya medeniyet sokmanın aleyhindeydi. ‘Bunlar uyanırlarsa istiklal fikrine kapılırlar ve vatanımız bölünür’ diyordu.”

https://www.evrensel.net/yazi/88296/kurt-yol-ve-devlet

[1961 Mülkiye girişli sınıf arkadaşım, Abdül X Hamid adlı belgesel romanın ve çok sayıda oyunun yazarı olan Şefik Onat, önce yaşamımızın nedeni ve temeli olan TÜM KADINLARA merhaba deyip, yürekten sevgilerini iletirken, salgın günlerinde canlı tiyatronun, operanın, dansın, müziğin  büyük eksikliğini hissettiğini belirtiyor, sanatçılara destek vermenin önemine değiniyor.]

https://www.kadikoyboasahne.com/etkinlik/hesteg-8-mart/

[1961 Mülkiye girişli sınıf arkadaşım İlkay Karakoç, alttaki bağlantıda Meritocracy (Liyakat) kavramıyla ilgili Michael Sandel, Michael Young, Daniel Markovits, Selina Todd ve Mamphele Ramphele’nin kitaplarına dikkati çekiyor. Kitaplarda genel olarak liyakat kavramının egemen ideoloji tarafından yarım yüzyıldır bir tuzak olarak öne çıkarıldığı vurgulanıyor, en saf ve mükemmel hakkaniyet koşullarında bile bu felsefenin başlı başına bir çözüm olmadığı, liyakatin dayandığı yetenek vurgusunun salt kişiye yorulamayacağı, toplumun da bu yeteneklere değer verip ödüllendirebilmesi gerektiği  belirtiliyor. Demek ki, paçayı kurtarmak yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz! Aslı Fransızca olan bu yazıyı GoogleTranslate yoluyla çeşitli dillere çevirebilirsiniz. İlkay’a bu önemli iletisi için teşekkür ediyorum. -C.Ç.-]

https://www.courrierinternational.com/article/courrier-des-idees-t-vraiment-ce-quon-merite

Neşe Yaşın’ın bu şiiri Sanat Emeği’nde yayımlanmıştı. Yurdunu sevmeliymiş insan / öyle diyor hep babam / benim yurdum / ikiye bölünmüş ortasından / hangi yarısını sevmeli insan? – Neşe YAŞIN

https://tabella.org/2020/06/01/biliyor-musun-benim-yurdum-ikiye-bolundu-ortasindan/

https://independent.academia.edu/CAVLICULFAZ

About Mehmet Tas

Check Also

GÜNDEMDEN BİR DEMET (4)-Admin

Türkiye iflas etti, o hâlâ ‘ben’ diyor Memleketi her alanda uçuruma sürükleyen Erdoğan, krizlerin sorumlusu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com