KİMSE DUYMASIN, KENDİ KULAĞIMA FISILDAYARAK SORDUĞUM BAZI SORULAR – CAVLI ÇULFAZ

Soru 1: Bunca yıl diyalektik düşünüp akıl yürütmeyi yeterince öğrenebildim mi? Tartışma kültürünü biraz olsun özümseyebildim mi? Neden 1978-79’larda devrimci durum var diye kıyamet koparıyordum da, şimdi bu konuda hiç sesim çıkmıyor? Kırk yıl öncesine göre acaba bugün daha az bir devrimci durum mu var? Facebook, WhatsApp üzerinden sallapati rastgele atışmaktan neden kendimi bir türlü alıkoyamıyorum?
Soru 2: 1968 yılından bu yana hep “gerçekçi ol, imkânsızı iste” diyedurdum. Şimdi kimileri bunu eski bir “sol çocukluk hastalığı” diye niteliyorlar. Tam tersine devrimci siyaset, var olan koşulları sonuna kadar zorlayıp mücadele edebilme sanatıdır diyorlar? Ne dersin?
Soru 3: İkide bir “düzen partileri” deyip yasadışılığa tapınmaktan (illegalite fetişizminden), devekuşu gibi popom açıkta, başımı kuma gömüp “devrimci lâfazanlık”tan başka bir şey yaptım mı? Şimdi Marksist partiler düzenin içinde, emekçilerden yana gerçekçi politikalar üreterek o düzeni değiştirmek için kararlılıkla mücadele eden partilerdir diyorum. Bu son söylediğimi kendim dahil kimse duymasın, ayağımı denk mi alayım?
Soru 4: Milli demokratik devrim mi, sosyalist devrim mi? CHP burjuva demokrat bir parti miydi, yoksa sosyal demokrat mı? Devrimci durum var mı, yok mu? Pratik siyasetin gereğini yapacağıma yıllarca bu konularda içi boş sözüm ona tartışmalarla havanda su dövmedim mi?
Soru 5: Bağlaşıklıklar politikası olmayan Marksist bir hareket düşünülebilir mi? Marksist partiye en yakın siyasi parti ya da hareketler hangileridir? Ben acaba “sınıf kini” sahibi şaşmaz bir devrimci olarak sadece kendimden mi yanayım? Kendi dışımdaki bazı partilere hiç yakınlık duymam mı?
Soru 6: Solun amipler gibi bölünmesine acaba nasıl katkıda bulunabilirim? Demokratik merkeziyetçi ve de aynı zamanda benmerkezci bir tekke şefi olarak hep baş olma hastalığı benim için çok da kötü bir şey mi?

About Mehmet Tas

Check Also

Avrupa solunda uluslararası dayanışma gerçeklikten çok bir yanılsamadır

Avrupa solunda uluslararası dayanışma gerçeklikten çok bir yanılsamadır Kemer sıkma politikalarının uygulandığı yıllarda, Avrupa’nın radikal …

One comment

  1. Abidin Kabak Her devrimci,nin bu soruları kendisine sorması gerekir 80 öncesi ve günümüzü kiyaslamaya çalışırsak o günün dinamik gençliği bugün tam bağışıklık kazanmış olmalı demikratik merkeziyetçi ben merkezci tutumlardan kaçınan tartışma kültürünü üst seviyeye çıkarmış olmalı
    1
    Yönet
    Beğen
    · Yanıtla · 5s
    Fergul Yucel
    Fergul Yucel İyi fikir.Başkalarından hesap sormak yerine,kendi içsesimizle kendimize hesap sormak,soru sormak daha mantıklı daha yapıcı olabilir.
    4
    Yönet
    Beğen
    · Yanıtla · 5s
    Vahit Azazi
    Vahit Azazi Soru 2 icin. nesnel kosullarla uyumlu bir siyaset yapilmali bence. soru 3. bence herkes duysun.soru 4 icin, ne o günlerde ne de bugün devrimci bir durum yoktur bence. soru 5 icin, “Sinif kini” ilkel bir seydir bence. hic bir kapitalist, kapitalist oldu…Daha Fazlasını Gör
    Yönet
    Beğen
    · Yanıtla · 4s
    Zeynel Can
    Zeynel Can Hepimizin, sorması gereken sorular..
    2
    Yönet
    Beğen
    · Yanıtla · 3s · Düzenlendi
    Hasan IyiŞu An Aktif
    Hasan Iyi uluslararası değişimler, sorunlar yaşanırken, bölgemde o kadar çok haksızlıklar yaşanırken, yaşananları yorumlamaya çalışırken bir de kendimle iç dünyamla hesaplaşıyorum… kendi iç dünyamla da mücadele ediyordum… değişimi önce kendimde başlatmalıydım, kendimi yenilemem ve günümüz koşullarına göre geliştirmem gerekiyordu… tercih den çok koşullar dayatıyordu değişim ve gelişimi, sanki ihtiyaçtı benim için… çözüm geçmişimi değerlendirip, eksiklerimi, yetersizlikleri mi belirlemek, kendim ile iç hesaplaşmaya girip, kendimi bir adım ileriye götürecek gelişmeyi sağlamaktı…en büyük eksiklerimden biri dünyayı bölgeyi kendimi yorumlayabilmek için hep ertelediğim, uzak durduğum temel bilgi kaynağı diyalektik materyalizmi öğrenebilmek… sıfırdan yeniden başlayabilmek, temeli sağlam kurabilmek…okumaya öğrenmeye araştırmaya sorgulamaya paylaşmaya başlayınca yaşamın her boyutu değişmeye başladı… insanların tercihlerine saygı duydum, kendi tercihlerimin oluşması gelişmesi başladı… kendi tercihim olmayan bir çok konu ile karşılaştım, açık kapalı yaklaşımları yaşadım… bir yığın ön yargılar, bir sürü feodal yaklaşımlar, sistemin ağzı ile konuşanlar, kendi bilgi birikimlerini bile sağlıklı kullanamayanlarla mücadele ettim… ayakta tutan, yaşamda duruşumu belirleyen bilginin temelleri idi… maya sağlam olunca yaşama bakış da sağlam oluyordu… yaşama karşı duruşum korkusuz olmuştu, yanlış olduğunu düşündüğüm tüm düşüncelerimi açık açık anlatabiliyor olmam, kendime eleştirel bakabilmemi sağladı, kendime yapılmasını istemediğim her konuya karşı çıktım, karşı çıkış fayda vermeyince onun gibi davrandım, hemen karşı tepki aldım, ama düşünemedi, anlayamadı karşımdaki, olsun bir gün mutlaka anlayacaktır dedim…
    2
    Yönet
    Beğen
    · Yanıtla · 2s
    Mehmet Nazım öztürk
    Mehmet Nazım öztürk o yıllar, kanı deli gibi akan gençlerdik…sene 1972 olsa gerek 17 yaşındaydım, tüm sülalem hapis’de…tabiri caiz ise, ailede, en yaşlı hapis’de olmayan erkek ben vardım dışarıda..Meşhur THKP/C , THKO yılları…Baba dostu Sabahattin ağabey vardı..T.İ.P. üyesi, onun evine gitmiştim bir vesile…Bana o yaşımda oturdu, goşiz’mi anlattı, yumuşak bir dil ile, tarih den örnekler verdi, gururumu kırmadan..Kulağıma küpe olmuştu…”Hızlı devrimci” hiç bir guruba dahil olmaman da çok etkin olmuştu bu ”kulağıma küpe” olanlar…O yıllar, kanı deli gibi akan gençlerdik ve bizlerin bir dolu Sabahattin ağabeyi yoktu o zamanlar..Şimdi yaş kemale erdi, ”Sabahattin ağabeylerden” bol bir şey yok ortalıkta.. Ama ”kanı deli gibi akan” gençlik de yok ne yazık ki…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com