TKP’nin Kuruluşunun 100. Örgütlü yaşamını sonlandırmasının 40. Yılı
Yasallaşma, Birleşme, Yenilenme…
Her işte bir hata vardır. Bir yerde bir iş yapılıyorsa orada mutlaka hata yapılır.
Hata yapılmıyorsa orada iş yapılmıyor demektir. Bu nedenle Mühendislikte
“Hata payı” diye bir kavram vardır. Binaların, makinelerin yapımında
Hesaplarda mutlaka bir “hata payı” bırakılır
Yine insanın bulunduğu yerde yanlış da, hata da, zaaf da, ihanet de vardır.
Bu insanın iradesinden bağımsız, doğasındadır. Elverişli koşullarda bunlardan
Herhangi birinin ortaya çıkarma potansiyelini taşır insanoğlu.
Parti yaşamımızda tüm bunlara yakından tanık olduk…
Yanlışlıklar, zaaflar, döneklik, ihanet…
Şaşırdık mı?
Şaşırmadık… İnsanoğlu bu.
Türkiye Komünist Partisinin hamuru da mayası da ham maddesi insandır.
Bu nedenle yukarıda sayılan bütün özellikler bünyesinde potansiyel olarak mevcuttur.
Yanlış da Zaaf da ihanet de…
TKP insan ile iş yaptığı için yanlış yapma potansiyelini doğal olarak bünyesinde taşır.
TKP tarihi fedakarlıklar, özveriler, kahramanlıklar olduğu kadar zaaflar,
ihanetler, yanlışlar tarihidir.
Ömrünün 60 yılından fazlasını ağır illegalite koşullarında geçirmiş bir
partinin tarihinin, fedakarlıklar, özveriler, kahramanlıklar olduğu kadar,
zaaflar ve ihanetler, yanlışlar ile yazılması son derece olağandır.
Bizlerin yapabileceği geçmişte yaşanmış, yapılmış olmuş bitmiş,
aktörleri bugün hayatta olmayan tüm yaşanmışlıkları geriye dönük
düzeltmek onarmak, hayatta olmayan aktörlerinden hesap sormak
mümkün olmamakla birlikte tüm bu yaşanmışlıklardan ders çıkarıp,
tekrar etmemek ve ihanetleri tarihe not düşmektir.
Prensip olarak yaşamadığım tanığı olmadığım olaylar ile ilgili çok güvenilir,
somut kanıtlar olmadığı sürece temkinliyimdir. Tarihi yazanlar genellikle
kendileri tarafına toleranslı yazar. Yaşanmışlıkları halk ifadesi ile;
“ Kendi tarafına yontar. Bu nedenle yazılı tarihin benim için
güvenilirliği zayıf, tartışmalıdır.
Yaşayarak içinde yer alarak tanık olduğum TKP geçmişini bulabildiğimiz
kadar yazılanlardan, varsa canlı tanıklarından dinledik. İllegal bir parti
için tüm yazılanlar ve canlı tanıklıklar ile yaşanmışlıkları açıklamak güç
ve sorunludur. Bu nedenle aynı olayların birkaç farklı anlatımı ile yüzleşiriz.
Bu nedenle ben kendim yaşayarak tanığı olduğum TKP geçmişi üzerine
görüş bildireceğim.
Öncelikle TKP’nin başını SBKP’nin çektiği Komünist Enternasyonalin bir parçası
olduğu ve üzerinde SBKP’nin iç işleyişine müdahale edecek kadar etkili
olduğu gerçeğidir. Bu gerçek partili yaşamım süresince bulunduğum
kademede süreci sorgulama olanağı bırakmayan bir durum oluşturmuştur.
Parti tarihi ulusallıkla, enternasyonalizm arasındaki doğru dengeyi aramak
ile geçmiştir.
Parti politikaları ve merkezden gelen perspektifleri sorgulayanları çok
ucuz bir biçimde harcandığına, “Kafası karışık” gerekçe gösterilerek
parti ile ilişiğinin kesildiğine, bu yoldaşların hoyratça örselenip, haksız
harcandığına tanık olmuşumdur.
Bunun en belirgin örneği Yörükoğlu “İşçinin Sesi” vakasında “Kafası karışanlara”
dayağa, öldürmeye varana kadar tutum alınması. Biz Yörükoğlu (İşçinin Sesi)
vakasını o gün bize anlatıldığı kadarı ile biliriz. “Yörük oğlu hain, İşçinin Sesi
partiyi likidite etmeye yönelik bir hareketti ”nokta.
Parti içinde aşağıdan yukarı demokrasinin işlememesini, merkezden,
yukarıdan gelenlerin tartışılamaz sorgulanamaz olmasını partinin içinde
bulunduğu “ağır illegalite” koşulları ile ne kadar açıklanabilir?
Bir başka konu parti kadrolarının kurup omurgasında yer aldığı
İGD, İKD, TÖB-DER, sendikalar, meslek örgütlerinden partiye kadro
kazanırken seçimlerin kriterleri ve objektifliği.
Parti yasallık kazandıktan sonra parti üyelerinin deşifre olması aşamasında
parti üyeliğine ulaşamayan bu kitle örgütlerinde mücadele veren parti
sempatizanlarında ağır kırılma ve kırgınlık yaratmıştır.
Bu kadrolar bu duygusallık içinde sırf bu nedenle partiye en ağır eleştirileri
yapıp tavır almışlardır.
Kafasında iç dünyasında efsaneleştirdiği komünist partinin üyesi olma,
“Komünist” mertebesine erişememe pek çok TKP sempatizanında hayal kırıklığı,
yaşamında doldurulamaz bir boşluk yaratmış ve bu duygularını legalleşme
sürecinde niçin “ O” ben değilim sorusu ile kızgınlığını kusmuştur.
Ben kendi Parti üyeliği kriterlerime göre ulaşılamayan,
gözden kaçmış parti üyeliğini fazlası ile hakketmiş yoldaşlarımız
olduğu gibi, Parti üyeliğini hakketmemiş feodal, duygusal yakınlıklarla
parti kadrolarının gereksiz şişirilmiş olduğunu düşünmekteyim.
Bunun sonuçlarını da 1980 darbe sonrası örgütsel zaaf ve çözülmeler
olarak ortaya çıkmıştır.
1980 öncesinin Parti çalışmalarının bana göre önemli bir zaafı da
Talip Öztürk, Kemal Türkler gibi şu anda ismini sayamadığım
onlarca Parti değerlerinin korunamaması ve ucuz ölümleri.
1980’e doğru faşist terör işçi sınıfı liderlerine, aydınlara, Partimizin
değerli kadrolarına yönelik saldırılarını yoğunlaştırmış, bu süreçte
çok sayıda kayıp yaşanmıştı. Bu kayıplarımızın bazıları gerici karanlık
güçlerin hedefinde namlunun ucunda olduğu bilinmekteydi.
Bu değerlerimizin korunması için yeterince önlem alınmamış,
bu kayıplar göz göre göre gelmiştir.
Örneğin benimde Ortaokuldan Yurttaşlık Bilgisi öğretmenim olan
Talip Öztürk’ün faşistlerin hedefinde olması bilinmesine karşın çalıştığı
okulun önünde (iyi bildiğim için yazıyorum) çok gayrı ciddi bir koruma
önleminden dolayı katledilmiştir.
Benzer şekilde Kemal Türkler evinin önünde zayıf bir koruma düzeni
nedeni ile kayıp edilmiştir.
Her iki değerimiz dışında pek çok Parti kadrosu daha dikkatli,
daha hassas önlemlerle kaybedilmeyebilirdi diye düşünmekteyim.
TBKP süreci; Yasallık, Bileşme, Yenilenme.
TKP genel Sekreteri Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ve TİP Genel Başkanı
Nihat Sargın Anayasanın 141-142. maddelerini kaldırarak yasal
komünist partinin kurulma sürecinin önünü açmak, birleşik bir
komünist Parti kurmak için TİP ve TKP’yi birleştirmek ve Sosyalist
sistemde Gorbaçov ile birlikte başlayan Glasnost ve Perestroyka
süreçlerine koşut “yenilenmeyi” sağlamak amacı ile ülkeye dönme
hazırlığı aşamasında o günlere kadar iyice geliştirdiğimiz, içselleştirip,
yaşam biçimine dönüştürdüğümüz illegal çalışmanın sonlandırılacağı
ve legale çıkacağımız bilgisi geldi.
Bu kararı o güne kadar konsprasyon kurallarını gevşettiğimiz
koşullarda yediğimiz ağır fırçalar sonucu gömüldüğümüz ağır
illegaliteden legale çıkmak bizlere sokakta çırıl çıplak dolaşmak
kadar garip, sudan çıkmış balığın şaşkınlığı duygusunu veriyordu.
Tam bu süreçte üst parti ilişkilerimizin yenilenmesi yeni sürece daha
kuşkulu ve tedirgin bakmamıza neden olmuş ve dışlanmayı göze alarak
bu karara şiddetle direnmiştik. Kısmen de dışlanmıştık.
Oysa korkacak bir şey yoktu Sosyalist sistemin dişleri sökülmüş artık
burjuvazinin Komünizmden korkmasının bir gerekçesi kalmamıştı.
Sosyalist ülkeler bir bir çöküyor, bu ülkelerin üst düzey yöneticileri ya
vatana ihanet gibi manşetlerden ağır ithamlarla tutuklanıyor, yada
naklen kurşuna diziliyordu. Temizlik bitip amaca erişince tüm bu
liderlerin suçsuzluğu gazetelerin 5. Sayfalarına taşındı.
Bizimkiler de tüyoyu almış gibiydiler…
Sosyalist Sistemde çöküş süreci yaşarken her ne kadar birleşme ve yenilenme
anlaşılır olsa da Yasallaşma gibi bir hedef tutarsız ve gereksiz kalıyordu.
Zaten Komünizmin Türkiye’de 60 yıldan fazla yasaklı olmasının gerekçesi
sosyalist sistemin çözülmesi ile kendiliğinden ortadan kalkmıştı.
Eş başkanlar Kutlu ve Sargın tutuklanıp bir aylık göz altı işkence ve üç beş yıl
tutukluluk derken sanki finali belli bir senaryo sahneleniyordu.
Bu sürecin sonunda Anayasanın 142-142. Maddelerinin yürürlükten
kalkması bir kazanım değil nesnel bir sürecin sonucuydu.
Başından itibaren aktif olarak yer aldığım TBKP kuruluş sürecinin
temel sorunu; bir tarafta ağır illegalite koşularında çelik disiplin
anlayışıyla 12 Eylül darbe koşullarında kesintisiz çalışmış TKP
kadroları ile diğer tarafta, 12 Eylül sürecini gevşek feodal arkadaşlık düzeyinde
örgütsüz, dağınık ve pasif bir biçimde geçirmiş disiplinsiz, gevşek TİP
kadrolarının arasındaki “kot”, nitelik ve çalışma anlayışı farklılıkları.
Örgüt yapıları oluştururken birebir eşitlik, çalışma özverisi, nitelik ve
disiplin konusunda TİP kadroları oldukça zorlanmış uyum sorunu yaşamış,
bu da birleşme sürecini olumsuz etkilemiş, birleşmenin yöntem hatası
nedeni ile ölü doğmasına neden olmuştur.
Belki örgütsel birleşme yerine “Birleşik Mücadele” daha doğru bir yaklaşım olacaktı.
Birleşme Yasallık ve Yenilenme…
Eş Başkanlar Nabi Yağcı ve Nihat Sargının ülkeye dönüşündeki üç hedef;
Yasallık, Birleşme, Yenilenme olarak belirlenmiş.
Yasallık sağlanmış, yukarıda aktardığım nedenlerden dolayı birleşme de ağır
“kan uyuşmazlığı” nedeniyle ile başarısız kalmış, Sovyetlerin sosyalist sistemin
çözülüşünü Komünistler hazmedemeyip “yenilenme” sürecine ayak uyduramamıştır.
Sürecin sonlanması; İddia edilip günah keçisi ilan edilen Merkez Yönetiminden
kaynaklı olmayıp o günün konjonktürü sosyalist sistemin önlenemez çöküşüdür.
Parti kadroları yeni sürece ayak uyduramamış kendilerini “Yenileyememişti.”
Bu böyle biline…
Ülkemizin üç tarafındaki Sosyalist ülkeler tek tek çözülürken üst düzey yöneticileri
manşetlerden duyurulup süreç bitip amaç gerçekleşince 5. Sayfaya
geri çekilen vatana ihanet suçları ile tutuklanıp, naklen kurşuna dizilirken,
ülkemizde yeni anormale çok hızlı adapte olmuş kimileri; TBKP kuruluşu için
kurulan “Adımlar” ofislerinde 12 Eylülün zorlu günlerinde direnmiş, partiyi
ayakta tutup bu günlere örgütleri ile taşımış eski, “ yenilenmeye” direnen,
nitelikli kadroları hedef haline getirip yıpratma sürecine sokmuş, işi
“ Sonunuz Çavuşeskulara benzer” tehditlerine kadar vardırıp itibarsızlaşma,
yıpratma çabasına girmiş ve koşullar onların lehinde olduğu için başarılıda olmuşlardı.
Sosyalist ülkelerin çözülmesine ve anayasanın 141-142. maddeleri yürürlükten
Kalkmasına rağmen parti 60 yıllık örgütünü feshetmişti.
Ancak Doğa boşluk kabul etmez. Sınıflı toplumlar var olduğu, emek sermaye
çelişkisi devam ettiği sürece insanlığın sömürüye karşı daha adil sömürüsüz
bir yaşam için mücadelesi devam edecek, bunun için insanlık yeni koşullara
uygun yeni araçlar, yeni mücadele biçimi geliştirecekti. İnsanlığın sömürüsüz
adil bir yaşam içim mücadelesi durdurulamaz.
Türkiye’nin en eski, en köklü Partisi TKP’nin kuruluşunun 100. Örgütlü
yaşamının sonlandırmasının 40. yılında bizler bu paylaşımları yapıyor
olmamız bu tezi güçlendiriyor.
Not;Bu öykü burada bitmez yazılanların satır aralarında henüz yazılandan
daha fazlası var. Bu da bir başka yazıya ya da daha kapsamlı bir çalışmaya kalıyor.
Osman Naci Balta
2 Temmuz 2020
Kadıköy