TKP’NİN 100. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ (2) Yasallaşma, Birleşme, yenilenme-Osman Naci Balta

TKP’nin Kuruluşunun 100.  Örgütlü yaşamını sonlandırmasının 40.  Yılı

Yasallaşma, Birleşme, Yenilenme…

Her işte bir hata vardır. Bir yerde bir iş yapılıyorsa orada mutlaka hata yapılır.

Hata yapılmıyorsa orada iş yapılmıyor demektir. Bu nedenle Mühendislikte

“Hata payı” diye bir kavram vardır. Binaların, makinelerin yapımında

Hesaplarda mutlaka bir “hata payı” bırakılır

Yine insanın bulunduğu yerde yanlış da, hata da, zaaf da, ihanet de vardır.

Bu insanın iradesinden bağımsız, doğasındadır. Elverişli koşullarda bunlardan

Herhangi birinin ortaya çıkarma potansiyelini taşır insanoğlu.

Parti yaşamımızda tüm bunlara yakından tanık olduk…

Yanlışlıklar, zaaflar, döneklik, ihanet…

Şaşırdık mı?

Şaşırmadık… İnsanoğlu bu.

Türkiye Komünist Partisinin hamuru da mayası da ham maddesi insandır.

Bu nedenle yukarıda sayılan bütün özellikler bünyesinde potansiyel olarak mevcuttur.

Yanlış da Zaaf da ihanet de…

TKP insan ile iş yaptığı için yanlış yapma potansiyelini doğal olarak bünyesinde taşır.

TKP tarihi fedakarlıklar, özveriler, kahramanlıklar olduğu kadar zaaflar,

ihanetler, yanlışlar tarihidir.

Ömrünün 60 yılından fazlasını ağır illegalite koşullarında geçirmiş bir

partinin tarihinin, fedakarlıklar, özveriler, kahramanlıklar olduğu kadar,

zaaflar ve ihanetler, yanlışlar ile yazılması son derece olağandır.

Bizlerin yapabileceği geçmişte yaşanmış, yapılmış olmuş bitmiş,

aktörleri bugün hayatta olmayan tüm yaşanmışlıkları geriye dönük

düzeltmek onarmak, hayatta olmayan aktörlerinden hesap sormak

mümkün olmamakla birlikte tüm bu yaşanmışlıklardan ders çıkarıp,

tekrar etmemek ve ihanetleri tarihe not düşmektir.

 

Prensip olarak yaşamadığım tanığı olmadığım olaylar ile ilgili çok güvenilir,

somut kanıtlar olmadığı sürece temkinliyimdir. Tarihi yazanlar genellikle

kendileri tarafına toleranslı yazar. Yaşanmışlıkları halk ifadesi ile;

“ Kendi tarafına yontar. Bu nedenle yazılı tarihin benim için

güvenilirliği zayıf, tartışmalıdır.

Yaşayarak içinde yer alarak tanık olduğum TKP geçmişini bulabildiğimiz

kadar yazılanlardan, varsa canlı tanıklarından dinledik. İllegal bir parti

için tüm yazılanlar ve canlı tanıklıklar ile yaşanmışlıkları açıklamak güç

ve sorunludur. Bu nedenle aynı olayların birkaç farklı anlatımı ile yüzleşiriz.

Bu nedenle ben kendim yaşayarak tanığı olduğum TKP geçmişi üzerine

görüş bildireceğim.

Öncelikle TKP’nin başını SBKP’nin çektiği Komünist Enternasyonalin bir parçası

olduğu ve üzerinde SBKP’nin iç işleyişine müdahale edecek kadar etkili

olduğu gerçeğidir. Bu gerçek partili yaşamım süresince bulunduğum

kademede süreci sorgulama olanağı bırakmayan bir durum oluşturmuştur.

Parti tarihi ulusallıkla, enternasyonalizm arasındaki doğru dengeyi aramak

ile geçmiştir.

Parti politikaları ve merkezden gelen perspektifleri sorgulayanları çok

ucuz bir biçimde harcandığına, “Kafası karışık” gerekçe gösterilerek

parti ile ilişiğinin kesildiğine, bu yoldaşların hoyratça örselenip, haksız

harcandığına tanık olmuşumdur.

Bunun en belirgin örneği Yörükoğlu “İşçinin Sesi” vakasında “Kafası karışanlara”

dayağa, öldürmeye varana kadar tutum alınması. Biz Yörükoğlu (İşçinin Sesi)

vakasını o gün bize anlatıldığı kadarı ile biliriz. “Yörük oğlu hain, İşçinin Sesi

  partiyi likidite etmeye yönelik bir hareketti ”nokta.

Parti içinde aşağıdan yukarı demokrasinin işlememesini, merkezden,

yukarıdan gelenlerin tartışılamaz sorgulanamaz olmasını partinin içinde

bulunduğu “ağır illegalite” koşulları  ile ne kadar açıklanabilir?

Bir başka konu parti kadrolarının kurup omurgasında yer aldığı

İGD, İKD, TÖB-DER, sendikalar, meslek örgütlerinden partiye kadro

kazanırken seçimlerin kriterleri ve objektifliği.

Parti yasallık kazandıktan sonra parti üyelerinin deşifre olması aşamasında

parti üyeliğine ulaşamayan bu kitle örgütlerinde mücadele veren parti

sempatizanlarında ağır kırılma ve kırgınlık yaratmıştır.

Bu kadrolar bu duygusallık içinde sırf bu nedenle partiye en ağır eleştirileri

yapıp tavır almışlardır.

Kafasında iç dünyasında efsaneleştirdiği komünist partinin üyesi olma,

“Komünist” mertebesine erişememe pek çok TKP sempatizanında hayal kırıklığı,

yaşamında doldurulamaz bir boşluk yaratmış ve bu duygularını legalleşme

sürecinde niçin “ O” ben değilim sorusu ile kızgınlığını kusmuştur.

 

Ben kendi Parti üyeliği kriterlerime göre ulaşılamayan,

gözden kaçmış  parti üyeliğini fazlası ile hakketmiş yoldaşlarımız

olduğu gibi, Parti üyeliğini hakketmemiş feodal, duygusal yakınlıklarla

parti kadrolarının gereksiz şişirilmiş olduğunu düşünmekteyim.

Bunun sonuçlarını da 1980 darbe sonrası örgütsel zaaf ve çözülmeler

olarak ortaya çıkmıştır.

1980 öncesinin Parti çalışmalarının bana göre önemli bir zaafı da

Talip Öztürk, Kemal Türkler gibi şu anda ismini sayamadığım

onlarca Parti değerlerinin korunamaması ve ucuz ölümleri.

1980’e doğru faşist terör işçi sınıfı liderlerine, aydınlara, Partimizin

değerli kadrolarına yönelik saldırılarını yoğunlaştırmış, bu süreçte

çok sayıda kayıp yaşanmıştı. Bu kayıplarımızın bazıları gerici karanlık

güçlerin hedefinde namlunun ucunda olduğu bilinmekteydi.

Bu değerlerimizin korunması için yeterince önlem alınmamış,

bu kayıplar göz göre göre gelmiştir.

 

Örneğin benimde Ortaokuldan Yurttaşlık Bilgisi öğretmenim olan

Talip Öztürk’ün faşistlerin hedefinde olması bilinmesine karşın çalıştığı

okulun önünde (iyi bildiğim için yazıyorum) çok gayrı ciddi bir koruma

önleminden dolayı katledilmiştir.

Benzer şekilde Kemal Türkler evinin önünde zayıf bir koruma düzeni

nedeni ile kayıp edilmiştir.

Her iki değerimiz dışında pek çok Parti kadrosu daha dikkatli,

daha hassas önlemlerle kaybedilmeyebilirdi diye düşünmekteyim.

 

TBKP süreci; Yasallık, Bileşme, Yenilenme.

TKP genel Sekreteri Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ve TİP Genel Başkanı

Nihat Sargın Anayasanın 141-142. maddelerini kaldırarak yasal

komünist partinin kurulma sürecinin önünü açmak, birleşik bir

komünist Parti kurmak için TİP ve TKP’yi birleştirmek ve Sosyalist

sistemde Gorbaçov ile birlikte başlayan Glasnost ve Perestroyka

süreçlerine koşut “yenilenmeyi”  sağlamak amacı ile ülkeye dönme

hazırlığı aşamasında o günlere kadar iyice geliştirdiğimiz, içselleştirip,

yaşam biçimine dönüştürdüğümüz illegal çalışmanın sonlandırılacağı

ve legale çıkacağımız bilgisi geldi.

 

Bu kararı o güne kadar konsprasyon kurallarını gevşettiğimiz

koşullarda yediğimiz ağır fırçalar sonucu gömüldüğümüz ağır

illegaliteden legale çıkmak bizlere sokakta çırıl çıplak dolaşmak

kadar garip, sudan çıkmış balığın şaşkınlığı duygusunu veriyordu.

Tam bu süreçte üst parti ilişkilerimizin yenilenmesi yeni sürece daha

kuşkulu ve tedirgin bakmamıza neden olmuş ve dışlanmayı  göze alarak

bu karara şiddetle direnmiştik. Kısmen de dışlanmıştık.

 

Oysa korkacak bir şey yoktu Sosyalist sistemin dişleri sökülmüş artık

burjuvazinin Komünizmden korkmasının bir gerekçesi kalmamıştı.

Sosyalist  ülkeler bir bir çöküyor, bu ülkelerin üst düzey yöneticileri ya

vatana ihanet gibi manşetlerden ağır ithamlarla  tutuklanıyor, yada

naklen kurşuna diziliyordu. Temizlik bitip amaca erişince tüm bu

liderlerin suçsuzluğu gazetelerin 5. Sayfalarına taşındı.

 

Bizimkiler de tüyoyu almış gibiydiler…

Sosyalist Sistemde çöküş süreci yaşarken her ne kadar birleşme ve yenilenme

anlaşılır olsa da Yasallaşma gibi bir hedef tutarsız ve gereksiz kalıyordu.

Zaten Komünizmin Türkiye’de 60 yıldan fazla yasaklı olmasının gerekçesi

sosyalist sistemin çözülmesi ile kendiliğinden ortadan kalkmıştı.

 

Eş başkanlar Kutlu ve Sargın tutuklanıp bir aylık göz altı işkence ve üç beş yıl

tutukluluk derken sanki finali belli bir senaryo sahneleniyordu.

Bu sürecin sonunda Anayasanın 142-142. Maddelerinin yürürlükten

kalkması bir kazanım değil nesnel bir sürecin sonucuydu.

 

Başından itibaren aktif olarak yer aldığım TBKP kuruluş sürecinin

temel sorunu; bir tarafta ağır illegalite koşularında çelik disiplin

anlayışıyla 12 Eylül darbe koşullarında kesintisiz çalışmış TKP

kadroları ile diğer tarafta, 12 Eylül sürecini gevşek feodal arkadaşlık düzeyinde

örgütsüz, dağınık ve pasif bir biçimde geçirmiş disiplinsiz, gevşek TİP

kadrolarının arasındaki “kot”, nitelik ve çalışma anlayışı farklılıkları.

Örgüt yapıları oluştururken birebir eşitlik, çalışma özverisi, nitelik ve

disiplin konusunda TİP kadroları oldukça zorlanmış uyum sorunu yaşamış,

bu da birleşme sürecini olumsuz etkilemiş, birleşmenin yöntem hatası

nedeni ile ölü doğmasına neden olmuştur.

Belki örgütsel birleşme yerine “Birleşik Mücadele” daha doğru bir yaklaşım olacaktı.

 

Birleşme Yasallık ve Yenilenme…

 

Eş Başkanlar Nabi Yağcı ve Nihat Sargının ülkeye dönüşündeki üç hedef;

Yasallık, Birleşme, Yenilenme olarak belirlenmiş.

Yasallık sağlanmış, yukarıda aktardığım nedenlerden dolayı birleşme de ağır

“kan uyuşmazlığı” nedeniyle ile başarısız kalmış, Sovyetlerin sosyalist sistemin

çözülüşünü Komünistler hazmedemeyip “yenilenme” sürecine ayak uyduramamıştır.

Sürecin sonlanması; İddia edilip günah keçisi ilan edilen Merkez Yönetiminden

kaynaklı olmayıp o günün konjonktürü sosyalist sistemin önlenemez çöküşüdür.

Parti kadroları yeni sürece ayak uyduramamış kendilerini “Yenileyememişti.”

Bu böyle biline…

 

Ülkemizin üç tarafındaki Sosyalist ülkeler tek tek çözülürken üst düzey yöneticileri

manşetlerden duyurulup süreç bitip amaç gerçekleşince 5. Sayfaya

geri çekilen  vatana ihanet  suçları ile  tutuklanıp, naklen kurşuna dizilirken,

ülkemizde yeni anormale çok hızlı adapte olmuş kimileri; TBKP kuruluşu için

kurulan “Adımlar” ofislerinde 12 Eylülün zorlu günlerinde direnmiş, partiyi

ayakta tutup bu günlere örgütleri ile taşımış eski, “ yenilenmeye” direnen,

nitelikli kadroları hedef haline getirip yıpratma sürecine sokmuş, işi

“ Sonunuz Çavuşeskulara benzer” tehditlerine kadar vardırıp itibarsızlaşma,

yıpratma çabasına girmiş ve koşullar onların lehinde olduğu için başarılıda olmuşlardı.

Sosyalist ülkelerin çözülmesine ve anayasanın 141-142. maddeleri yürürlükten

Kalkmasına rağmen parti 60 yıllık örgütünü feshetmişti.

 

Ancak Doğa boşluk kabul etmez. Sınıflı toplumlar var olduğu, emek sermaye

çelişkisi devam ettiği sürece insanlığın sömürüye karşı daha adil sömürüsüz

bir yaşam için mücadelesi devam edecek, bunun için insanlık yeni koşullara

uygun yeni araçlar, yeni mücadele biçimi geliştirecekti. İnsanlığın sömürüsüz

adil bir yaşam içim mücadelesi durdurulamaz.

 

Türkiye’nin en eski, en köklü Partisi TKP’nin kuruluşunun 100. Örgütlü

yaşamının sonlandırmasının 40. yılında bizler bu paylaşımları yapıyor

olmamız bu tezi güçlendiriyor.

 

Not;Bu öykü burada bitmez yazılanların satır aralarında henüz yazılandan

daha fazlası var. Bu da bir başka yazıya ya da daha kapsamlı bir çalışmaya kalıyor.

 

Osman Naci Balta

2 Temmuz 2020

Kadıköy

About admin

Check Also

İtalya’da Faşizmin Dirilişinin Tarihçesi-Çeviri

Mussolini yaşamını öfkeli bir şekilde ve kurşuna dizilerek bitirdi, ancak kalıntılarının bulunduğu Emilia-Romagna’daki memleketi Predappio, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com