Geçen haftaki ilk yazıma şöyle başladım:
10 Eylül yaklaşıyor. 10 Eylül 1920. Türkiye Komünist Partisi’nin yüzüncü kuruluş yıldönümünü bütün toplumca hep birlikte kutlamaya hazırlanıyoruz.
10 Eylül, Türkiye’nin en eski partisi, Mustafa Suphi ve Etem Nejat’ın önderliğinde Türkiye Komünist Partisi’nin Bakü’da kurulduğu tarihtir.
Türkiye Komünist Partisi, Türkiye’nin en eski ve en köklü partisidir.
TÜRKİYE SOSYAL TARİH ARAŞTIRMA VAKFI (TÜSTAV)
Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV), son yıllarda çıkardığı çok sayıda kitapla çok önemli bir işlevi yerine getirdi. İlk bakışta dağınık gibi gözüken yakın tarihimizin TKP kökenli bütün Marksist parti, küme ve öbekleri TÜSTAV arşivinde, TÜSTAV yayınlarında bir araya geldi. Zaman zaman birbiriyle çekişen acılı kuşakların savaşımı, daha sonraki işçi, sendika, gençlik ve kadın hareketi, bu hareketin isimli-isimsiz bütün kahramanları yüzyıllık tarihimiz içinde bir araya gelip kaynaştı.
TÜSTAV’ın yayınladığı her kitap, dün aynı kökenden gelip daha sonra ayrılan bütün sol akımları önce tarihte sonra da zihinlerimizde birleştirdi. Tarih, bütün dallarımızın aynı köklü ağacın gövdesinden tomurcuklanıp filizlendiğini gösterdi.
Şimdi önümüzde duran zorlu görev, düşmanlarımızın değil, siyasi rakiplerimizin, karşıtlarımızın, eski deyimle muarızlarımızın saldırgan üslûbuna kapılmadan, siyasette karşılıklı zayıflıkların üzerine yükselme becerisini gösterip, ötekileştirilen, kamplara bölünen toplumu birleştirebilme becerisini göstermektir.
KARAMSARLIĞA KAPILMADAN GELECEĞE İYİMSERLİKLE BAKIYORUZ
Yurdumuzun içinde bulunduğu tehlikeli durumu görüyoruz. Ama karamsarlığa kapılmadan, geleceğe umut ve iyimserlikle bakıyoruz.
Bugün yüzüncü yılında TKP nerededir sorusuna tarihin verdiği güven ve zihin açıklığıyla diyoruz ki: TKP, eskisi gibi tek bir merkezde değil, bütün Marksist, yurtsever, demokrat kuruluşlarla birlikte toplumun kılcal damarları içindedir.
Yüzüncü yıldönümünün ayrımsız bütün sol ve demokratik kuruluşlar arasında düşünsel yakınlaşmayı ilerletme, eylem birliğini geliştirme yolunda önemli bir adım olacağına yürekten inanıyorum.
Bazı dostlarımıza ilk bakışta biraz hayal gibi gelen bu yazıdaki düşüncelerimi somut örneklerle yavaş yavaş açmaya çalışacağım.
Biliyoruz, kendi tarihini, kökünü, kökenini unutanlar sonunda dımdızlak ortada kalır. Sağlam kökleri olmayan birçok parti silinip gitmiştir.
ACILI KUŞAKLARIN TARİHİ BİZİ BİRLEŞTİRİYOR
TÜSTAV yayınlarıyla geçmişte birbirleriyle çekişen, dalaşan, hepsi acılı kuşaklar tarihinin ayrılmaz birer parçası olan çoğu isimsiz kahramanlarımızı ilk adımda ve en azından bugün zihnimizde birleştirmiş bulunuyoruz. Solup ya da sönüp gitti denilen TKP, bugün çok çeşitli kollarıyla, dallarıyla, toplumun kılcal damarlarına yayılmıştır. Biz diyerek çoğul konuştum. İlk okuyuşta yadırgayan arkadaşlarım olabilir. Ama bu nesnel gerçeğe yavaş yavaş ısınıp farklı görüşleri zihinlerimizde birbirine yaklaştırabileceğimizi umuyorum. Böyle olumlu bir yaklaşımın ortak tarihimizin günümüzde farklı kulvarlarda yer alan öznelerini, yani çoğumuzu düşüncede ve eylemde birleştirebileceğini düşünüyorum.
15’LER HÂTIRASI
Daha görmedim, geçenlerde TÜSTAV yayınları arasında 15’ler Hâtırası adlı yeni bir kitap daha çıkmış. Şimdiden emeği geçenlerin ellerine, beyinlerine, emeklerine sağlık diyorum.
Aynı başlığı taşıyan 1935 tarihli broşür ilk kez değerli tarihçi Mete Tunçay’ın Türkiye’de Sol Akımlar adlı kitabının 1925-1936 tarihleri arasını kapsayan ikinci cildinde yayımlanmıştı.
TÜSTAV yayınlarının iğneyle kuyu kazar gibi oluşturulmasında yıllardır büyük emeği geçen değerli yoldaşım Erden Akbulut, yeni kitaba yazdığı Mart 2020 tarihli önsözde şöyle diyor:
“1936 yılında 15’ler Hâtırası için kaleme alınmış Salih Zeki’nin iki makalesi ile S. Yılmaz’ın şiiri ilk kez 2020 yılında gün ışığına çıkmış oluyor. Buna iktibas izniyle olanak veren İletişim Yayınları’na, Lenin Kütüphanesi’ndeki belge aslının kopyasını bize ulaştıran Mehmet Perinçek’e ve Rusya Sosyopolitik Tarih Devlet Arşivi’ndeki (RGASPİ) belgelere ulaşmamızı sağlayan Arsen Avagyan’a teşekkür ediyoruz.”
TÜSTAV’da acılı, bir o kadar da çok derin tarihimizi kurduğu özverili bir ekiple birlikte gün ışığına çıkaran Erden Akbulut kardeşim kitabın sunumunu şu sözlerle bitiriyor:
“Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluş kongresinin 100. ve Mustafa Suphi’lerin Karadeniz’de katledilişlerinin 99. yılında, bilinçli ömrünü ülkesinde barış, demokrasi ve komünizm ülkülerine adamış tüm önder ve militanların anısına saygıyla…”
TKP’nin yüz yıllık tarihi, “asmayalım da besleyelim mi” denilerek 17 yaşında idam sehpasına gönderilen gencecik Erdal Eren’in ve bütün acılı kuşakların aziz hâtırası yakın geçmişte ayrı düşenleri bir araya getiriyor.
1944 yılı sonunda üç gün sürekli işkence gördükten sonra karaünlü Sansaryan Han’ın üst katından atılıp hunharca öldürülen Hasan Basri Alp yoldaş…
2 Kasım 1980’de Bursa Emniyet Müdürlüğünün beşinci katından atılıp öldürülen avukat Ahmet Hilmi Feyzioğlu yoldaş…
1978 yılında yarı askeri çeteler tarafından kaçırılıp işkencelerden sonra katledilen Politika gazetesinin yazı işleri müdürü, İGD’li Ali İhsan Özgür ve Kasım 1982’de işkenceyle gaddarca öldürülüp polisler tarafından Kasımpaşa kimsesizler mezarlığına gömülen, hâtırası hep gönlümüzde yaşayan Mustafa Asım Hayrullahoğlu (Deniz) yoldaş…
Hangi birini saymalı? Kimi saymaya kalkışsak, sayamadıklarımız eksik kalacaktır.
Kısacası, kitap raflarında cansız gibi gözüken acılı kuşaklar tek tek dile gelip bugün bizleri birleştiriyor.
KAYNAK YAYINLARI
TÜSTAV kitapları ve TÜSTAV arşivi günümüzden geriye doğru bakınca tarih içindeki birliğimizin somut örneğidir. Sadece TÜSTAV yayınları dersem eksik olur. Başka yayınlar da var. Örneğin Kaynak yayınlarında çıkan Mehmet Perinçek’in kitaplarını saymam gerekir. Sovyet arşiv belgelerinden Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri, Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar, Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları, ayrıca Doğu Perinçek’in Komintern Belgelerinde Türkiye kitapları ortak tarihimizle ilgili önemli kaynaklardır.
İLETİŞİM YAYINLARI
TKP’li tütün işçisi Zehra Kosova’nın Ben İşçiyim (1996) başlıklı anıları. En yüksek tirajlı gazetenin 20 bin adet basıldığı yıllarda 34 bin satma başarısı gösteren haftalık Marko Paşa mizah gazetesiyle ilgili Levent Cantek’in Marko Paşa, Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi (2015) başlıklı kitabı. Canân Özcan’ın TKP Atılım Dönemi’nde DİSK-TKP ilişkisi tezi (2010) , Şeyhmuz Diken’in Ahmed Ârif – Abisi Olmak Halkının (2018) kitabı, Vehbi Ersan’ın 1970’lerde Türkiye Solu (2013) kitabı.
Bunlara Toplumsal Tarih dergisi ve Tarih Vakfı Yurt Yayınlarından çıkan Behice Boran’ın Mektupları 2 ( 1932-1986 ) kitabını eklemem gerekir. İlk ağızda bunları saydım. Ancak belli başlı yayınlardan örnekler verebildim. Aranırsa, kütüphanelerin raflarında, sahaflarda bulunabilecek daha birçok kitap ve dergi var elbette.
Peki bütün bunlar ne anlama geliyor? Yüz yıl önce kurulan TKP bugün nerede, yandı bitti kül mü oldu sorusu da hemen geliyor akla.
Bu sorunun yanıtını verebilmek için önce komünist hareketin dünyada son 75 yıldaki gelişmesine birkaç satırla göz atayım.
Komünist ve işçi partileri hareketini dünya ölçüsünde tek bir merkezden yönetme anlayışına İkinci Dünya Savaşı’nın yeni koşulları içerisinde 1943 yılında Komintern’in (Komünist Enternasyonal) dağıtılmasıyla son verildi.
Niye dağıtıldı Komintern? Çünkü koşullar değişmiş, Alman nazizmine, İtalyan faşizmine ve Japon militarizmine karşı değişik güçlerin ortak koalisyonu kurulmuştu. Sovyetler Birliği ile ABD ve Avrupa ülkelerinin birleşmesiyle dünyanın başına gelebilecek büyük felâket, yani nazizm ve faşizm önlenmişti. Reichstag’ın üzerine kızıl bayrak dikilerek 8 Mayıs 1945’de büyük zafer kazanılmıştı. Büyük zaferin hemen ardından Churchill’in 5 Mart 1946’da Fulton Missouri’deki konuşmasıyla bu kez soğuk savaş başlamıştı.
Bunun sonucu 1947 yılında yarı merkezi daha esnek bir kuruluş olan Cominform (Komünist Enformasyon Bürosu) oluşturuldu.
Ardından Sovyet lideri Nikita Kruşçev’ın 1956 yılında SBKP’nin 20. Kongresinde yaptığı tarihsel konuşma Marksist hareketi bir daha silkeleyip sarstı ve aylık bir ideolojik yayın organı çıkarma düşüncesi 1957 yılında komünist ve işçi partilerinin ortak toplantısında dile getirildi. 1958 yılı Eylül ayında Türkçe adı Yeni Çağ olan Barış ve Sosyalizm Sorunları dergisi değişik dillerde Prag’da çıkmaya başladı.
Derken bu kez dünyayı tersinden sarsan olayları, 1989’da Berlin duvarının yıkılışını, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılışını gördük. Dünyayı çalkalayan tarihin sonu yaygarasını, Friedrich Hayek ile Milton Friedman’da teorisini, Reagan-Thatcher’de pratiğini bulan karşı devrimin son çeyrek yüzyılını hepimiz yaşadık.
Geçen yazımı şöyle bağlamıştım:
TKP, artık eskisi gibi tek bir merkezde değil, bütün Marksist, yurtsever, demokrat kuruluşlarla birlikte toplumun kılcal damarları içindedir.
Öyle görülüyor ki, hasımlarımız değil, muhataplarımız tartışmaya dâvet etti bizi, bu dâvet kabulümüzdür. En azından 10 Eylüle, daha sonra 28-29 Ocağa kadar düşünceye karşılıklı saygı çerçevesinde hep birlikte tartışmaya devam edeceğiz.
Tustav’a teşekkürler