İLERİCİ ENTERNASYONAL’e YÖNELİK ELEŞTİRİLERİN ANTİ-DEMOKRATİK ZEMİNİ- Mehmet Taş

İlerici Enternasyonal hakkında çıkan yazıları meraklı okuyorum. Kurulmaya çalışılan bu harekete yönelik olumlu veya olumsuz tüm eleştiri ve değerlendirmeleri büyük bir dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Okuduklarımdan birbirine karşıt iki eğilimin belirmeye başladığını görüyorum. Solun Enternasyonal birliğine ihtiyaç duyanlar oluşumu olumlu bir adım olarak görürken dar bir kesim karşı çıkıyor, eleştirmekle kalmıyor daha ileri giderek ihanetle suçluyor.

Olumsuz eleştirileri yapanların arasında Sol gazetedeki  yazısını yeni okuduğum Aydemir Güler. İlerici Enternatonali (İE) reformist kategorisinde görmekle kalmıyor daha da ileri gidiyor.  Oluşuma reformist demesi yetmemiş olacak ki karşı -devrimci diyebilecek kadar kendinden geçmiş. Dünyanın dört bir yanındaki üç bine yakın ilerici aydın ve bilim adamını devrime ihanetle suçluyor.

İdeolojik ve politik hatalarla dolu eleştirisine başlamadan önce İE’in kuruluşunu  “Kendilerini nereye oturttuklarından bağımsız olarak bu işlev karşı-devrimcidir.” Dedikten sonra “Sert oldu; kabul.” Demekten kendini alamıyor. Böyle dil kullanan birini aynı dille eleştirmeyeceğim sadece demokrasi eksikliğini açıklamakla yetineceğim.

Aydemir’in İE kuruluşunu reformist bir zemine oturtuyor ancak kendisinin nerede durduğuna bakamıyor. Politik vizyonundaki demokrasi eksikliği onu devrimci pozisyondan uzaklaştırıyor. Devrimin demokratikleşmesi ile demokrasinin devrimcileşmesinin diyalektik mantığını görüş ve eleştirilerinde göremiyorum.

İE taleplerinin başında demokrasi yer alırken Aydemir’in makalesinin hiç bir yerinde demokrasiden söz etmez. Eğer birazcık demokrasiye değer verseydi ilerici bilim adamlarının politik duruşlarını eleştirmekle sınırlı kalır onları karşı -devrimcilikle suçlamazdı, eğer birazcık demokrasiyi sosyalizmle bağdaştırabilseydi işçi sınıfını anlayabilir ve hiçbir zaman yaklaşamadığı devrime yaklaşbilirdi.

İleri mi gittim? Hayır, dahası var. Aydemir’in demokrasiye yabancı olduğu enternasyonal’e yönettiği ideolojik somut eleştirilerinden anlaşılıyor.

-“İşyerlerini demokratikleştirmek” işsizliğin çalışabilir nüfusun yarısına fırlamasının kader haline geldiği bir dünyada şaka mıdır? İşsizlikle ekonomik demokrasiyi bir birinden ayırıyor, tamamlayıcı iki politika olduğunu görmüyor. Önce verdiği rakama bakalım. Hangi ülkede ve hangi yılda işsizliğin çalışır nüfusun yarısına fırladığını söylemiyor, çünkü böyle bir şey olamaz. Pandemiden önce 2020’de en fazla işszlik Güney Afrika’da % 35. Kitaplar yazmış birinin buna dikkat etmesi gerekmez mi? Bu bir yana. Büyük küçük orta demeden tüm işyerlerinde demokrasiyi istemek iş ve ücret talep etmek kadar önemlidir. İşyerlerinde demokrasi sosyalizmden önce başlar ve sosyalim de genişleyerek devam eder. Sovyet deneyiminden çıkardığımız en önemli derslerden biridir.  Bürokrasiyi engelleyecek, sosyalizmi sürdürülebilir kılacak tek yol sosyalizmi gerçek demokrasiyle buluşturmaktır. Aydemir demokrasiyi sosyalizmden kopardığından totaliter sosyalizmi tercih ederek yüzyıl öncesine geri gidiyor.

Demokrasi yetersizliğini işgücüyle ilgili eleştirisini yaparken tekrar ediyor.

– “İşgücünün meta olmaması” için işçilerin üretim araçlarının sahibi olmalarından başka yol var mıdır? İşyerlerini devletleştirerek işgücünü meta olmaktan çıkaramazsınız. Demokratikleşmemiş kamu mülkiyetinde işgücü devlet eliyle metalaşır. Ayrıca, üretim araçlarını demokratikleştirmeden işçiler üretim araçlarına sahip olamaz ve işgücü meta olmaktan çıkarılamaz. İşyerlerini demokratikleştirmek yabancılaşmayı önlediği gibi üretimin halkın ihtiyacına göre düzenlenmesini olanaklı kılar.

Aydemir ideolojisini demokrasiz bir zemine üzerine oturttuğundan çevre ve iklim sorunlarını da doğru yakalayamıyor. Bilmiş ve kendinden emin bir havada bilim adamlarına soru sorarak sözde akıl veriyor.

-“çevresel sürdürülebilirlik” için kârın yönlendirici yasa olmaktan çıkartılması gerektiğini ne zaman anlayacaklar, dersiniz? Kendini beğenmişliğin altında ciddi bir demokrasi fukaralığı yattığıni fark etmiyor. Eğer kar yönlendirici olmaktan çıkartılır ve tüketime devam edilirse “çevresel sürdürülebilirlik” gerçekleşemez. Demokrasiyi yanlış anlayan Aydemir’in Sovyet deneyimini yeterince özümsemediğini de anlıyoruz. Karın önemli ölçüde kaldırıldığı Sovyetler’de  çevre karşıtı sanayileşme ve tüketimdeki dengesizlik çevresel sorunları arttırdı. Kapitalizm veya sosyalizmde üretim güçleri geliştirilirken çevre dostu teknolojiler kullanılmalı, ekonomik kalkınma modelinden uzak durulmalı ve tüketim sınırlandırılmalı. Çevresel sürdürülebilirlik komplike bir sorundur.

CEO’ların atanmasını Aydemir İE’in amacıymış gibi gösteriyor ve eleştiriyor.

-“CEO’ların atanmasında işçiler oy kullansın” gibi İE ne amacı ne de politikası var.  Demokrasi ve çevre hakkında yaptığı yanlış yorumlarına birini daha ekliyor. Enternasyonal’in 12 hedefinin hiç birinde böyle bir açıklamaya rastlamadım.  İşyerinde demokrasi gerçekleştiğinde CEO denen mekanızma zaten ortadan kalkar. Direktör veya direktörlerin işe alınma süreçleri sektörden sektöre değişir ve işyerinin işgücü bileşimine başlıdır.

Henüz kuruluş aşamasında olan İE’e soldan eleştiriler bununla da kalmıyor. Kimileri onu ulusalcılığın devamı gibi görüyor, kimileri ise merkez sol bir politik hareket olarak tanımlıyor, ama eleştirilerin tümünün ortak paydası anti-demokratik zemindir. Yeri geldikçe bu eleştirilere cevap vermeğe çalışacağız.

İE beraberinde karmaşık politik perspektifleri ve örgütsel yapıları getirdi, daha getirecek. Anlamak veya eleştirmek için yeni kavramlara ihtiyacımız olacağı gibi var olanları belki yeniden tanımlamamız gerekebilir. Önyargısız okuyup anlayalım, eleştirelim ve tartışalım. İE her zaman dostluğa, diyaloga, dayanışmaya açık olacaktır.

About Mehmet Tas

Check Also

Arjantin’in Karanlık Gecesi

 Fabrizio Casari, Rebelion, 23/11/2023 Arjantin’deki son seçim sonuçları endişe verici, belki de değil ve sadece …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com