2010 yılında başlayan Latin Amerika’nın aydınlık on yılı ne yazık ki 2019’un son aylarında karanlıklara gömüldü.
Eğer bir tarihçi Latin Amerika’nın 2019’daki en önemli olaylarını yazmaya kalkışırsa Şili’de 18 Ekim’de patlak veren isyanı en başa almak zorunda. Otobüs ücretlerindeki artışa karşı bir hafta süren protestolar büyük bir isyanın başlangıcı oldu.
Yüz binlerce kişi başkent Santiago sokaklarına döküldü ve pek çoğu polisin sert müdahalesine karşı direndi, Barikatlar kuruldu, düzinelerce metro istasyonuna saldırı düzenlendi, binalar ateşe verildi, dükkanlar yağmalandı. Ayaklanma lar hızla diğer şehirlere de sıçradı.
Şili’deki o Ekim günleri gözlemcileri şok etti çünkü And ülkesi bölgenin son on yılların en büyük başarı öyküsüne sahne olmuştu. Bu öfke orada bile patlak verdiğine göre gelecekte Latin Amerika ülkelerine etkisi büyük olacağı kesin gözüyle bakılıyor.
Şili, bu yıl sık sık kanlı bir toplumsal huzursuzluk yaşayan bir dizi Latin ülkesinden sadece biriydi. Huzursuzluğu besleyen birçok farklı neden var. Uluslararası Para Fonu’na göre, Latin Amerika bu yıl dünyanın en yavaş büyüyen bölgesi oldu.
On yılın başında Çin’in Latin mallarına yöneldiğinde ekonomilerde bir rahatlama gerçekleşmişti ancak şimdi orta sınıfa katılmayı hayal eden milyonları rahatlatacak hükümetlerin sermayesi çok az.
Ve halkın bu yeni ekonomik zor şartlara olan öfkesi, bölgedeki siyasi sınıfların endemik yozlaşmasına dair kanıtların artması bölgede şiddetli sarsıntılara neden oluyor.
Yılın büyük bir kısmını siyasi krizle geçiren Peru’da, eski devlet başkanı Alan Garcia Nisan ayında intihar ederek hayatını kaybetti.
Yılın başlarında Kolombiya’da bir Odebrecht olayı, Brezilyalı şirketin rüşvet planıyla ilgili soruşturmalarda yakalanan üç kişinin esrarengiz bir şekilde ölmesinin ardından bir cinayet gizemine dönüştü. .
Yolsuzluklar halka tiksinti veriyor
Halkın sürekli değişen politik tercihleri ve merkez sağ liderlerin kamuoyunun baskılarına tepkileri farklıydı.
Peru’da, halkın yolsuzluğa karşı gösterdiği tepkiden dolayı başkan Martín Vizcarra kongreyi kapatıp tüm kurumlarda toptan reform başlattı. yolsuzluklar halka tiksinti veriyordu.
Şili, Ekvador ve Kolombiya cumhurbaşkanları, ulusal diyalog çağrıları ve çeşitli değişim vaatleriyle ülkelerindeki huzursuzluğu yatıştırmaya çalıştılar.
Venezuela muhalefet lideri Juan Guaidó’nun Ocak ayında kendisini başkan ilan etti ve devlet Başkanı Nicolás Maduro’yu uzlaşmayla değil şiddetle devirme girişimleri oldu. Ancak artan politik bunalım sonucunda Birleşmiş Milletlere göre son iki yıl içinde rejime bağlı ölüm mangalarının binlerce Venezuelalıyı öldürdüğünü, 4,6 milyondan fazla kişinin ise ekonomik ve sosyal çöküşten kaçarak ülkeyi terk etti.
Kasım ayında, Bolivya’nın uzun süreli solcu devlet başkanı Evo Morales önce Meksika’da ve daha sonra Arjantin’de darbe sonucunda sürgüne zorlandı. Venezuela güçlü müttefikinden birini kaybetti.
Bolivya’da aşırı sağ, Morales’in düşüşünü kutlarken Arjantin’deki ani politik değişim karşısında şaşkına döndü. Orada ülkeyi popülizmden uzaklaştırma girişimi 2019’da kesin olarak yenilgiye uğradı.
Mauricio Macri’nin (Arjantin devlet başkanı) Ortodoks programı, 2015 yılında cumhurbaşkanlığını devralması üzerine, ekonomik rezaleti çözmekte başarısız oldu, yaşam şartları milyonlar için çekilmez hale geldi. Seçmenler Ekim ayında, kendi kararını vererek Peronist partiye geri.
Bu, Latin Amerika’nın Atlantik kıyısındaki en büyük üç ekonomisi olan Arjantin, Meksika ve Brezilya’da farklı eğilimlerden popülistlerin hakim olduğu anlamına geliyor. Bugüne kadar, bölgenin sorunlarına çözüm üretemediler.
Meksika’da solcu Andrés Manuel López Obrador, ekonominin durması gibi ülkenin bitmek bilmeyen uyuşturucu savaşına bağlı şiddet olaylarının artmasıyla iktidarının ilk başarılı yılına gölge düşürdü.
Buna karşılık, Brezilya’nın aşırı sağ cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro, Yılbaşı günü yemin etti, ekonomik cephede fazla şansı vardı. Ancak bölgenin bu en büyük ekonomisi uzun süreli düşüşünden kaynaklanan kriz sinyalleri veriyordu. Nedeni sadece ordu emeklisinin düzensiz yönetiminden kaynaklanmıyordu aynı zamanda aydınlanmaya karşı savaş açması ve kendi otoriterliğini uygulamakla tehdit etmesi sorunları daha da karmaşıklaştırdı.
Küresel olarak en çok endişe duyulan şey, Bolsonaro’nun Ağustos ayında dünyayı şok eden Amazon’da alevlerin her tarafa yayılıp çevrenin büyük zarar görmesine izin vermesidir.
Latin Amerika için iyimser bir şekilde başlayan on yıl karanlık bir kapanışa doğru ilerliyor.
Çeviri; M Taş, Irish Time