Aram Aharonyan, Latin Amerika starateji araştırma merkezi, 31, 08, 2023
Aşırı sağcı güçler ve adaylar yeniden Latin Amerika politik sahnesinde belirmeğe başladığında ve hatta bazıları hükümete geldiği bu sıralarda, ilerici hareket kendi hatasını kabul etmesi ve yoksul ve mülksüzleştirilmiş çoğunluğu politikalarının öznesi (sadece onların nesnesi değil) haline getirmekten ne kadar uzak olduğunu fark etmesinin zamanı gelmiştir. Hiç unutulmaması gereken şey, katılımcı demokrasinin aslında onurlu sosyal katılımı, egemenliği ve bölgesel entegrasyon fikirlerini rayına oturtmaktır.
Hükümeti kurmak önemlidir ancak iktidarı ele geçirmek daha da önemlidir. Birincisi için seçim kazanmak yeterlidir. Ancak diğeri için, insanların gönüllerini fetheden fikirlere, programlara, net tanımlara ihtiyaç vardır. Bugünkü ilerici hareket ve sosyal demokrasi, seçimlerle demokrasiyi birbirine karıştırıyor.
Solcularımız siyasi aykırılıklardan ve radikal siyasetten vazgeçti. Uysal görünmeğe çalışıyor ama aslında düzene uyum sağlıyorlar. Fakat şu bir gerçek ki, hiçbir ılımlı pozisyon ile krizin üstesinden gelinemeyeceğini anlamanın zamanı gelmiş gibi görünüyor: bunu sadece radikal siyaset yapabilir. Radikal bir demokrat olmak için bile radikal olmanız gerekir ve sadece sözde değil.
Ancak, solcularımız onlarca yıldır deneyimlenen yenilgiyi yeniden yaşıyorlar; özür dileyerek, merkezde yer arayarak Lenin’le, sosyalizmle, Küba’yla, Venezüella’yla, XXI. Yüzyılın gençleriyle veya diğer efsanelerden herhangi biriyle özdeşleşmekten kaçınıyorlar, diyor La Tizza.
Kendilerini “ilerici” tanıtan hükümetlerin tereddütleri, belirsizlikleri, beceriksizlikleri sayesinde, en gerici ve bağımlı sağın saldırıları yaşanırken, söylemlerini ve eylem biçimlerini yeniden tasarlamaktan acizdir. Sağ, gerici politikaları dayatmıyor, ancak sol politik değerleri ve yüzyılın başında örülen dayanışma bağlarını kıracak kültürel bir değişimi gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Geçmişe dönmek sizin geleceğinizdir.
İlericilik döngüsünün sonu yalnızca hükümetlerin düşüşüne değil, iktidarı anlama ve kullanma biçimine de işaret ediyor. Geri dönüşler bir ilerleme için yalnızca kısa bir kesinti oluşturmuyor çünkü uzlaşmalar sonucu kurulan konsolide olmuş hükümetlerin artık politik sahnenin merkezinde yer almayacağını tahmin etmek zor değil.
Değişim için bir gündem önerme ya da hükümetleri döneminde başlayan muhafazakar bir döngüyü durdurma gücü olmadan, ilerlemeleri hala engelleme kapasitesine sahip bir güç olup olmadıkları tartışmalara yol açıyor. Hükümetten ya da geri dönüş isteyen adaylarından bile uzak duruyor ve bu da kendi saflarında bile siyasi yapılanmayı engelliyor.
Bolivya’nın eski başkan yardımcısı ve sosyal araştırmacı Álvaro García Linera, bölgenin çeşitli ülkelerinde aşırı sağın ilerleyişi göz önüne alındığında, “Adalet ve eşitlik vaatleri yerine getirilmiyor ve eğer ilerici hareket halkın acısına somut cevaplar veremiyorsa, yoksul insanları sırtlarını bize döndükleri için suçlamayalım” dedi.
Latin Amerika ilerici hareketi merkeze kaymış ve onu karakterize eden radikalizmi kaybetmiştir. Sistemden gelen ve aynı iletişim mantığıyla alternatif olarak dayatılan diğer seçenekler onu aşıyor. Kendini oluşturmanın bir yolu var mı yoksa ideolojik intihar mı? Gerçek şu ki, genel olarak, adalet ve eşitlik vaatleri ilerici hükümetler tarafından yerine getirilmedi ve getirilmiyor.
Linera, Arjantin’deki aşırı sağcı aday Javier Mile’nin ön seçimlerdeki zaferinin ardından, “Umudu yeniden kazanmak, insanlara ‘dikkatli olun, haklarınızı kaybedeceksiniz’ demek değildir” diye ekledi.
Temsili demokrasi, özel mülkiyet, Avrupa merkezli kültür, oy hakkı ve siyasi partiler, 19. Yüzyıldan beri kurumsal yaşamımızı, demokrasimizi düzenleyen olgulardan bazılarıdır. Mevcut krizin derinliği modernizmi ve kapitalizmi sorguluyor, bu da bizi Devleti var eden paradigmaları değiştirmeye zorluyor.
Altı yıl önce Karayipler’de beyzbol jargonunda kullanılan “yaralı yarasalar” sözleri, artık katkı yapacak bir şeyleri olmayan ve tarihin arşivlerinde kalan liderlerden bahsedilmişti. Ancak Lula da Silva gibi bazıları iktidara geri dönmeyi, bu kez çok ilerici olmayan ittifaklarla “ikinci bir ilerici dalgaya” güç vermeyi başardı. Diğerleri geri dönmeyi hayal ediyor ve kimsenin başkanlık arzularını engellemesini istemiyor.
“İlericilik” kavramı beklenmedik bir prestij kazanmıştır. Çünkü onlar adına konuşanların önemli bir kısmı, genellikle sağcı olarak tanımlanan pozisyonları savunan insanlardır. Avrupa entelijensiyası, ilericiliğin solu adlandırmanın bir yolu olduğunu dayatmıştır. Bu da büyük bir hata… veya kafa karışıklığı.
Arjantinli akademisyen Atilio Borón, sağın ve emperyalizmin gücünün küçümsenmesi ve halk hareketinin gücünün abartılmasının yanı sıra, sürecin ana figürlerinin (Lula, Cristina, Correa ve Evo) artık tek başlarına seçimleri kazanmaları zor. Siyasi merkezin bazı temsilcileriyle ittifaklar kurma gereksinimini kabul etme konusundaki isteksizliğin de olduğuna işaret ediyor. Borón, aksi takdirde hiçbir seçimi kazanamayacaklarını söylüyor.
“Hegemonik medya kuruluşları stratejilerini, taktiklerini ve saldırılarını toplumsal ve siyasal dönüşümlerini ekonominin dijitalleşmesine ve sanallığın yeni bir ekonomik, politik ve sosyal aracı olarak pekiştirilmesine dayanan yeni savaş alanlarında sürdürürken biz, kendimizi geçmişin gözüyle görmemiz ve geçmişte kalmamız önemli sorunlarımızdan biridir.”
Kurumsal sistemin krizi, gerçekte, ilerici bir hükümetin halkın ilerlemesinin garantisi olup olmadığına dair yeni sorular ortaya çıkarıyor, Latin Amerika Stratejik Analiz Merkezi’nden genç Paula Giménez ve Caciabue’ye işaret ediyor.
Politik, feminist ve hatta ekolojist sollar, pandeminin güçlendirici etkileriyle güçlendirilen, aşağıda hazırlanan büyük dönüşümü nasıl göreceklerini veya tartacaklarını bilmiyorlardı. Arjantin’de yerelde bir Bolsonarist veya Trumpçı bir etki olarak ortaya çıkmış olabilir, kültürel savaşın bir kısmının kazanıldığına inanılması doğal karşılanabilir ancak kesinlikle yeterli siyasi yanıt verme kapasitesi olmadığı açıktır.
Tek başına gelen soru, tekrar tekrar, bu öfkenin, bu bıkkınlığın neden siyasi sol veya merkez sol tarafından kullanılmadığıdır. Sessiz çoğunluk aşırı sağda temsil edildi. Distopyanın sorumluluğu, her şeyden önce, birçok ülkede ön sıralarda yer alan sözde “ilericilik” üzerine düşmektir.
Arjantin’de 2001 salgınında “hepsi gitsin” talebiyle başlayan döngü, toplumsal bağın restorasyonuyla değil, verimsiz ve yozlaşmış bir devlet tarafından görmezden gelindi ve sömürülen bireysel işçinin savunulmasıyla sona erdi. 22 yıl önce bu ülkede solda yaşanan yığınsal patlama şimdi sağa kaydı.
Doksanlı yılların ilericiliği bugünkünden daha iyi değildi, ancak zaman ondan yanaydı. Demokratik, tarihsel ilerlemenin hiçbir şeyi tükenmemiştir. Tükenen şey, siyasi mücadele biçimleri de dahil olmak üzere son 20 yılda değişen bir dünyada, çözümler, projeler, programlar sunmadan adaletsizliğin kötülüklerinin kınanmasını birleştiren retoriktir.
“Halk tarafından seçilen ve halk için çalışan bir hükümet olarak geniş bir demokrasi anlayışımız varsa, demokrasinin tehdit altında olduğu açıktır. Demokrasiyi seçimlere indirgersek, resmi olarak demokrasi vardır. Ancak hayatımızı karmaşıklaştırırsak ve demokrasinin gücü kullanabilen kişi olduğunu söylersek: demokrasi partiler tarafından değil, fiili güçler tarafından kullanılıyor” diyor eski Kolombiya başkanı Ernesto Samper.
Edgardo Mocca, ilericiliğin, devrime olan teorik hayranlığı siyasi iktidarsızlık ve çoğu kez ayrıcalıklı tarihsel güçlerle işbirliği yaparak eski destanını tekrarlama eğiliminde olduğunu doğruluyor.
Bölgesel ilerleme sorumlusu ve Puebla Grubu üyesi Ernesto Samper, aralarında on iki eski cumhurbaşkanının da bulunduğu yaklaşık 50 veya 60 liderin başarısız neoliberal modelin yerini almayı amaçlayan siyasi bir dayanışma projesi üzerinde çalıştığına dikkat çekiyor. “İflas eden şirketlerin çoğu bizde. Söz konusu olan ekonomik yeniden canlanma, toplumsal dokunun yeniden düzenlenmesi ve aynı zamanda demokrasinin yeniden düşünülmesidir. Buna toplumsal protestoları kontrol altına almak için aşırı güç kullanımı, olağanüstü yetkilerin kullanılma şekli ve siyasetin yargısallaştırılması da ekleniyor. Adalet olağanüstü bir şekilde siyasi bir silah olarak kullanılıyor” diye ekliyor.
Latin Amerika solunun yeni bir haritasını ve davranışını önerme ihtiyacı… Ve insanlar, alternatif bir model sunmadığı sürece ilericilikten daha fazlasını bekliyorlar. Samper, “birleşme hiçbir zaman şimdiki kadar önemli olmamıştır ve hiçbir zaman şimdi olduğu kadar “parçalanmadıklarını” kabul ediyor.
İlerleme olmadan ilericilik olur mu?
Son zamanlardaki ilericilerin seçim zaferlerinin analizinde, hükümetlere parlamento çoğunluğu sağlanmadığı, artan eşitsizlikle bölünmüş ülkelerde, sağın sadece seçimleri kazanma noktasına değil, aynı zamanda değişiklikleri veto etme noktasına kadar güçlendirildiği sıklıkla göz ardı edilmektedir.
Bazen seçim sonuçları siyasi manzarayı maskeleyebilir. Çünkü gerçek şu ki, küresel piyasalar oyunun kurallarındaki en ufak bir değişikliğe karşı duruyor ve ilerici güçler çoğu zaman miras aldıkları gerçekliği değiştirmek için ne iradeye ne de uygun önerilere sahipler.
2018’den bu yana, bölgede ilerici olarak nitelendirilen adaylar seçim zaferi kazandı: Meksika’da Andrés Manuel López Obrador, Arjantin’de Alberto Fernández, Bolivya’da Luis Arce, Peru’da Pedro Castillo, Honduras’ta Xiomara Castro, Şili’de Gabriel Boriç, Kolombiya’da Gustavo Petro, Guatemala’da Bernardo Arévalo.
1999-2005 yılları arasında Venezüella, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Ekvador ve Bolivya’da ilk ilerici dalga, devlet işletmelerinin özelleştirilmesine odaklanan neo-liberal yönetişimi bozan halk mücadeleleri döngülerinin ürünü olan hükümetleri doğurdu. Bu ikinci ilerici hükümet dalgası birincisinden farklıdır, çünkü derin dönüşümleri yapabilmenin sınırlı olanaklarına sahip.
İlericilerin yeni nesillere sunacakları bir şey var mı? Önceki deneyimlerinde olduğu gibi vatandaşı, örgütlü toplumu, yani halkı örgütlemeği unuttular. Vatandaşı politik bir özneye dönüştürmek mümkün değildi. Evet, kapsayıcılık ve gelir dağılımı politikalarından yararlananlar oldu, ancak bu yararlanıcılar onlara daha fazla umut ve değişim sunanlara doğru saf değiştirdi.
Latin Amerika politik sahnesine şimdi de yeni bir ırkçı ve anti-feminist aşırı sağ giriyor. Onlar kadınlar, kürtaj, eşit evlilik ve cinsel muhalefetle ilgili aşağılayıcı söylemleriyle dikkat çekiyorlar.
Uzun yıllar boyunca sol, sendikalar ve halk hareketleri sokaklarda ve meydanlarda tek söz sahibi iken, şimdi sağ ve aşırı sağ sokakları ve meydanları işgal ederek, ilerici güçlere sadece sınırlar koymakla kalmayıp onları sık sık şaşırtmakta ve uzaklaştırmaktadır.
Devlet iktidarına sahip olmanın amacı, onu egemen sınıfı yenmek için kullanmaktır, onunla yatmak için değil. Devrimci bir süreç geliştirmek, toplumsal öfkeleri siyasi hareketlere dönüştürmek bu da yeni kadrolar oluşturmak anlamına gelir. Bir seçimi kazanmak için imaj değiştirmeğe başvurmanın olanağını bir kenara bırakırsak sorun, ne için kazanmak istediğinizi bilmektir.
İkinci ilerici dalganın ilk karşılaştığı engeller; küresel kriz, küreselleşme ve aynı zamanda yaşadığımız ve acı çektiğimiz medeniyet krizidir. ABD ile Avrupa Birliği arasında Rusya ve Çin ile artan çatışma, ilerici hükümetlerin kendilerini rahat hissetmedikleri karmaşık bir senaryo yaratıyor.
Washington veya Brüksel ne düşünürse düşünsün, bölge hükümetlerinin genellikle ana ticaret ortakları olan Çin ile ticaret yapmaları ve Venezüella, Nikaragua ve Bolivya ile ilişki geliştirmeleri gerekir.
Bir yandan, muazzam ekonomik sonuçlarıyla birlikte Washington’un Caracas’a yönelik ablukası hâlâ yürürlüktedir. Kendilerini ne ulus ne de bölge olarak konumlandırmadıklarından küresel krizinden dolayı şaşkına dönmüş ilerici hükümetler ABD’nin baskılarına karşı durmak zorundadır.
Çin ile derin bir ticari ilişkiye sahip olan Güney Amerika’dır. Öye yandan Orta Amerika ve Meksika ise ABD’yle uzlaşma yollarını aramaktadırlar. Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador, hem göçmenlere yönelik baskılarda hem de Çin ile ilişkilerde kuzey komşusuyla aynı çizgide kalırken, sözlü eleştirilerini de yapmaktan geri durmuyor.
İlk ilerici dalgayı etkilemeyen bir diğer sınırlama, toplumlarımızın 2008 küresel krizinden bu yana yoğunlaşan ve tüm ülkeleri farklı yol ve biçimlerde aşan artan militarizmdir. Latin Amerika dünyadaki en eşitsiz bölgedir ve silahlı kuvvetler ve polis halk hareketlerine müdahale ederek etkisizleştirmeği amaçlamaktadır.
Bölgenin birçok ülkesinde, militarizmin ana ekseni, nüfusu kontrol etmeye, ulaşım ve gaza erişim gibi halkın temel ihtiyaçlarını karşılayan sektörlerde eski ordu ve polisten (paramiliterler) oluşan yasadışı grupların konuşlandırılmasıdır.
‘Puebla Gurubu 1 ve yeni yol haritası
Mevcut durumdan çıkmanın yol haritası, çevre üzerinde tersine çevrilmesi zor etkiler bırakan, bizi gezegenin en eşitsiz bölgesi yapan ve yeniden dağıtım devrelerini körelten endişe verici düzeylerde servet yoğunlaşmasına neden olan neo-liberal modelin, kesin olarak terk edilmesini önermektedir.
Bu, iyi niyet modelinde belirtilenleri daha da netleştirmek için: a) önerilerin nasıl uygulanacağı, b) değişimi hangi güçlerin yapacağı ve c) karşı direncin bulunduğu alanlar açıkça yazılmalıdır. Aynı zamanda bu ulusötesi şirketlerin gücünden, askeri, finansal ve dijital sanayi komplekslerin etki alanlarından ve emperyalizmden söz etmekten yoksun bir yol haritasıdır.
Grubun üyeleri, bireysel olarak partileri veya kitle örgütlerini temsil etmiyorlar. Tamamı eski hükümet başkanları, Devlet başkanları, siyasi parti liderleri, bakanlar, büyükelçiler olmuştur. Medyada ve halk içinde popüler şahsiyetler de grupta yerlerini almaktadır.
Ernesto Samper, “katılımcılar şimdilik buranın bir buluşma ve tartışma yeri olduğunu kabul ediyorlar. Ama aynı zamanda, 2019’da Buenos Aires’teki yüz yüze görüşmenin koridorlarında dile getirilen Evo Morales’in kurtarma operasyonunda gösterildiği gibi somut müdahaleleri de oluyor.
Puebla Grubu’nun geleceğinin ne olacağını bilmek zor, ancak onu destekleyenlerin umudu, otuz yıl önceki ilerici “birinci dalganın” deneyimlerini toplumsallaştırmaya katkıda bulunabilmesi, böylece güçlü halk desteğine sahip ve Latin Amerika ve Karayipler’in ihtiyaç duyduğu derin yapısal dönüşümlerde ilerlemeye istekli hükümetlere lojistik veri sağlamaktır.
Şilili Marcos Roitman’a göre, Puebla Grubu’nun ilericiliği kapitalizmi yenilemekle sonuçlanır ve kurucular gözden geçirildiğinde belli bir huzursuzluğun varlığı görülebilir. “Onların çeşitliliği bir artı olabilir, ancak Neo-liberal dönüşümlerin listesi büyük ve huzursuzluk yaratıyor “ diye ekliyor.
Diğerlerinin yanı sıra, Venezüella’ya karşı savaşan ve savaş ilan eden OAS’ın eski genel sekreteri Şilili José Miguel Insulza ve Pinochet’in İspanya’ya iadesine karşı çıkan, ABD’nin Latin Amerika’ya yönelik politikalarını onaylayan ve Ricardo Lagos hükümetinin içişleri bakanı da grupta yer alıyor.
Listede, İspanyol hükümetinin başkanı olarak 2011 yılında sosyal harcamaları bütçe istikrarı, gerçek bir yargı darbesi Anayasa’nın 135. maddesinde reform yapmayı kabul eden monarşist José Luis Rodríguez Zapatero da yer alıyor. Ayrıca İspanya’da füze kalkanı kurulumu ve Guantanamo’ya uçuşlar için yapılan anlaşmanın mimarıydı.
Yeni Sosyal Demokratlar?
İlericiler artık evrensel haklardan değil, gerçekte yeni kayırmacılık biçimleri olan parasal transferler temelinde inşa etmeyi planladıkları kapsayıcılık ve vatandaşlıktan bahsediyorlar. Yatırımcıları ekstraktivist modelden uzaklaştırabilecek herhangi bir yapısal reform yapmak istemiyorlar. Alttakilerin artan marjinalleşmesini ve çevre mahallelerinin huzurluğunu militarizasyonla çözmek.
Kısacası, kapitalizmin derinleştirilmesi, toplumdaki örgütsüzlüğün artırılması, direniş harekelerinin evcilleştirilmesi ve inatçıların bastırılması, diyor Raúl Zibechi. Brezilyalı sosyolog ve İşçi Partisi’nin kurucusu Luiz Werneck Vianna’ya göre, sermayenin merkezileşmesine ve dikeyleşmesine rehberlik eden bir tür istihbarat merkezine dönüştürülen sermaye ve devlet arasında yeni bir ortaklıklığın kurulduğunu belirtiyor.
Devlet, merkezi sermaye ve sosyal hareketler tarafından yönetildiğinde, genellikle sivil toplum örgütleri basit örgütlere dönüştürülür. Bu yüzden toplumsal mücadeleyi yeniden başlatmak kolay bir iş değildir, çünkü bu yeni ortamda ilericiler eleştirel ruhu, kolektif yaratıcılığı ve yüzleşmeyi ortadan kaldırmaya çalışırlar.
Garcia Linera, “İnsanlar mazoşist değiller ve oylarını neden verdiklerinin her zaman sebepleri” var dedi. “Kolektif ruhu aşındıran ıstırabı ve belirsizliği çözecek somut ve hızlı cevaplar veremezsek, bir başkası bunu yapacak; aşırı sağ veya vahşi neoliberalizm” dedi.
İlerici bir ideoloji var mı (ya da var mıydı)? Yüzyılın başında Rafael Correa ve Evo Morales hükümetlerinin Ekvador ve Bolivya’da nereye gidebileceğini kimse iyi bilmiyordu, çünkü radikalizm şampiyonuydular, ancak hükümete geldiklerinde yavaş yavaş sönümlendiler. Bugün Evo, 2025’te tekrar aday olmakta ısrar ederken, Correa Brüksel’de sürgününde yaşıyor.
Hükümet deneyimleri birçok dönüştürücü yükselişi kısa zamanda bitirdi. Salvadorlu Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi’n de (FMLN) olduğu gibi parlamento muhalefetinde ılımlılık yavaş yavaş büyüdü ve 2005’te kabul edildi. Veya Uruguaylı Tupamaros, merkez sol Frente Amplio içindeki Halk Katılım Hareketi de pasifize edildi.
Nikaragua Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) ve Allende sonrası Şili sosyalizmi örneğinde, merkeze ve hatta sağa kayan kanlı yenilgiler ve kabine tartışmaları yaşandı. Aynı şey yüz yıl önce Avrupa sosyal demokrasisinin de başına gelmişti.
Ancak en kötüsü bu değil: ilericilerimiz, yerinden edilmelerini ve ihanetlerini haklı çıkarmak için, kaçınılmaz olanın söylemini yükseltiyorlar. Bazen, seçim yenilgilerinden kaçınmanın aciliyeti ile karşı karşıya kalındığında, yolsuzluk tolere edilir, hatta parti ihtiyaçları doğrultusunda haklı da çıkarılabilir, ama varlık nedeninin tam olarak ondan kaçınmak olduğu hep unutulur.
İlericiler, ne pahasına olursa olsun devletin güçlendirilmesini ve hükümetin konjonktürel olarak koruduklarında, sağın talep ettiklerine benzer önlemler uygulayarak, herhangi bir derin dönüşümün anahtarının devlette değil, toplumda olduğunu unuturlar.
Değişimin Pepe Mujica, Fernando Lugo, Rafael Correa veya Cristina Kirchner’in “tarihsel” figürlerle olabileceğini düşünmek, geçmişe (yaralı yarasalar) bahse girmek demektir. Hükümetlerindeki başarılarını kabul edebiliriz ancak kuşak değişimini yaratamadıkları bir gerçek.
İkinci dalga üstüne yapılan tartışmalardan çıkan alternatiflerden ilki, ılımlılığa dönüşü sahiplenmek ve gerçekte olanlardan daha fazla beklenecek bir şey olmadığını ilan etmektir. Bu nedenle, uygulanabilir tek alternatif “iyi kapitalizm”dir, gerisi zararlı veya naif rüyalardır.
İkincisi, olan her şeyin tamamen devrimci olduğunu teyit etmektir: bu ilerici hükümetler, halk iktidarının ve kapitalizmin üstesinden gelmenin yolunu açan modern ve ileri bir kapitalizmin gelişmesi için koşulları hazırlar. (Alvaro García Linera ve Atilio Borón ya da Emir Sader gibi)
Taban hareketleri tarafından önerilen üçüncü bir alternatif; radikal sosyalizm, çevrecilik, hareketçi feminizm, sömürgecilikten arındırılmış kültürlerarası ilişkiler, ilkesel olarak dönüşü kınamaktır. Aşağıdan inşa zamanıdır, çünkü yukarıdan inşa edilen tek şey kuyudur.
Tarihçi Howard Zinn, “Karamsarlığı anlayabiliyorum ama inanmıyorum. Bu sadece bir inanç meselesi değil, tarihsel bir kanıt meselesidir. Bu ezici bir kanıt değil, sadece umut vermek için yeterli, çünkü umut için kesinliğe değil, sadece olasılığa ihtiyacımız var.”
1 Puebla grubu; 14 Temmuz 2019’da Meksika’nın Puebla şehrinde kurulan, Latin Amerika ve Güney Avrupa siyasi solunun temsilcilerinden oluşan siyasi ve akademik bir forumdur. 12 Kurucusuna göre asıl amaç fikirler oluşturmak, üretken modeller, kalkınma programları ve ilerici nitelikteki devlet politikaları geliştirmektir.
19 Latin Amerika ülkesi, İspanya, Portekiz ve İtalya’nın başkanlarından, eski başkanlarından, ilerici hareketin siyasi ve sosyal liderlerinden ve akademisyenlerinden oluşur.
* Aram Aharonian; Uruguaylı gazeteci ve iletişimci. Entegrasyonda ustalaşın. Telesur’un yaratıcısı ve kurucusu. Latin Amerika Entegrasyon Vakfı’na (FILA) başkanlık etmekte ve Latin Amerika Stratejik Analiz Merkezi’ni (CLAE) yönetmektedir. Kendimizi Kendi Gözlerimizle Görmek, Medya Terörü Enternasyonali, Labirentinde İlerlemecilik, Gerçeğin Cinayeti ve Demokrasinin Cinayeti kitaplarının yazarı.