Lula, “çölde yalnız başıma barış için ağlıyorum”
Amerikalılar ve Avrupalılar Ukrayna’daki savaşlarında iyi bir performans göstermiyorlar. Kendilerine ait olduğunu düşündükleri dünyanın geri kalan ülkelerinde ve şimdi Çin ile ilişkiler de kötü gidiyor. BRİCS (Rusya, Güney Afrika ve Hindistan) üyeleri Brezilya aracılığıyla Latin Amerika’ya nüfuz etmeği” kararlı bir şekilde istiyorlar.
Bu durum, giderek siyasi ve diplomatik kanallardan uzaklaşma eğiliminde olan ABD Başkanı Joe Biden’ın danışmanlarını endişelendiriyor. Avrupa Birliği üyeleri, Brezilya devlet başkanı Lula’nın, Moskova’ya karşı tutumunun yumuşak olarak değerlendiriyorlar ve Ukrayna’daki savaşın nasıl sona erdirileceği konusunda farklılıklarını açıkça ortaya koyuyorlar.
Madrid’den geçerken yaptığı açıklamada Lula: Rusya ve Ukrayna barışı müzakere etmek zorunda ve yürüttükleri savaşta “kimin haklı olduğunu söylemenin bir faydası yok”. “Çölde yalnız başıma barış için ağlıyorum” diye de ekledi.
(Aram Aharonyan, Rebelion, 3.8.2023)
Sosyalizmi yeniden düşünmenin anahtarları
“Sosyalizm” kavramı çeşitli yorumlar içerir. Bunlar arasında, teorik alanda ekonomik ve sosyo-politik bir doktrin olması; ürünlerin üretim ve dağıtım şekli; kapitalizmin yerini alacak toplum; komünizmin başlangıcıdır. Aynı zamanda özgüllükleri belirtmeye çalışan sıfatlarla da tamamlanır, örneğin: ütopik sosyalizm; bilimsel sosyalizm; Arap sosyalizmi; devlet sosyalizmi; Demokratik sosyalizm………………….
Bu kavrayışa dayanarak ve benim analizime göre, Sovyet bozgununun en önemli iç nedenleri arasında, Stalinist aşamada uygulanan baskıcı politikanın ve ilan edilen sosyalist demokrasinin çeşitli yönlerinde özgürlük eksikliğinin SSCB halklarının moral ve manevi yaşamı üzerindeki ciddi etkilerine işaret etmeliyiz. Bu, sosyalist zafere ulaşmak için vazgeçilmez faktörü zayıflattı: halk kitlelerinin siyasi önderliğe desteği. Gerçeklerden uzaklaşma, dogmatizm, sekterlik ve öznelcilik Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) Ekim 1961’deki Programında, komünizmin SSCB’de, 1980’de inşa edileceğini belirtmesiyle açıkça ortaya çıkmıştı. Gerçekte komünizme ulaşılamadığı gibi daha da kötüsü, bu tarihten 11 yıl sonra Sovyetler Birliği, CMEA ve diğer Avrupa sosyalist ülkeleri ortadan kaybolmuştu. Burada anlattıklarım, ekonomik ve toplumsal gelişmenin tam olarak planlanamayan kendiliğinden bir seyir içinde gerçekleştiğinin açık bir göstergesidir.
Küba, dünya ölçeğindeki bu ekonomik, sosyal, politik ve ideolojik felaketten, sosyalizm modelini yeni tarihsel momente uyarlamaya çalışmaya başladı. Sözde “deneme yanılma” yöntemiyle, Küba toplumunda örgütlenmesinde ve işleyişinde çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Bununla birlikte, bu çabalarda geçen 32 yıl boyunca, süreç yeterince ilerlemedi, doğrusal olmadı ya da bence olması gerektiği gibi bütünsel olarak tasarlanmadı. Bu nedenle, gelişiminde ilerleme ve gerilemeler, ve büyük ölçüde başarısız sonuçlar doğurmuştur………………………
Bu kavramlar ışığında, üretim araçları üzerindeki devlet mülkiyetinin sosyalist ekonominin temel dayanağı olmadığını ve devletçi olmayan mülkiyetin ona tabi olarak görülmemesi veya devlet mülkiyetinin tamamlayıcısı olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Her ikisi de adil rekabet içinde piyasanın nesnel yasalarına göre geliştirilmelidir. Buna karşılık, demokrasi, vatandaşların, seçmenlerin sadece seçmekle kalmayıp aynı zamanda Devletteki temsilcilerini de aday gösterdikleri doğrudan seçim demokrasisi de dahil olmak üzere, hem ulusal hem de bölgesel düzeylerde ana kamusal meseleleri bağlayıcı bir karakterle onayladıkları doğrudan demokrasi yöntemlerini benimsemelidir. Bütün bunlar, Küba Devrimi’ni zorla devirme girişimleri dışında tam bireysel ve kolektif düşünce, ifade ve gösteri özgürlüğü ortamında yapılmalıdır.
Bu önermeler, “demokratik piyasa sosyalizminin Küba modeli” olarak adlandırdığım şeyin tasarımını ve uygulamasını açıklar; bence, SSCB ve CAME’den miras kalan mevcut yüksek düzeyde merkezileşmiş devlet sosyalizmi modelini terk ederek, yönelmemiz gereken şeydir.
(Fidel Vascós González (Economista), El Siglo, 04.08.2023)
Antroposen ve pandemiler
Uzmanlar uzun zamandır yeni bir jeolojik çağdan bahsediyorlar: Antroposen, doğal çevreyi değiştiren insan eyleminin belirlediği bir dönem, gezegenin yaşam koşullarını çok olumsuz bir şekilde değiştirerek, o kadar ki, olayların seyri değiştirilmezse hayatta kalmayı imkansız hale getirebilir.
Avrupa Rönesansı’yla ortaya çıkan modern dünya, bugün tamamen küreselleşmiş, insanlığın sorunlarına çözümler üreterek muhteşem sonuçlar elde etmesine rağmen, aynı zamanda bugün insanlığı da son derece tehlikeli bir sürece getirmiştir.
(Rebelion, Marcelo Colussi | 03/08/2023)
İklim kaosu durdurulabilir mi?
İklim değişikliği zamanımızın belirleyici krizidir ve korktuğumuzdan daha hızlı gerçekleşmektedir; Ancak bu küresel tehdit hakkında bir şey yapabilmekten çok uzağız. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in dediği gibi, “İklim acil durumu yarışını kaybediyoruz; Ama bunu kazanabiliriz.” Gerçek şu ki, dünyanın hiçbir köşesi iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarından kaçamaz.
Çevre krizi inkar edilemez hale geldi. Kıyamet Buzulu’nun kısmen erimesi, deniz seviyesini 70 santimetreden fazla yükseltme eğilimindedir, gezegenin etrafındaki kıyı topluluklarını tahrip edecek ve okyanusların seviyesini, Kevin Reynolds’un Su Dünyası filminde beelirttiği bin yıl sonra üç metre yükseltecektir.
Küresel Güney’deki ülkeler, iklim krizinin dezavantajlı bir sorunuyla karşı karşıya. Ancak, ekoloji ile sosyal adaleti birleştiren yeni bir paradigmanın kapılarını açan yeni bir düzende belirleyici olabilirler. Latin Amerika ülkeleri, küresel asgari verginin eksiklikleri konusunda ortak bir tutum benimsemeli ve büyük bir uluslararası koalisyon oluşturmak için küresel Güney’in geri kalanıyla doğrudan bağlantılar kurmalıdır.
Bu asimetriler iklim acil durumunda da mevcut: 2015 yılında, dünyanın en zengin yüzde 10’u sera gazı emisyonlarının yarısından sorumluydu. Sadece en zengin yüzde biri emisyonların yüzde 15’ini üretirken, Dünya sakinlerinin en yoksul yarısı, bu emisyonların sadece yüzde yedisini üretmesine rağmen, gıda kıtlığından kasırgalardan evlerinin tahrip olmasına kadar en çok etkilenenlerdir.
Buna benzer, çokuluslu şirketler doğal kaynakları acımasızca çıkararak Küresel Güney’in çevresini tahrip etmekte, göçmenlere kapılarını kapatmakta ve onları şirketlerin eylemleriyle yaşanmaz hale getirilen bölgelerde kalmaya mahkum bırakmaktadırlar.
(Rebelion, Álvaro Verzi Rangel | 18/07/2023)
Neden Boris Kagarlitski’ye özgürlük talep ediyoruz?
25 Temmuz’da, Rus sosyalist aydını, Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından “terörizmi meşrulaştırma” suçlamasıyla tutuklandı ve derhal Moskova’ya 1.300 km uzaklıktaki Syktyvkar şehrine gönderildi. Orada, savunma avukatı olmadan yapılan kapalı duruşmada mahkeme Eylül ayındaki duruşmaya kadar tutuklu kalmasına karar verdi.
Sovyetler Birliği’nin so yıllarında solcu bir muhalif ve yeraltı Marksisti olarak politik mücadeleye başlayan Kagarlitsky, şimdi 64 yaşında, sosyalist inançlarını korurken SSCB’nin çöküşünden sonra Rusya’da ve bölgede geniş çapta tanınan tek kişiydi. Birkaç kuşak onun kitapları ve konferanslarıyla büyüdü ve Sovyet sonrası ülkelerdeki siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri Batılı gözlemciler için bir rehber ve Rus solunun sembolik bir figürü haline geldi.
( Nueva Socedad, Andriy Movchan, Ağustos 2023 )