Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle beraber, savaş çılgınlığı zirveye ulaştı. Savaş çabalarına katılmak için dünya çapında soldan sağa birçok politik hareket silah çağrısı yapıyor. Rusya’nın ilerlemesini durdurmak için, ABD ve Avrupa’dan Ukrayna’nın savaş alanlarına gönüllüler ve siperlere silahlar gönderildiği sır değil. Militarizmin tehlikeli tırmanışına öncülük eden bu ülkeler gerginliği azaltmak için yapılan diyalog çağrılarını bir kenara itti, görmemezlikten geldi. ABD, NATO veya Putin yanlısı olarak yorumlandı. Barış adına militarizmi reddetmek etkisizleştirildi.
Emperyalist ülkeler yalnızca Ukrayna savaşında değil, daha önce de ulusal çıkarlarını savunma gerekçesiyle onbinlerce kilometre uzaklıktaki ülkelerde herhangi ciddi bir engelle karşılaşmadan agresif bir şekilde askeri güçlerini kullandılar. Bu savaşma iradesi ve askeri gücü yaratan şey hiç kuşkusuz militarizmin süregelen tırmanışındır.
Toplumların derinliklerine dal budak salan militarizm, savaşları ve silahlanmayı sürdürülebilir hale getirebilmek amacıyla gerekli toplumsal desteğin hazırlanmasında, silah tekellerinin aşırı kârlar elde etmelerinde, silah teknolojisinin geliştirilmesinde ve barışın itibarsızlaştırılmasında belirleyici rolü olmuştur.
Militarizm, üst yapı kurumları aracılığıyla silahın, insanlar arasındaki sorunların çözümünde etkili araç olduğu bilincini yerleştirmesiyle savaşlara toplumsal zemin hazırlar. Militarizmin her iki biçimi, sivil ve askeri militarizm, modern ulus devletlerinin milliyetçi-ırkçı ideolojilerini kullanır, şiddeti üst yapı kurumlarına tek çözüm aracı olarak dayatır; kimlikler arasındaki gerilimleri diri tutar, kadınlara karşı şiddete neden olur, itaat üreten disiplini, topluma yayarak otoriter rejimleri dayatır ve insanlara silah kullanma hakkını tanıyarak, savaşları günlük yaşamda meşrulaştırır. Karşıtını düşman ilan ederek silahla yok etme anlayışının insanlar arasında kabul görmesi savaşların doğal karşılanmasını getirir, bu da savaşlar için halk desteği demektir.
Ukrayna’daki savaşın başlamasından bu yana ülkedeki inanılmaz boyutlara varan silah stoku ve uluslararası kamuoyunun verdiği destek militarizmin etki gücünü yansıtıyor. Bu elverişli şiddet ve terör ortamında silah şirketlerinin kârları astronomik boyutlara ulaştı. 23 Şubat ve 8 Haziran arasında, Silah şirketleri; Lockheed Martin hisse fiyatları %14, Northrop Grumman %22,3, BAE Systems %31.9, Thales %39,4, Leonardo’nun %67,8 ve Rheinmetall’in hisse fiyatları %123,9 oranında arttı. (vientosur)
Benzer trend, Türkiye’nin Suriye savaşı sürecinde gözlemlenebilir. Türk savunma projelerinin bütçesi 5,5 milyar dolar iken 2020’de bütçe 60 milyar dolara ulaşmış ve 2002’deki bütçenin neredeyse 11 katına çıkarılmıştır. (Rebelion)
1980’de dünyada toplam askeri harcama 366 milyar dolar iken 2022’de 2,275 trilyon dolara ulaşmıştır. Rakamsal olarak 6 kattan fazla arttı. Türkiye’de 1960’da 2,67 milyar dolar olan askeri harcama 2022’de 23,4 milyar dolara ulaşarak 8 kattan fazla artış gösterdi. Haziran ayındaki NATO Zirvesi bağlamında, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, önümüzdeki yıllarda benzeri görülmemiş bir rakam olan 200.000 milyon avroya ulaşmak için askeri harcamalarda bir artış olduğunu açıkladı. (Kriter Dergisi)
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni 21. yüzyılın gerekliliklerine göre hazırlayan Türkiye, günümüzde dünyanın en fazla askeri harcama yapan aktörleri arasında bulunuyor. 2020’de milli gelirin yüzde 2,77’sine erişen askeri harcamalar, 17,72 milyar dolara ulaştı. Yapılan kuvvet sıralamalarında ise dünyanın en güçlü 11. ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO’nun ikinci büyük askeri gücüdür. (Kriter dergisi)
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana agresif bir şekilde, küresel barış ve istikrarın aleyhine, tek kutuplu bir dünyayı ve ABD hegemonyasını korumaya yönelik artan bir saplantı var. “milli menfaat”, “vatan müdafaası” gibi siyasi hedefleri şimdilik ertelemiş görünen Avrupa ülkeleri baştan sona ABD’nin hegemonyasını yeniden tesis etmek ve silahlanma yarışını alevlendirmek için üzerlerine düşeni yapmaktadırlar.
ABD ve AB’nin Ukrayna’ya silah yığmaları Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Birleşik Krallık ve Almanya arasındaki denizdeki silahlanma yarışını hatırlatıyor. Ukrayna’nın işgalinin sorumluluğu tamamen Rusya’ya ait olsa da ABD ve Avrupa’nın son on yılda doğu komşusuna yaptığı silah tedariki, kuşkusuz savaşın başlamasında etkili olduğu gibi şimdi de savaşın uzamasına hizmet etmektedir.
Yürütülen savaş ve militarist politikaları tek alternatif kılmak amacıyla tarafsızlık ve barış itibarsızlaştırıldı. Bazı sol aydınların ve NATO’ya giren İskandinav ülke yöneticilerinin yaptığı açıklamalar, Ukrayna’daki savaşla birlikte, askeri tarafsızlık veya barışın, çatışmaların durdurulmasında hiçbir katkıda bulunmadığını ve tersine savaşa izin verdiğini ve kolaylaştırdığını, bunun zayıf, pasif ve hareketsiz bir duruş olduğunu tanımladılar. Söylenenlerin tersine, aslında, tarafsız, bağlantısız ülkeler, kalıcı barışın tohumlarının ekilebileceği ve savaşın ancak görüşme, uzlaşma ve diplomasi yoluyla çözülebileceğini geçmiş tarihsel deneyimlerle gösterdiler.
Barışa ve tarafsızlığa yapılan saldırılar bununla bitmiyor. Şu anda ABD’nin Avrupa’da konuşlanmış 100.000 ABD askeri personeli var, büyük çoğunluğu, (85.000) savaş patlak vermeden önce zaten oradaydı. Savaş ilerledikçe, militarist gücüyle ABD, ateşkesi hiç gündeme getirmedi, gerilimi azaltacak girişimi olmadı. Tam tersine “bağımsız” bir Ukrayna ve Rusya’nın zayıflaması çağrısında bulunarak savaşı daha da alevlendirdi. (Rebelion)
ABD’nin kucağında silikleşen AB farklı bir projesi olmadı. Silah ihracat kriterlerini gevşetmeyi ve silah endüstrisini sürdürülebilir duruma getirmeği planlıyor. Silahların yol açtığı ölüm, yıkım ve tahribat ile bunların geliştirilmesini, ihraç edilmesini ve kullanılmasını haklı çıkarma yönünde iğrenç propaganda yapılıyor.
Son yıllarda militarizm yarışında Türkiye en ön sıralarda yerini aldı. Toplam 23,4 milyar dolarlık askeri harcamasıyla dünyada 15. sırada yer alıyor. En fazla askeri harcama yapan ilk 20 ülke arasında bulunuyor. Diğer gelişmiş ülkelere kıyasla savunmaya daha fazla para harcayan Türkiye sahip olduğu savunma sanayini, komşularına karşı tehdit ve Kürd halkına saldırarak daha aktif kullanıyor. Savunma adı altında geliştirilen savaş sanayinin ulaştığı 25 milyar dolarlık üretim değeri, 3,2 milyar dolarlık ihracat kapasitesi ve sektörde faaliyet gösteren bin 500’den fazla firma, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını yerli kaynaklardan sağlamayı amaçlamakta ve ihracat yapmaktadır. Sözde uluslararası danışmanlık ve savunma işlerinde yardım hizmetleri veren SADAT tam 22 ülkede şiddet ve terör olaylarına fiilen katılmaktadır. (AYAB)
Türkiye gibi orta gelişmiş ülkeler, zengin ülkeleri izleyerek militarizm dışında, barış ve sosyal refah amaçlı uzun vadeli stratejileri geri çekerek, askeri alanda fütursuzca ilerliyor. Ülkelerin çoğu yerel düzeyde; sağlık, eğitim, sosyal yardım ve diğer temel hizmetlere erişimi arttırmak için harcanabilecek parayı silah üretimine harcıyorlar. Küresel düzeyde, iklim krizine ve ekosistemlerin yıkımına karşı koymak, suya ve gıda güvenliğine yaşamsal erişimi sağlamak veya çatışmayı önlemek ve barışı sağlamak için harcanabilecek para, birkaç kişinin güvenliğini sağlamak için kullanılıyor. 2,1 trilyon dolarlık maddi kaynak, savaşa değil barışa, yatırımlara ayrılsaydı dünyamız nasıl görünürdü? (Rebelion)
Savaşın yarattığı atmosfer ne kadar kötü olsa da nükleer savaş tehdidi gerçekleşirse daha da kötüleşeceğine şüphe yok. Şu anda, ABD ve Rusya en fazla sayıda nükleer savaş başlığına sahip ve ABD cephaneliği de Avrupa’ya dağılmış durumda. Bir nükleer savaşın sonuçları korkunçtur ve yine de bu savaş devam ederse, tam olarak bununla sonuçlanabilir.
Kaynakça;
– Ahmet Murat Aytaç, Militarizm: Bir Yönetim Zihniyeti, Gazete Duvar, 9 11,2019
– NIAMH NI BHRIAIN, Ateşkes: Neden militarizmi acilen ve özür dilemeden reddetmeliyiz? (Alto el fuego: por qué debemos rechazar urgentemente y sin reparos el militarismo),12 Eylül 2022, VIENTOSUR
– José Natanson, Guerra y paz en el siglo XXI (21. Yüzyılda savaş ve barış), rebelion, 4.7.2022
– Deniz İstikbal, Türkiye’nin Savunma Harcamaları, 4 Haziran 2022, KRİTER DERGİSİ
– Dr. Mustafa Al-Wahaib, Savunma Sanayı 2015-2020, AYAB (Anadolu Yakın Doğu Araştırmaları Merkezi), 4 Haziran 2021