Yalnız benim için bak laik laik!
”Kindar dindarlar ile kindar laikler, ne çok benziyorsunuz birbirinize…” Yıldırım Türker 19 Ocak’ta etti bu lafı. Bir deste yobaz Sezen Aksu’nun evinin önünde toplanıp protesto ederken yani. Eskiden Radikal yazarı yazar gerici güruha bakıyor ve aklına her nasılsa laikler geliyordu. Liberalizmi tarif etmeye kalksak bundan iyi örnek bulamayız sanırım. Laikliği gericilikle bir tutmak, cumhuriyete derin bir nefret beslemek…
Kim nasıl bir ruh haliyle Sezen Aksu’ya yönelik bu gerici harekete bakar ve laiklere sövmeyi akıl edebilir, açıklamak zor.”
https://haber.sol.org.tr/yazar/yalniz-benim-icin-bak-laik-laik-323998
Sevmek zamanı
“Yatağımın altında Dev Genç dergileri ve Nazım Hikmet şiirleri bulununca, sonu okuldan atılmama varacak süreç de başlamış oldu. “Biz vücudu kurtarmak için kolu keseriz” dedi Türk İslam sentezci matematik öğretmenimiz, “Senin gibilerinin dilini kopartırız” dedi Necip Fazıl hayranı tarih öğretmenimiz. Mahzunluğumu gördükçe daha da mağrur oldular, hayatımın bir yılını çerez gibi yiyip beni kapıya koydular.”
https://www.birgun.net/haber/sevmek-zamani-374555
Muhalif gazeteciliğin sonuna doğru
“Gazeteciler de kendi meslektaşlarına üstünlük taslamayı ve akıl öğretmeyi çok sever, ama çoğu zaman bu mesleğin kuralları ve ilkeleri hakkında hiçbir fikre sahip olmayanlar fikirlerini daha yüksek sesle beyan eder. Sıradan insanlar bile gazetecinin işini nasıl yapması gerektiğini daha iyi bildiğini düşünür. Sıradan insanların temsilcisi politikacılarınsa en sevdiği konu gazeteciye gazetecilik öğretmek.”
Akıl uykuya daldığında…
“Francisco Goya 1799 yılında çizdiği resimlerden birine “Akıl uykuya daldığında canavarlar
uyanır” biçiminde Türkçeye çevrilebilecek bir başlık koymuştu. Tarihçiler Goya’nın bu resmiyle ancak aklın ve bilgeliğin insanlığı “aptallık, cehalet ve ahlaksızlıktan” koruduğu mesajını vermek istediğini yazmaktadırlar. Bilginin paylaşılmasının ve bilgeliğin aptallık, cehalet ve ahlaksızlığın yarattığı canavarlarla baş edebileceği de şüphe götürmüyor zaten.”
“Aklı ve bilimi insana ve doğaya yarayan, savaşsız ve sömürüsüz bir gelecek perspektifi lehine kullanmak yerine, kâr mantığının, küçük bir azınlığın çıkarlarına öncelik vermenin ve bunun için tüm insanlığı tehlikeye sokan bir anlayışın hakimiyeti günümüz egemen siyasetinin en belirgin emaresidir. Aynı şekilde bu gerçeğin kapitalist üretim tarzının ve emperyalist-kapitalist dünya düzeninin yapısallıklarına dayandığını da vurgulamaya gerek yok.”
https://yeniyasamgazetesi2.com/akil-uykuya-daldiginda/
İyi ki Atatürk varmış di mi!
“Bu sefer de kar üzerinden kavga var.
Taraflar birbirine daldı.
AK Partili troller şehir içi yolların kardan ulaşıma kapandığını yazıp İmamoğlu’nu suçluyorlar.
İmamoğlucu troller ise Karayolları’nın sorumluluk alanındaki yollarda yolda kalanları gündeme taşıyıp merkezi hükümeti suçluyorlar.”
“Bizim için hepsi devletin işi.
Tabii en büyük felaket İstanbul’un 3. havalimanında yaşandı.
Havalimanı kar altına gömüldü.
Yolcular bindikleri uçakların içine hapsoldu, uçaklardan tahliye dahi edilemediler.
Havalimanına giden yollar kapandı, havaalanında binlerce insan terminalde mahsur kaldı.
Mahsur kalanlara yiyecek içecek bile temin edilemez hale geldi.”
Demokrasi’nin yolu Diyarbakır’dan mı Ankara’dan mı geçer?
“Kendisine demokrat diyen herkes, her siyasî yapı, hele de Millet İttifakı’nın mevcut ve müstakbel (gelecekteki) ortakları eğer gerçekten demokrasi istiyorlarsa Kılıçdaroğlu’nun arkasında durmalı, onun söylemini benimsemeliler
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünü duyduğumda dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünü hatırladım. O gün bugün ne demokrasi ne AB geldi bizim bu taraflara. Yolu mu bulamadılar yoksa yolların başını tutan eşkıyalar mı komadı bilmem.”
Şiddetin sıradanlaşması
“Küresel sistemin savaş, kitle katliamları, ölümcül göçler ve bireysel vahşi cinayetlerle ürettiği şiddet insanlığı kuşatmış durumda. Şiddet dalga dalga hayatımıza, ilişkilerimize, mahallemize, sokağımıza, evimize girdi. Modern toplum, medeniyet dediği şeyin temelinde şiddet olduğunun farkında değil. Oysa medeniyet şiddetten arındırıldığı ölçüde var olabilir.”
“Homo sapiens” klasik aklın insanıysa, “Homo demens” postmodern barokla zıvanadan çıkmış ihtiras ve tutkuların insanıdır.”
https://m.duzceyerelhaber.com/umit-kardas/66762-siddetin-siradanlasmasi
Kayıp ve umut
Georg Simmel, ‘Paranın Felsefesi’nde fedakârlığın öneminden bahseder, insanların sadece kendilerinin bedel ödediği şeylere değer verdiğinden. Fedakârlık gerektirmeyen nesnelere ihtiyaç duysak da onları arzulamadığımızın altını çizer. Demokrasi tepeden inip geldiğinde kitleler onun önemini fark etmez. Ancak dişiyle tırnağıyla mücadele edip kazandığı şeyler onlar için değerlidir. Bütün bu zorluklar aşıldığında belki de çok daha sağlam temellere oturacak demokrasi, kim bilir…”
“İdeolojik manipülasyonun bir diğer yönü, insani acıyı ve kaybı dışsal bir konuma taşımaktır. Bunun en basit örneği, gündelik politikada ekonominin kötü gidişatını dış güçlere bağlamak.”