DEMOKRASİYE GEÇİŞİ VE DEĞİŞİM SÜRECİNİ TARTIŞIYORUZ -Admin

Değerli Dostlar;

Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma platformu olarak;

Önümüzdeki yakın dönemde ülkenin politik yaşamının geleceğini büyük ölçüde etkileyecek olan demokratikleşme sürecinin çerçevesi her alanda tartışmaya açılarak, ortak bir akıl yaratılabilirse, birleşik bir stratejide güçlü bir buluşma enerjisi oluşabilir.

Bu nedenle, Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma platformu olarak geçiş stratejisi hakkındaki görüşlerimizi belli bir sistematik içinde tartışmaya açmak istiyoruz.

Değerli Dostlar;

Gerek değerli görüşlerinizi sayfalarımız üzerinden bildirip gerekse bu tartışmayı kişisel sayfalarınıza, ilişkili olduğunuz sayfalara paylaşarak taşırsanız bu tartışmayı olabildiğince yaygınlaştırarak Ülkemizin geçtiği bu kritik sürece önemli katkılarda bulunmuş olacaksınız.

Tartışma konusuna ilişkin sayfamızın görüş ve önerilerini aşağıda;

“OTORİTER REJİMDEN DEMOKRASİYE GEÇİŞ VE DEĞİŞİM STRATEJİSİNİN İKİ AŞAMASI”

Başlığı ile sizlerle paylaşıyoruz.

Dostlukla

Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma

OTORİTER REJİMDEN DEMOKRASİYE GEÇİŞ VE DEĞİŞİM  STRATEJİSİNİN İKİ AŞAMASI

Kamuoyu araştırmaları, ister zamanında ister erken bir seçimle baskıcı rejimin yenilgiye uğratılmasının sanıldığı kadar kolay olmayacağını gösteriyor. İktidarın seçimleri az farkla kaybetmesi durumunda demokrasiye geçişin kolay olmayacağı şimdiden gözüküyor. Baskıcı yönetimin yirmi yıldır devlet içinde oluşturduğu yıkıcı yapıları birer karşı direniş odaklarına dönüştürmek için her yola başvuracağı görülüyor.

Böyle bir durumda muhalefetin eğer yapılırsa çetin geçeceği besbelli olan seçimleri kazanması yetmeyecektir. Muhalefet ancak fark atarak kazanabilirse demokrasi için tarihsel bir adım atmış olacaktır. Tek aday etrafında ve ortak bir demokrasi platformunda birleşilebilir ve kolektif bir stratejiyle hareket edilebilirse otoriter rejimden demokrasiye yönelimin kapısı aralanabilir.

Bu amaçla, otoriter rejim karşıtı bütün partilerin; ittifaklar, sosyal hareket ve platformların sıkı bir diyalog başlatmaları gerekir. Bunun için millet ittifakı bileşenlerinin, CHP’nin, sağ yönelimli öbür muhalif partilerin, Halkların Demokrasi Partisi, sol grup ve platformların aralarında sürdürdükleri diyalogları daha da güçlendirerek, kimliklerini de koruyup, ortak bir mutabakatla geçiş sürecinin stratejisini gecikmeden belirlemeleri büyük önem taşıyor.

Önümüzdeki yakın dönemde ülkenin politik yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan demokratikleşme sürecinin çerçevesi her alanda tartışmaya açılabilirse, ortak bir akıl yaratılabilirse, birleşik bir stratejide güçlü bir buluşma enerjisi oluşabilir.

Bu nedenle, Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma platformu olarak geçiş stratejisi hakkındaki görüşlerimizi belli bir sistematik içinde tartışmaya açmak istiyoruz.

Bize göre demokrasiye geçiş ve değişim stratejisinin, bir demokratik devrim gibi algılanmasında yarar vardır. Var olan otokratik iktidarın demokrasiyle değiştirilmesi özü bakımından politik bir devrim olup iki aşamada planlanabilir.

Geçiş aşaması diye adlandıracağımız birinci aşamada demokrasi güçleri seçimleri kazanmak için kampanyaları birlikte örgütler ve seçim zaferinden sonra baskıcı rejimi tasfiye etme, devlet kademelerinden söküp atma görevini başlatırlar. İkinci aşamada, otoriterliği doğuran toplumdaki bataklıkların kurutulmasına geçilir.

Demokrasiye geçiş stratejisinin iki aşamasını bir tırtılın kelebeğe dönüşmesine benzetebiliriz. İki aşama, zaman ve mekân bakımından birbirinden farklıdır. İlk aşamada otoriter rejimikendi zemininde yenilgiye uğratmak esastır. Bunun son derece gerilimli ve kaygan bir zeminde yürütüleceği besbellidir ve ancak bir ya da iki yıl gibi belirli bir zaman dilimi içinde gerçekleşebileceği düşünülebilir. Hata yapma riskini en aza indirmek için bütün olanakların harekete geçirilmesi gerekir.

Öyle anlaşılıyor ki, muhalefet, geçiş döneminde, başkanlık sistemini kullanarak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi deneyecektir. Ancak yapılması düşünülen anayasal değişikliklerin kaçınılmaz olarak baskıcı rejim yanlılarının direnişiyle karşılaşacağı besbellidir. Öyle koşullar oluşabilir ki, bir anda otoriter rejimin dayandığı yasal, politik ve kültürel dayanakların toptan tasfiye edilmesi gerekebilir. Hesaplaşma toplumun bütünkesimlerine yayılacağından gerek toplumsal örgütlerin, gerekse sosyal ve kültürel hareketlerin birlik içinde hareket etmesi her zamankinden daha fazla önem kazanacaktır.

Geçiş ve demokratik değişim sürecinde esas olan, yirmi yıldır devlete çöreklenmiş otokrasinin yapıştığı odaklardan sökülüp atılmasıdır. AKP’nin politik hegemonyasının her alanda kırılması, yozlaşmaya, çürümüşlüğe karşı mücadele ve helâlleşmek gibi toplumsal barışı sağlayacak politikaların izlenmesi sonuç alıcı girişimlerdir. Bu dönem boyunca otoriter rejimin en çok saldırdığı HDP’nin tutumu önemli olacaktır.

Otoriter rejime karşı inşa edilen ve kendini rejimin tasfiyesiyle sınırlandıran koalisyonlar bu dönemin sonunda faaliyetlerine son verebilir ya da yeni hedefler etrafında yeni güçlerle yoluna devam edebilir. Millet ittifakının bu süreci kararlılıkla sürdürmesi mümkün olmayabilir. HDP ve başka partilerle yeni bir ittifaklar aramak kaçınılmaz hale gelebilir.

Seçimlerden sonra yeni ittifaklara olan ihtiyaç parlamento aritmetiğinden dolayı da gerekebilir. Başkanlık ve onun oluşturduğu hükümet, geçiş döneminde baskıcı rejimi tasfiye edecek otoriter bir yapı gibi hareket edebilir. Eğer parlamentoda yeterince güç sağlanamazsa yasamada tökezlemelerin, ileri ve geri gidişlerin önü alınamayabilir. Muhalefet cumhurbaşkanlığı ve parlamentoyu büyük bir farkla kazanamazsa değişim sürecine geçiş kesintiye uğrayabileceği gibi, seçimlerin yenilenmesi de gündeme gelebilir.

Otoriter rejimden demokrasiye geçiş sürecinin ikinci aşaması olan değişimin başlaması,seçimlerde elde edilecek sonuçlara ve geçiş döneminde izlenen politikaların başarılarına bağlıdır. Otoriter rejimin tasfiyesi, çekinerek yarım ağız yapılmaya kalkılırsa, otoriterliği yaratan koşulları ortadan kaldıracak demokratik reformların gerçekleştirilmesi gecikip sekteye uğrayabilir, belki de hiç yapılmayabilir. 2002 öncesine, AKP’yi iktidara taşıyan ve otoriter rejime yol açan o hortumcu ve yozlaşmış ortama ülkemizin bir daha geri götürülmemesi el titremeden yapılacak köklü reformların kalitesine bağlıdır.

Bu aşamada yapılacaklar, parçalara ayırılıp dağıtılan otoriter rejim sonrasında onu yeniden diriltecek koşulların kökten kazınmasıdır. Otoriter rejimi yaratan vesayete dayalı askeri darbe anayasası kaldırılmalıdır. Siyasal bunalımlar yaratabilecek arızalı bir parlamenter rejime yönelmenin yollarının tıkanması için ne gibi önlemler alınabileceği de herhalde düşünülmelidir. Seçimler, siyasal partiler ve parlamento üçgeninde temsili ve katılımcı demokrasiyi tıkayan engellerin kaldırılması; çevre, kadın ve Kürt hareketlerine toplumu olumlu yönden etkileyecek olanakların sağlanması demokratik değişimin en önemli hedefleri arasında olabilmelidir.

Güçlendirilmiş parlamentoda elde edilen sağlam kazanımlar yeni bir anayasanın hazırlanmasını dayatabilir. Yasama gücüne dayalı yeni bir anayasa, otoriter rejim öncesi demokratik olmayan devlet ve toplum yapılarını çoğulcu demokratik seçeneklerle değiştirmeyi herhalde en başa almalıdır.

Demokrasiye geçişin ileri boyutlara gelebileceği böyle bir aşamada yeni ve ileri bir demokrasiyi getirecek reformların toplumun ve ekonominin bütün alanlarında mutlaka kararlılıkla uygulanması gerekir. Bunun başlıca bileşenleri; herhalde neoliberal olmayan yeni bir ekonomik model, çoğulcu parlamento, tarafsız ve bağımsız yargı, laik eğitim, özerk üniversite, İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş, Paris Anlaşması’nın uygulanması, Avrupa Birliği ile karşılıklı yapıcı görüşmeler, yerel demokrasinin ve siyasal katılımın teşvik edilmesiolacaktır.

Önümüzdeki süreçte otoriter rejimden demokrasiye geçişin yol haritası tartışılarak daha da genişleştirilebilir. Geçmişteki başarı ve yenilgilerden dersler çıkararak en geniş demokrasi güçlerini iktidara götürecek yolların köşe taşları birlik içinde döşenebilir.

Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma

About Mehmet Tas

Check Also

İtalya’da Faşizmin Dirilişinin Tarihçesi-Çeviri

Mussolini yaşamını öfkeli bir şekilde ve kurşuna dizilerek bitirdi, ancak kalıntılarının bulunduğu Emilia-Romagna’daki memleketi Predappio, …

4 comments

  1. günümüz koşulları var olan devlet ile bütünleşmiş iktidara karşı ortak mücadele etmektir… toplumun yüklediği görev, güncel görev budur… bu görev devletle bütünleşmiş iktidara karşı mücadeledir, karşıtların ortak hedef ve eylem birliği ile yürütülecek mücadeledir… bu görevde yer almayan, ortak mücadelede türlü bahanelerle yer almayanlar devlet ile bütünleşmiş iktidarın ekmeğine yağ sürer… iktidarın geldiği günden gideceği güne kadar yaşanan süreç de topluma insana doğaya verdiği tüm zararlara ortaklık yapmış olur… tercihtir, tercih insanı toplumu doğayı karşı alma tercihidir… iktidarı yollama koşulları, iktidara gelme koşullarına bağlı olarak toplumun önüne konulan seçimlerdir… seçimlerde ortak hedef devletle bütünleşmiş iktidarı seçim yolu ile yolu göndermektir… kapitalizmde komünistlerin seçimlerdeki hedefi iktidara gelmek değildir… komünistler, kapitalizmde seçimlere söz sahibi olmak için katılır… söz sahibi olmak, kapitalizmi eleştirmek yöntemidir… kapitalizmin topluma insana doğaya verdiği zararı anlatmaktır… toplumu kapitalizme karşı ortak mücadeleye yönlendirmektir… kapitalizmden demokrasi beklemek, burjuva demokrasisi saçmalığını talep etmek, kapitalizmi onarmak, tamir etmeye çalışmak komünist duruş değildir… sadece seçim yöntemini demokratik devrimi ile bütünleştirmek, demokratik devrim kavramının doğru tahlili değildir, seçim yöntemi demokratik devriminin parçasıdır… farklı düşünen komünistler var olan devlet ile bütünleşmiş iktidar, geçmiş dönemin burjuva iktidarlarından farklıdır… ordusu ile yargı yasama yürütme kurumları ile hükumet olmanın dışında bütünleşen bir iktidar vardır karşımızda… yapılacak bir seçim devletle bütünleşmiş bir aday ile muhalefet adayı yada adayları ile arasında yapılacaktır… yani devlet ve muhalefet arasında yaşanılacaktır… toplum iktidara karşı duruşunu belirlerken, devlete karşı duruşunu da belirlemektedir… kapitalizme karşı tüm güçlerin birlik beraberliği, ortak hedef ve eylem birliğidir… üçüncü ittifakın gücü, muhalefet gücü ile bütünleşmesi demokrasi hedefler doğrultusunda ortak anlaşmalara dayalıdır… toplumun çıkarları doğrultusunda üçüncü ittifakın talepleri doğrultusunda anlaşmalara dayalıdır… gidenin ardından toplumun çıkarları doğrultusunda yeni bir demokratik iktidar, demokratik taleplerin gerçekleşeceği bir burjuva düzeni… toplumu ileriye taşıyacak olan burjuva düzeni…

  2. Bence millet ittifaki her ne pahasına olursa olsun partilerin değil demokratik sosyal ve laik bir cumhurbaşkanı etrafında birleşmesi ve onun seçilmesi sağlanmalıdır ki farklı siyasal düşünceleri savunabilmek için gerekli olan oksijen sağlanmalıdır
    İkinci fazda bu demokratik güçler birliğini devletin tüm organlarının demokratik sosyal ve laik bir tasfiyesine kadar bozmamalari 20 yıldır yapılan tahribat o kadar kolay çözülemez Önce bunun bilincine varalım Yani yasaklarla hiçbir sorunu çözeceğiz Hele hele bu bir intikam biçimini alırsa
    Aynı zamanda artık kangren olmuş bu anayasanin yerini özgürlüklerle bezenmiş 21 YY a yakışır yeni bir anayasa in çalışmaları yapılmak zorunda Ancak bunların sonrasında çeşitli görüşlerin demokratik mücadeleleri gerçekleşebilir
    Daha önceleri belirtmiş olduğum CATİ görüşü uygulanabilse
    bu işler çok daha kolay olurdu

    • Evet yumuşak geçiş daha uygun önemli olan bu çetenin tasviyesi..demokrasi programımız olmalı ama bir geçiş rejimi ..ara rejim de denilebilir istenmeli..HDP nin etrafında. Demokrasi cephesi örülmeli kalıcı olmalı..!

  3. Önümüzde iş: bataklığa dönüşmüş ülkenin; yani mutlu yaşama hakkına sahip olduğumuz topraklarda yirmi yıldır derinleşen politik bataklığın kurutulması, üzerinde yaşanabilir hale getirilmesidir. Bu nedenle bataklıktan rahatsız olan herkesle amasız, fakatsız yüksünmeden, işin bir ucundan tutmanın örgütlenmesi içinde olmalıyız. Güç birliğinde solculuk arama lüksümüz yok! Bu aşamada önümüze koyduğumuz işteki samimiyetimiz, gelecekte kitlelerle inanca, güvene, içtenliğe dayalı bağımızı örmeye, güçlendirmeye de katkı sağlayacaktır.
    Kürtlerin demokratik ve siyasal hakları için mücadele eden parti, STÖ’leri, kanaat önderleri başta olmak üzere, sol güçlerle, liberallerle, mütedeyyin dindarlarla, demokratlarla, çevreci, genç, kadın, meslek örgütleri, tüm ileri demokrasiyi özleyen sınıf, katman, toplumsal gruplarla elbette ortak, somut hedefler doğrultusunda örnek ve pratik adımlar atabilme becerimizi yaratma çabaları sürecektir. En geniş toplumsal iş görme hedefini solun, asgari de olsa, birliğine bağlamak başta Erdoğan Perinçek Bahçeli çetesinin ağzını sulandırır, sonra bataklığı kurutmak için işbirliği içinde olduğumuz, klasik kapitalizm rüyaları içinde olanları tebessüm ettirir.
    Mehmet Baş, Demokrasi İçin Birlik ve Dayanışma sunumunda; Kamuoyu araştırmalarında seçimin ‘çantada keklik’ olmadığına haklı olarak dikkati çekiyor. Hala %30-35 Erdoğan desteği var. Hiçbir zaman işkencecisine bu kadar aşık bir halkla aynı sokakta, aynı apartmanda komşu olduğumuzu hatırlamıyorum. Korkarak yaşayan, korkuyla işkencecisine destek olunan dönemleri yaşadık. Ne dersek diyelim hala büyük oranda toplumsal desteği olan bir diktatörle karşı karşıyayız, ve bu otoriteryan rejimi alaşağı etmek tek başımıza, hatta solun birliği sağlansa bile, gücümüzü aşar.
    Bugün görülüyor ki henüz daha, başta CHP olmak üzere diğerlerinin, Millet İttifakını geliştirecek, güçlendirme çabaları ağır işliyor. Kürtlerin Demokratik politik hakları için gösterdikleri özverili çabaları hemen hemen tüm, CHP’de dahil, sağ siyasal partilerce görmezden geliniyor. Bu gerçeklik seçimleri kazanma eylem birliğinin önünde engel olmamalıdır. Amaç ilk adımda Erdoğan Perinçek Bahçeli bataklığını kurutmaktır. Yanlış yapma lüksümüz yok.
    İnanıyorum ki: İster Millet İttifakının ezici üstünlüğü ile iktidar sağlansın, ister başa baştan bir fazla ile iktidar olunsun rejimi değiştirecek anayasal, yasal adımlar atılmazsa Erdoğanlar’ın sürüsü tükenmez… Bu nedenle demokratik güçlerin “Birlik, Mücadele, özgürlük ve Dayanışması”nın yakıcı olduğuna ben de inanıyorum. Hatta şunu şimdiden öneriyorum ki nasıl bir anayasa konusunda toplumun ön kabullerini beslemek gerek…
    Bu rejim, benzetme değil, gerçek anlamda hırsızlık, kaçakçılık, halkını tuzağa düşürme, halkın parasını yarattıkları beşli çete gibi legal görünümlü illegal örgütlerle cukkalama rejimidir. Yarattığı şeytanlaştırıcı politikalarla kendisinden olmayanı hapisanelerde öldürmeyle, açlıkla, mesleksizleştirmekle tehdit ediyorlar. Hala “FETÖ” etiketlemesini etkili bir şekilde kullanabilme zeminleri var. “FETÖ” etiketlenmeleriyle okullardan, akademilerden, hastanelerden, emniyetten, ordudan, yargıdan KHK’lerle atılan; “temizledikleri” alanlara yeteneksiz, beceriksiz, deneysiz, ihtiraslı; Erdoğan Perinçek Bahçeli’ye biat edenlerle doldurdular. Hala “kofralara kedi” giriyor, “kar suyu” giriyor; doğalgaz boruları “soğuktan” çatlıyor, yangınların, sellerin önü alınamıyor, yaptıkları yolları, köprüleri, hava alanları çöküyor, hazine, merkez bankası sıfırlanıyor; sanayinin, evlerin elektriği, doğalgazı kesiliyor, tarım pahalı ithalatla öldürülüyor; işçi, köylü, sanayici ve dolayısıyla hizmet emekçileri yokluğa itiliyor. Gerçek anlamda AÇIZ. Bu rejimin, beceriksizlikten ve iş bilmezlikten rant devşirmede dibi yok.
    Erdoğan Perinçek Bahçeli’nin Mafya siyaset hilafet rejimini tasfiye edilmesi için; cumhurbaşkanlığı, milletvekilleri seçiminde yol arkadaşlarımızı kendi ölçülerimize göre seçme lüksü olmadığını düşünüyor, tüm demokrat insanların seçim sonrası alternatif devlet için de kollarını bugünden sıvamasına çağırıyorum.
    BEN VARIM.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com