Köşelerden Bir Demet (356)-Cavlı Çulfaz

Yenilgi sonrası toparlanma ve yeniden mücadeleye girmekte ise oldukça yetenekli bir sol olduğumuzu söyleyebilirim. Bu süreç biraz uzun sürmüş gibi görünebilir, ama yenilginin büyüklüğüyle kıyaslanırsa, aslında ne kadar derin ve sağlam köklere sahip olduğumuzu gösteren bir ayağa kalkıştır bu. Şu ya da bu partiyi, grubu ayırt etmeden söylüyorum, yeniden örgütlenme, radyo, gazete, televizyon gibi yayın faaliyetleri, mücadele yetenekleriyle bir bütün olarak Türkiye solu, geçirdiği onca badireye rağmen yolunda yürümeye devam etmiştir. Bu süreçte, legal ve parlamenter yolların da kullanıldığı daha zengin bir mücadele alanı yaratıldığını söylemek yanlış olmaz. Gezi direnişi gibi bir deneyimi de yaşamış olan Türkiye solunun bir başka zenginleşme imkanı Kürt özgürlük hareketinin deneyimlerinden doğmuştur.

https://www.evrensel.net/haber/442466/aydin-cubukcu-bugunku-rejim-12-eylulun-elinde-kilicla-cami-minberine-cikmis-hali

 

“Devrimciler yenilmez” duygusuyla yetinince, “Biz devrimciler nerelerde yanlış yaptık” sorusuna sıra gelmiyor. Hiç bitmeyecek devrim savaşının bir aşamasında yenilen taraftan bu özeleştirel tutumu beklemek, 12 Eylül’den devrimcileri sorumlu tutmak değil, 12 Eylül’e varılmasında devrimcilerin yanlışlarını saptamak gerektiği görüşüdür. O yanlışlar belirlenmedikçe, savaşçılar kendilerini yanlışsız sayacaklar, yeni bataklar olasılığına karşı yine sorumsuzluğa çekilebileceklerdir. 12 Eylül batağına saplanışta emekten yana savaşım veren güçlerin hangi yanlışları yaptığını devrimcilerin merak ettikleri üretici bir tartışma için, ülkenin daha kaç yıl geriye yürütülmesi gerekiyor?

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/kirk-bir-yil-sonra-bir-12-eylul-sorusu-hurriyet-yasar-1868063

 

HDP, ne söylemiyor da siz söylüyorsunuz ya da aynı anlama gelmek üzere siz ne söylüyorsunuz da HDP söylemiyor? Bu temel soruyu dürüstçe ortaya koymak ve bunu tartışabilmek sanırım “sol” un değişim için ihtiyaç duyduğu iradenin de üretilmesini kolaylaştıracaktır. Sol ve demokrat güçlerin böyle bir değişim iradesi üretebilmeleri, geçmişte çektikleri acıları bir ölçüde de olsa hafifletecek ve gerçekten ezilmişliğe, yoksulluğa, özgürlüğe ve eşit haklara sahip olma mücadelesi veren insanlarımıza da büyük katkı sağlayacaktır. Tekrar edelim: HDP, ne söylemiyor da siz söylüyorsunuz ya da aynı anlama gelmek üzere siz ne söylüyorsunuz da HDP söylemiyor? Umarız bu konuya iyi niyetle cevaplar gelir.

https://yeniyasamgazetesi2.com/solun-bolunmuslugu-ve-hdp/

 

Peki seçimler sadece bu iki sonuçtan birini mi doğuracak? Başka bir sonuç olasılığı yok mu? Var elbette. O da, sırf seçim kazanmak için yapılacak ilkesiz ittifaklar sonucunda ortaya çıkacak “kazanarak kaybetme” olasılığıdır. Bu ifadeyle kast ettiğim, özetle, AKP ve Erdoğan gitsin de yerine kim gelirse gelsin anlayışıyla oluşacak vizyonsuz, ilkesiz, programsız bir siyasetin seçimi kazanmasıdır. İşte bu olasılık, yüz yıldır ilk kez ortaya çıkan, seçim yoluyla demokrasiyi kazanma fırsatının heba edilmesi anlamına gelir. Yani seçilecek yönetim, bir süre sonra devleti ele geçirip kendisinden başka tüm kesimleri yok saymayacağını, ezmeyeceğini kesin olarak güvence altına alan bir program açıklamalı, gerekirse kamuoyu huzurunda ilkesel protokol imzalamalıdır. Ayrıca iktidar asla tek bir siyasi çizgiye veya kişiye dayalı olmamalı, Cumhuriyet ve devlet yeniden inşa edilirken yüz yıl önceki hatalar tekrarlanmamalı; Kürtler, Aleviler, muhafazakârlar, sosyalistler, Atatürkçüler, demokratik milliyetçiler dâhil her kesimden liyakatli kadrolar, demokrasi ortak paydasında yan yana durarak, el ele vererek birlikte hareket etmeyi başarabilmelidir. Demokrasinin kurumsal ve kalıcı hale gelmesinin biricik yolu budur. Önce ilkeler, sonra ilkesel ittifaklar.

https://t24.com.tr/yazarlar/selahattin-demirtas/ille-de-demokrasi,32451

 

12 Eylül 1980 tarihli Resmi Gazete – “Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan Cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebileceğini bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi.”

https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/17103_1.pdf

 

[Doğan Özgüden yoldaş, alttaki bağlantıyı gönderdi.  Kendisine teşekkür ediyorum. -C.Ç.-]

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri üzerine kitap ve broşürler

https://www.info-turk.be/documents-pdf.htm#12


https://independent.academia.edu/CAVLICULFAZ

https://en-gb.facebook.com/groups/DemBirDay/

 

[Temel Demirer ile Sibel Özbudun yoldaşlar, alttaki yazılarını yolladılar. İkisine de teşekkür ediyorum. -C.Ç.-] Yolu acıdan geçmeyen bir bakışın yazabileceğine inanmıyorum. Yazmak için insanın ağrısı olmalı dünyayla, hayatla, kendisiyle. Zira bir yazar yazarak hayatı savunur, yani insana insanı/ insanlığı anlatır. Bu da onun vicdan duygusunun sesidir elbette. Uyarır, gösterir, heyecanlandırır, sarsar, hatta tokat atar…

https://yenisoluk.com/bir-sanat-dali-olarak-edebiyat

https://edebiyatbahcesi.net/kose-yazisi/3157/trajik-afganistan-dersleri

 

Ruhi Su – Ben Melamet Hırkasını Kendim Giydim Eğnime…

https://www.youtube.com/watch?v=F8CA-tE6m48

Attachments area

Preview YouTube video Ruhi Su – Ben Melamet Hırkasını (haydar)

Ruhi Su – Ben Melamet Hırkasını (haydar)

About Mehmet Tas

Check Also

GÜNDEMDEN BİR DEMET (4)-Admin

Türkiye iflas etti, o hâlâ ‘ben’ diyor Memleketi her alanda uçuruma sürükleyen Erdoğan, krizlerin sorumlusu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com