TKP’NİN 100. YILINDA LİKİDASYONA KİMLER SUSKUN KALDI, KİMLER KARŞI ÇIKTI!
TKP’nin likidasyonu (dağılması) 1989’da “YENİ DÜŞÜNCE” denilen anti-Marksist düşünceler temelinde başladı. Parti’nin dağıtılma süreci önce ideolojik olarak başlatıldı.
Partinin yöneticileri ve onları savunanlar bu “YENİ DÜŞÜNCENİN” peşinden koştular, parti üyelerin çoğunluğu da bu düşünceye ses çıkarmadılar.
Yani, Mustafa Suphi’nin Parti’sini burjuvazi değil kendi yöneticileri ve üyeleri dağıttı. Şu anda bu gruplarda birlikte yazıp çizdiğimiz çoğu arkadaş, o dönemde likidasyonu savundu ya da sessiz kaldı. Bunlar arasından çok az üye TKP’nin dağıtılmasına karşı çıktı. Partinin dağılma sürecinde; likidasyona aktif olarak karşı çıkan, yazılar yazan, konuşan arkadaşlarımızdan benim bildiğim Mehmet İnanç Turan var. Onun bu konudaki yazılarından belgeler aktaracağım.
Eğer varsa başka arkadaşlar onları da öğrenmek isterim. Arşivler konuşur, belgesi olmayanlar susar.
BELGE 1
KOMÜNİST PARTİSİ ANLAYIŞI ÜZERİNE
“Yeni anlayışla birlikte, partimizde orijinal fikirler üretilmeye başlandı. Bunlardan biri de parti anlayışı üzerine olan görüşlerdir. Başlangıçta sohbetler arasında, fısıltılarla söylenen ’esnek’, “gevşek’, “geniş tabanlı”, “kararların bağlayıcı olmadığı”, “bütün kararların tüm parti üyeleriyle birlikte alındığı”, “işçi sınıfının değil, halkın partisi” şeklinde ortaya atılan görüşler, kişileri bağlayan yazılar temelinde parti basınında yazılmaya başlandı.
Hiçbir yoldaşın yanlış görüşleri savunsa da parti basınında yazmasına karşı değilim. Yeter ki, bu görüşlerle savaşan karşı yazılara da aynı hak tanınsın. Bizim partimizde ideolojik yönlendirmede şimdi garip bir durum var. Üç-beş yoldaş istediklerini yazıyorlar, karşı görüşlere gerekli platform yaratmadıkları gibi, kendi görüşlerini tüm partiyi bağlayan görüşler olarak sunma görüntüsü içine giriyorlar. Hangi görüşler partiyi bağlar, hangisi bağlamaz, belli değil. Böylece sıradan bir parti üyesi, bu görüşlerle belli bir yöne kanalize edilmiş oluyor. Zaten merkezden üç-beş yoldaşın yazdıklarını değerlendirecek, yanlışı-doğruyu ayıracak örgütsel bir mekanizma yoktur.
Şüphesiz ki bu durumun eskiye dayanan yanlış kökleri vardır. Şimdiye kadar bizde şöyle bir anlayış oldu: İdeolojik işlerde bir grup yoldaş çalışır, örgütlenmede bulunan MK üyeleri sadece örgütsel işlerle ilgilenir, ideolojik işler başkalarının işleridir.
(…)
Önce şunu açığa çıkarmak gerekiyor: MK üyeleri ”esnek, gevşek, sınıf partisi olmaktan uzaklaşmış” parti fikri üzerine ne diyorlar? Parti basınında çıkan bu görüşlere kişisel görüşler demek yeterli değildir. Parti yönetimi nasıl bir parti anlayışını savunduğunu açık olarak ortaya koymalıdır, bu görüşleri onaylayıp onaylamadığı parti üyesinin kafasında bir netliğe ulaşmalıdır.
(…)
Sınıf partisi fikrinden vazgeçmek gerekmiyor. Genişlik adına, komünist partisinin sınırları silikleştirilemez, üyelik normları sulandırılamaz.
(…)
Sonucu şöyle bağlamak istiyorum: Biz devrim yapmaya aday -ona uygun örgütlenmiş- bir komünist partisi mi istiyoruz? Yoksa, burjuva demokrasisine eklemlenmiş, düzenin denge unsuru olan, kapitalizmin demokratik istikrarını devrimden daha çok düşünen, seçimlere umudunu bağlamış, bu nedenle de olabildiğince yığınsal, kapıları kendisine komünist diyen her unsura açık, gevşek normlu bir parti mi istiyoruz?
Partinin önünde bu soruyu tüm ayrıntısına kadar tartışmak isteyen kadrolar bir yanıt bekliyor. Bugün belirtileri açığa çıkmış yanlış bir parti anlayışına karşı açık bir savaşıma girişmeyi, her komünistin acil görevi olarak görüyorum. Gelecekte sınıf perspektifinden kopmuş partinin üyesi olmak istemeyen her yoldaşın da aynı sorumlulukla davranacağına inanmak istiyorum.”
(M.Turan, Komünist Partisi Anlayışı Üzerine, Yeni Yol, Sayı 27, Nisan 1989, s.11)