TKP’nin kuruluşunun100. yılı- Nerede Komünist varsa TKP orada-Osman Naci Balta

Nerede bir komünist varsa Türkiye Komünist Partisi TKP oradadır.
Kuruluşunun 100. Yılında Türkiye Komünist Partisi TKP yaşıyor savaşıyor.
Lise yıllarında Aziz Nesin, Orhan Kemal, Yaşar Kemalin kitapları ile beslenmiş,
Küçük amcamın divanın üstüne çıkıp hazırol vaziyetinde okuduğu
Nazim Hikmet’in “Hava kurşun gibi ağır.” Şiiri, şiirleri  ile büyümüştüm.
Okumak için Orta okuldan itibaren Rizden gelip  üç kardeş arasına dördüncü
kardeş olarak aileye katılmış  teyzeoğlunun İTÜ yıllarında 68 kuşağının mücadelesini
evimize taşıması sonucu soldan etkilenmiş bir genç olarak 1978 yılında
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fen Fakültesine başladım.
Fakülte Devrimci öğrenciler ile Ülkücü öğrencilerin çatışması nedeni ile daha
açılmadan kapanıyordu. Okulun ertelemeli açılış günü sabaha okula gittiğimde
olan olmuş okul kapatılmıştı. Nihayetinde 1978  Mart ayı başında okul eğitime
başladı. Sadece bizim Fakültede değil İÜ’nün Beyazıtta bulunan kampüsündeki
bütün fakülteleri çatışmalar nedeni ile gergindi. Kimi Fakültelerde Ülkücü,
Kimilerinde Devrimciler hakimdi.
İÜ Merkez Binasındaki  Fakülteler  ağırlıklı olarak Ülkücülerin hakimiyeti,
 işgali altındaydı ve devrimci öğrenciler bu işgali kırmak için zorluyordu.
Süleymaniyede toplanan devrimci öğrenciler güvenlik amacı ile okulu
topluca giriş çıkış yapıyordu. Okul içinde gerginlik, kavga döğüş sürüyordu.
Yavaş yavaş İÜ Merkez binasında Ülkücü öğrencilerin  hakimiyeti kırılmaya
başlamıştı. 16 Mart günü Devrimci öğrenciler öğlen saatlerinde okuldan
 topluca çıkış yaparken bombalı kurşunlu saldırıya uğradı 6 devrimci öğrenci
 öldü, onlarcası  yaralandı.
O gün İstanbulun tüm Üniversitelerinden gelen öğrencilerle Beyazıtdaki
İstanbul Üniversitesi Merkez binası işgal edildi.
Benim örgütlü yaşama ilk adımım ve TKP ile buluşacağım sürecin başlangıcı o gündü.
O işgal gecesini Fen Fakültesinin İGD’li öğrencilerinin bulunduğu bir amfide geçirdim.
Bütün  gece o gün yaşamımda ilk kez duyduğum marşlar söylenerek sabahı bulduk.
İGD gençlik mücadelesinden TKP’ye uzanan yolun ilk kilometre taşları idi.
16 Martı 17 Marta bağlayan Beyazıttaki  İstanbul Üniversitesi Merkez
Binasındaki uzun işgal gecesini ileride mücadele arkadaşım yoldaşım olacağı
İGD’li öğrencilerle  geçirdim.
17 Mart öğlene doğru  Beyazıttan Sirkeciye uzanan mahşeri kalabalık bir
kortejle arkadaşlarımızın cenazelerini memleketlerine uğurladık.
16 Mart 1978 Katliamı bir yıl önce 1 Mayıs 1977 katliamından sonra
Ülkeyi 12 Eylül Faşist darbesine sürükleyen ikinci önemli kilometre taşıydı.
Bundan sonraki süreçte 12 Eylül  darbesinin kilometre taşları faili meçhul
cinayetler, toplu katliamlarla döşeniyordu.
Fakültede Faşist işgale karşı Devrimci öğrenciler derslere girmiyor, okul
bahçesinde, koridorlarda, Fakültenin geniş iç meydanlarında henüz tam
olarak ayrıdın varamadığım farklı görüşlerin oluşturduğu gruplar halinde
bekliyorlardı. Ayak üstü sohbetlerde hala telaffuz etmekten pek hazzetmediğim,
goşist, maocu, revizyonist, sosyal faşist kavramları karşılıklı konuşuluyordu.
Yine o günlerde anlayamadığım ortak düşman faşistler okulun bir köşesinde
 dururken sol gruplar zaman zaman kendi arasında kavgaya varan tartışmalar yaşıyordu.
Anladığım o günün koşullarında devrimci mücadelenin içinde yer alabilmek için
 bu gruplardan birine dahil olmak gerekiyordu.
Benim örgütlü mücadelede safımı belirleyen 16 Mart İÜ işgal gecesini  tesadüfen
 İGD’lilerin bulunduğu  amfide geçirmem olmuştu. Çoğumuzunda saflarımızı
seçerken başlangıçta bu tür tesadüfü, feodal yakınlıkların etkili olduğunu biliyoruz.
1977’den  1980 Eylül darbesine uzanan mücadele  yılları;
1977 1 Mayıs Taksim.( 35 ölüm yüzlece yaralının olduğu katliam)
1978 16 Mart İÜ katliamı
1978 1 Mayısı Taksim… ( Alana “Türkiye Komünist Partisine Özgürlük” sloganı hakimdi.)
1979 1 Mayısı İzmir.. ( İstanbul sıkıyönetim yasakları altındaydı.)
Bu arada Ortaokul Yurttaşlık bilgisi öğretmenim Talip Öztürk’ün,
kısa bir süre Selimiye kışlasında hapislikte koğuş arkadaşlığı yaptığım
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ve binlerce ilerici yurtsever, devrimci
gencin, kadının, aydının katledilmesi, kitlesel katliamlar 12 Eylül Faşist Darbesinin
kilometre taşlarını döşüyordu.
12 Eylül 1980 darbesine yakın günlerde DİSK iş makinalarını neredeyese
 yaşamı durdurmuş daha iyi çalışma koşulları için bir çok iş kolunda
greve gitmiş, bizlerde “İşçi Sınıfının Yolundaki” gençlik olarak grev alanlarındaydık.
İşçi sınıfı liderlerinden DİSK Genel Başkanı Kemal Türklerin evinin önünde
 katledilmesine işçi sınıfı İstanbulda yaşamı durduran bir cenaze töreni ile
çok ser yanıt verdi.
Bu mücadele süreci beni TKP ile  buluşturdu. 1979 yılında 20 yaşımda,
halen Parti örgütlü varlığını sürdürmesede “Nerde bir Komünist varsa
TKP oradadır. TKP yaşıyor savaşıyor.” Öğretisinin ışığında 62 . yaşımda
halen üyeliğini bilincimde taşıdığım TKP üyesi oldum.
12 Eylül 1980 darbesi sürecini TKP saflarından ve mücadeleden bir gün
bile kopmadan sürdürdüm. 12 Eylül  Faşizminin yoğun baskı ve  salıdırıları
 altında ağır illegalite koşullarında örgütlü yapılarımızı  1990’ lı yıllara kadar
TBKP sürecine ayakta taşıdık. 12 Eylül süreci tüm demokrasi güçlerinin yanısıra
Partimizin üzerinde ağır baskıların olduğu yıllardı. Bir çok devrimci gibi Parti
üyelerimizde ağır işkencelerden geçti uzun hapis yılları e sürgün yaşadı.
Bu süreçte Partinin Merkez Komite üyesi Deniz Yoldaş (Mustafa Hayrullahoğlu)
 işkencede katledildi.
Bu süreçte yoğun baskı ve tutuklamalar nedeni ile zaman zaman örgüt ile
bağlarımız  geçici aralıklarla kopsada TKP’nin sesi radyosundan aldığımız
 perspektif ve bu günlerin en temel, en öğretici rehberi “Nerede bir
komünist varsa TKP oradadır. TKP yaşıyor, savaşıyor, Ülkenin her
köşesinde TKP bayrağı dalgalanıyor.” Şiarı bugün bile mücadelemize
yol gösteren ışık tutan bir rehber olmuştu.
TBKP süreci, Sosyalist Sistemin Dağılması, TKP’nin Feshi.
1990’lara doğru Sovyetler Birliğinin başını çektiği Sosyalist sistem
çözülmeye başladı. İlk gelişmeler Polonyada Leh Walessa öncülüğünde
grevlerle başladı. Gorboçovun Glosnist ve Presteroyka açılımları
bu çözülme sürecini hızlandırdı.
Sosyalist Sistemde çözülme süreci yaşanırken  TKP ve TİP’ birleşme
yurt dışındaki parti sekreterlerinin Anayasadaki  141 142 maddelerin
yönelik  Komünist  Parti üzerindeki yasağın kaldırılıp TBKP’yi kurmak için
ülkeye dönme süreci başlamıştı.
Bu süreç içinde yer aldım. Bir taraftan Sosyalist Sistemde çözülme sürecine
girilmiş, ülkemiz komşusu Sosyalist Ülkelerin tek tek köklü sistem değişikliğine
gittiği, Sosyalist yönetim biçimini terk ettiği, öte yandan ağır bir diktatörlük
sürecinde yorgun yıpranmış kadrolarla, her iki parti kadroları arasında derin
sorunlar yaşandığı bir dönemde işimiz çok kolay değildi.
Tüm bu elverişsiz koşullar nedeni ile Anayasadan 141 142. Maddelerin
kalkması ile Komünist Parti önünde engel kalkmasına karşın TBKP  ölü doğmuş,
olmamıştı.
O sürçte tüm benliğimizle kişisel geleceğimizi bir kenara bırakarak ilk gençlik
yıllarımızdan itibaren 7/24 yaşadığımız mücadelemiz ve sırtımızı dayadığımız,
güvencemiz idealimiz, geleceğimiz Sosyalist Sistem ve Partimiz avuçlarımızın
içinden kayıp gidiyordu. Çoğumuz o günleri çözümsüz, çaresiz ağır travmalar içinde
 geçirdik. Bugün bile o günkü travmamın etkisi üzerinde kalmış yoldaşlarımızı biliyorum.
O karmaşa hali provakatörler için oldukça elverişli bir ortamdı. O koşullarda
 Parti içine sızmış pravakatörler tarafından partiye yıllarca emek vermiş
Kararlı dürüst, iyi niyetli kadroları hedef seçilmiş, bu kadrolar yıpratılmaya başlanmıştı.
O süreçte bu provakatörlerin hedeflerinden biride ben olmuştum.
Tüm koşullar Sosyalist Sistem ve Partimizi geri dönülmez, onarılmaz bir sürece sokmuştu.
O yıllarda o ortamda yapacağımız bir şey kalmadığı ve mücadele koşullarının
ortadan kalkması gerekçesi ile çekilmekten başka bir seçeneğimiz yoktu.
Bu gelişmelerden sonraki  TBKP’nin kapatılması, yeni parti kurulması
süreçlerinde bulunmadım. Açıkçası ne olup bittiği ile ilgilenmedim bile.
1978 -1990 yılları arasında içinde aktif olarak  bulunduğum TKP’de
Sekreterliğini  yapıp sorumlu  olduğum çalışma bölgesinde ağır illegal
koşullarda Partiyi ayakta tutup 12 Eylül Faşizmine  karşı direniş örgütleyip
Partiye onlarca üye kazandırıp TBKP sürecine taşıyarak üzerimdeki yükümlülüğü
gerçekleştirdim.
Orta kademe bir Parti neferi olarak Partinin içinde bulunduğu illegal koşullar
gereği üst yönetim kademelerindeki gelişmelerden doğal olarak haberimiz yoktu.
O yıllarda Partimin üst düzey kadroları arsında kopan fırtınalardan ne haberimiz
nede ilgimiz oldu.
Bizler ara ara kısa sürelide olsa kopan parti ilişkilerimize karşın TKP’nin sesi
radyosundan Merkez Komite karalarını;  “ Nerede bir Komünüst varsa
TKP oradadır.” Şiarını gereğini yerine getirdik. Bugün bildiğimiz Parti
örgütümüz olmasada ben yine 40 yıl boyunca aynı anlayış, aynı sorumluluk,
aynı inanç ve heyacan  ile yaşamımı, mücadelemi sürdürdüm , sürdürüyorum.
Değerli Dostlar… Yoldaşlar…
Partinin kendini fesih ettiği o günlerden bugüne kadar Partiye
 emek vermiş, şu yada bu şekilde bedel ödemiş yoldaşlar yoğun
bir biçimde o yılların değerlendirmesini yapmakta, ki bu en doğal
 hakları ve gerekliliktir. Ben Parti içindeki konum gereği bu tartışmaların
hiç içinde ve tarafı olmadım, bugünde tanığı tarafı olmadığım bu
 tartışmalardan uzak durmaktayım. Bunun bir nedeni tartışma
biçimini  hoyratlık, saldırgan , fütursuz, düzeysiz, hakaret içerikli
bulduğum içindir.
Bugün burdan baktığımda o günlere ilişkin kısaca değerlendirmem;
Öncelikle 12 Eylül Darbesinin Ülkemizdeki tüm demokrasi güçlerine olduğu
 gibi Partimize, Parti kadrolarına yönelik ağır yıpratıcı saldırıları  sonucu yaşanan
 ağır travma ve yıpranma, “Kıblemiz”, dayanağımız,”Kutup yıldızı olarak
yönümüzü gösteren, tüm bunların da ötesinde organik bağlarımızın olduğu ve
Enternasyonal dayanışma gereği desteği ile bizleri ayakta tutan Başını
Sovyetler Birliğinin çektiği Sosyalist Sistemin dağılmasının doğal sonucudur
 Partimizde yaşanan süreçler.
Kuşkusuz bu sürece dahil yada daha yakın olan üst düzey kadrolarda konu
 ile ilgili daha detaylı, sağlıklı değerlendirmeler vardır. Bu konumda Merkez
Komite düzeyindeki bir yoldaş ile buluşmalarımızda Sosyalist Sistemdeki
bozulmaları, yozlaşmaları bire bir yakından yaşayarak yakından tanıklık ettiği
  Sosyalizmin çöküş sürecinin başlangıcı olan sürece tanıklığını aktarmıştı.
Parti ile ilgili süreçlerin ip uçlarını  ise TKP son Genel Sekreteri Nabi Yağcının
Hüseyin Çakır ile ortak çalışması olarak “El ele Özgürlüğe” kitabında buluyoruz.
Bu kitapta Haydar Kutlu olarak tanıdığımız İsmail Bilenden sonraki Parti genel
sekreteri Nabi yağcının yaşamı boyunca mücadele süreci ve Parti deneyimi yer
yere eleştiri ve öz eleştiriler yer almaktadır.
Bu kitap TKP’nin yakın tarihi için önemli bir tanıklıktır.
Son söz olarak 1978- 1990  gençlik yıllarım süresince aktif 7/24 görev yaptığım
 ve  40 yıl sonra bugün saygım bağlılığım ve hala bir neferi olarak;
“ Nerede bir Komünist varsa TKP oradadır. TKP yaşıyor savaşıyor.”
Şiarı ile mücadelesini sürdürdüğüm Türkiye Komünist Partisi yaşam
felsefeme, yaşam biçimime damgasını vurmuştur.
10 Eylül 1920 tarihinde 100 yıl önce Mustafa Suphi ve Yoldaşları tarafından
 kurulan Ülkemizin en eski Ulusal Partisi  TKP; öğretileri ile, mücadele
gelenekleri ile, yetiştirdiği bugüne gelen, yaşayan  kadroları ve Ülke siyasi yaşamına
bıraktığı kalıcı emek, barış ve Sosyalizm  mücadele gelenekleri ile Ülkemiz
demokrasi tarihinin önemli, temel, kalıcı bir unsurudur.
Bu nedenledir ki bugün TKP adıyla kurulmuş birden fazla parti olması ve
TKP ismi  ve geçmişi üzerine sert kavgalar yaşanması ve aradan 40 yıl
geçmesine karşın TKP üzerine tartışmaların devam etmesi bu gerçeği perçinliyor.
TKP’nin faal yıllarda Parti sıralarında yetişen Parti tedrisatından geçip
bugünle gelen kadroların Kimileri TKP ismi altında Partiyi yaşatma
çabasını sürdürürken kimileride farklı siyasi partilerde demokratik kitle,
meslek ve sivil toplum örgütlerinde ileri yaşlarına, kronik  rahatsızlıklarına
karşın emek, barış ve sosyalizm mücadelesini sürdürüyor.
Bizleri Yıllar önce altın sarısı  başakların boy verdiği verimli bir tarlanın
uzun yıllar zorunlu nadasa bırakıldığında rüzgarın savurduğu tohumların
başka tarlalarda boy verip bu tarlalara hayat verdiğ. Tarlada kalmış
 tohumlarında zaman içinde cılız seyrek yeşeren sürgünler olarak görmekteyim.
10 Eylül 2020’de Türkiye Komünist Partisinin kuruluşunun 100. Yılını kutlayacağız
Bu vesile ile Partimiz TKP’ye yaşamı boyu emek vermiş, uğrunda bedel ödemiş
tüm yoldaşlarımı saygı ve sevgi ile anıyorum.
Osman Naci Balta
30 Haziran 2020
İstanbul/Kadıköy

About admin

Check Also

CHE’NİN TARTIŞMA KÜLTÜRÜ-Çeviri

Che Guevara Çalışma Merkezi tarafından Che’nin 95. yılını anma etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferanstaki sunum, 6 …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com